Teketek Haber

MARAŞ BÖLGESİNDE I. İZZEDDİN KEYKAVUS’UN FAALİYETLERİ

MARAŞ BÖLGESİNDE I. İZZEDDİN KEYKAVUS’UN FAALİYETLERİ
29 Mart 2018 - 21:09

Toroshan ÖZDAMAR* – Hadi AVA⃰⃰

Giriş

1211 yılında Bizans İmparatoru Laskaris ile yapılan Alaşehir savaşında I. Gıyaseddin Keyhüsrev şehit düştü. Başta Maraş emiri Nusretüddin Hasan Bey olmak üzere Konya’da toplanan Selçuklu ümerası Keyhüsrev’in en büyük oğlu olan Malatya emiri İzzeddin Keykavus’a tahta çıkması için haber gönderdi. İzzeddin Keykavus hızla Kayseri’ye geldi ve burada ilk biati aldı.  Ancak Kayseri’den Konya’ya hareket edi­leceği sırada Keykavus’un kardeşi Tokat Meli­ki Alâeddin Keykubad’ın saltanat davasıy­la ortaya çıktığı ve şehre doğru gelmekte olduğu haber alındı. Aynı zamanda amcası olan Erzurum Meliki Mugisüddin Tuğrul Şah ve Ermeni Kralı II. Leon ile ittifak kuran Alâeddin Keykubad şehri kuşattı. Bu beklenmedik hareket karşında zor durumda kalan Keykavus, bu tehlikeli durumu Mubarizüddin Çavlı, Zeyneddin Beşare, Mübariziddün Behramşah, Celaleddin Kayser ve Maraş Emiri Nusretüddin Hasan Bey gibi ümera ile bertaraf edebildi. İzzeddin Keykavus, Kayseri şahnesi Celaleddin Kayser’in tavsiyesi ile kardeşinin ittifakını bozmak için harekete geçti. Bu amaçla Celaleddin Kayser 12 bin Mısır altını değerindeki destarçe ile Ermeni Kontu Leon’a gitti ve ittifaktan ayrılması halinde destarçeyi ona vereceğini, aynı zamanda 12 bin mudd ağrılığında buğday göndereceğini söyledi. Kont Leon’un, Ermeni ülkesine dokunulmayacağına dair Sultan’dan istediği ahitname Keykavus tarafından kabul edilince Leon, gece vakti gizlice Alâeddin’in saflarını terk etti ve ülkesinde döndü. Bu olay müttefiklerin narında şok etkisi yarattı. Aynı şekilde birkaç gün sonra Mugisüddin Tuğrul Şah da ülkesinin saldırı tehditti altında olduğunu öğrendi ve ittifaktan ayrılarak ülkesine döndü. Keykubat’ı yalnız bırakan Keykavus saldırıya geçti ve ittifakı dağılan Alâeddin hızla kaçarak Ankara kalesine sığındı ve daha sonra yakalanarak Malatya’da bulunan Minşar kalesine hapsedildi.[1]

İzzeddin Keykavus tahta çıktığı sırada Selçuklu topraklı tamamen sarılmış durumda idi. Bizans Devleti İznik’te devam ediyor, Trabzon’da ise Rum devleti bulunuyordu. Kilikya’da Ermeni Kontluğu Selçuklu topraklarına saldırılar düzenleyerek ticaret yolları güvenliğini tehdit ediyordu. Antalya şehri, Rumların isyanı ve Frankların yardımıyla elden çıkmış güneydoğu sınırında Eyyubiler Selçuklu aleyhine faaliyetlere girişiyordu. Ayrıca Selçukluların Erzurum kolu devletin bütünlüğü için tehlike arz etmeye başlamıştı. İşte böyle bir durumda ilk olarak Bizans’tan intikam alması veya Ermeniler ile Antalya Rumlarını cezalandırması beklenen İzzeddin Keykavus, akıllıca bir siyaset izleyerek cezalandırma işini bir kenara bıraktı ve Bizans İmparatoru Laskaris ile bir barış anlaşması imzalayarak Sinop’a hareket etti.

Sul­tan, Selçuklu ticaret ağının bütünlüğünü sağlayıp kuzey-güney ticaretini işler kılabilmek ve uluslararası ticaret ağında yer edinebilmek amacıyla Karadeniz’in önemli limanlarından biri olan Sinop’un fethine girişti.[2] Keykavus Sivas’ta iken Trabzon Rum Hükümdarı Kyr Aleksios’un Sinop ve çevresindeki bölgelerine saldırdığını ve Selçuklu topraklarına tecavüzde bulunduğu haberi alındı. Durumu derhal müşahede eden Sultan, ümeradan gelen Trabzon’a hücum edilmesi fikrine sıcak bakmadı. Bu sırada uç beylerinden bir haber geldi. Habere göre Kyr Aleksios bir av sırasında uç askerleri tarafından yakalanmış ve esir edilmişti. Bu habere oldukça sevinen Keykavus, huzuruna getirilen Aleksios’u yanına alarak harekete geçti ve Sinop’u kuşattı. Sultan, Kyr Aleksios’a kalenin önünde işkenceler yaptırarak kale halkını teslime zorladı. I. Aleksios’un serbest bı­rakılması ve gitmek isteyenlere izin ve­rilmesi şartıyla şehri teslim edeceklerini bildiren Sinop halkı, isteklerinin kabul edil­mesi üzerine şehri sultana teslim ettiler [26Cemâziyelâhir 611/2Kasim 1214] Er­tesi gün İzzeddin Keykâvus, Aleksios ile bir antlaşma imzaladıktan sonra onu ül­kesine gönderdi.[3] Trabzon Rum İmpara­torluğu bu tarihten 1243 yılındaki Kösedağ yenilgisine kadar Selçuklu Devleti’ni metbû tanımıştır. Sinop’un fethi Abbasî halifeliğine ve komşu devletlere fetihnamelerle bildirildi. Sultan bu başa­rısı üzerine “es-sultânü’l-gâlib” unvanını aldı. Sinop bundan sonra Selçuklu ticaretinin uluslararası boyutta gelişmesinde önemli rol oyna­maya başladı.[4]

Gıyaseddin Keyhüsrev’in ölümüyle ortaya çıkan iç çatışmaları fırsat bilen Antalya Rumları silahlanarak şehirde bulunan tüm Türkleri ve idarecileri öldürmüşler ve şehri Kıbrıs Frank Krallığına teslim etmişlerdi. Bu dönemde henüz tahta çıkmış olan İzzeddin Keykavus mezkûr sebeplerden duruma müdahale edemedi ve Antalya kısa süreliğine de olsa Selçuklu egemenliğinden çıktı. Ancak; Sinop’u fetheden Sultan, Konya’ya döner dönmez Antalya üzerine yapılacak seferin hazırlıklarına başlayarak sefere çıktı. 1216 yılında Antalya önlerine geldi ve şehri kuşattı. Selçuklu ordusunun yoğun taarruzu karşısında direnemeyen Antalya şehri düştü ve Sultan büyük bir tören ile şehre girerek tahtına oturdu. Şehri ele geçirince halkı cezalandırmayıp yerlerinde tuttu. Ancak şehre çok miktarda Türk yerleştirildi ve Müslümanlarla Hıristiyanların mahalleleri birbirinden ayrıldı ve aralarına kapı ve duvarlar örülerek şehrin Subaşılığı Emîr Mübârizüddin Ertokuş’a verdi. [5] Bu fetihle Keykavus hem “babadan kalan bir hak olan Antalya’yı[6] aldı hem de devlete Akdeniz’de liman kazandırarak devleti dışa açma politikasında önemli bir liman kazanmış oldu.[7]

Öte yandan Ermeni Kralı Leon Keykubat ile ittifakı sırasında işgal ettiği ve sonradan boşaltmadığı Larende, Ereğli ve Luluve şehirlerini elinde tutamayaca­ğını bildiği için onları Hospitalier şöval­yelerine vermek istiyordu. İzzeddin Keykâvus, Antalya seferinden sonra siyasi konjonktürden yararlanıp harekete geçti ve mukavemet görmeyerek bu şehirleri geri aldı. (612/1216). [8]

Sinop ve Antalya’yı fethederek kuzey ve güney istikametinde ülkesini emniyete alan İzzeddin güneydoğu yönündeki ticaret yollarını kontrol altına almak amacıyla Halep üzerine sefer düzenlemeyi planlıyordu. Bu doğrultuda, doğu-batı, kuzey-güney ticaret yollarının Kayseri ve Halep arasındaki büyük bir bölümünü tehdit eden Ermeniler ve Halep’i elinde bulunduran Eyyubiler ile mücadele edilmesi gerekiyordu.[9]

* Araştırma Görevlisi, KSÜ Tarih Bölümü, tozdamar@ksu.edu.tr

⃰⃰ Araştırma Görevlisi, KSÜ Tarih Bölümü, hadiava@ksu.edu.tr

[1] Salim Koca, Sultan I. İzzeddin Keykavus (1211-1220), TTK, Ankara, 1997, s.22-23, Mehmet Ersan, Selçuklular Zamanında Anadolu’da Ermeniler, TTK, Ankara, 2007, s.166., Mükrimin Halil Yinanç, Türkiye Tarihi Selçuklular Devri, TTK, Ankara, 2014, s. 24-25.

[2] Osman Turan, SelçuklularZamanında Türkiye, Ötüken, Ankara, 2011,s.324, İlhan Erdem, “XII. Asrın İlk Yarısında Anadolu’da Yaşanan Hakimiyet Mücadeleleri”, DTCF Tarih Araştırmaları Dergisi, 30, c.19, Ankara, 1997, s.62., V.M. Zaporozhets, The Seljucks, Europen Academy of Natural Sciences, Hannover, 2012, s.227., Tamara Tablot Rice, The Seljucks İn Asia Minor, Thamesand Hudson, London, 1961, s.70.

[3] İbn-i Bibi, El-Evamir’ül-Ala’iyye Fi’l- Umuri’l-Ala’iyye Selçukname, 2. Tercüme,  TTK, Ankara, 2014, s.179-181.

[4] Turan, Selçuklular Zam…, s.327-328.

[5]İbni Bibi, s.174.

[6] Osman Turan, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar, TTK, Ankara, 1988, s.102.

[7]Turan, Selçuklular Zam…, s.332-33, Aynı Yazar, Selçuklu Tarihi Araştırmaları, TTK, Ankara, 2014, s. 215-216,Vlademir A. Gordlevskiy, Küçük Asya’da Selçuklular, TTK, Ankara, 2015, s.42.

[8]Koca, age, s.39-40., Turan, Selçuklular Zam…, s.333.

[9] Ali Üremiş, Türkiye Selçuklularının Doğu Anadolu Politikası, Babil Yayınları, Ankara, 2005, s.178. Salim Koca, Sultan I. İzzeddin Keykavus (1211-1220), TTK, Ankara, 1997, s.39.