3. Yakîn
Allah Teâlâ şöyle buyurur: ~~51.56~
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ “Ben cinleri ve insanları, ancak Bana kulluk yapmaları için yarattım.”[1]
Kulun yakîn gelinceye kadar Rabbine ibadet etmesi gerekir. Çünkü yakîn, dinin sermayesidir. Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurur: “Yakîn, imanın tamamıdır. İnsanlar fıtratlarına göredir. Allah kime yakîn verirse, yakîn onu Allah’ın rızasına sevk eder. Elbette bu, Allah’ın dilediğine verdiği bir lütuftur.”[2]
“Yakîni güzel, ama günahı çok olan kimse mi, yoksa ibadetlerde gayretli, ama yakîni az olan kimse mi daha faziletlidir?” diye sorulduğunda, Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurur: “Hatasız kul olmaz. Fakat gazirası akıl, seciyesi yakîn olan kişiye günahlar zarar vermez. Çünkü ne zaman günah işlese, hemen tövbe eder, istiğfarda bulunur, pişman olur, hep günahlarını düşünür. Sonuç itibariyle Allah’ın lütfuyla Cennete girer.”[3] Bu sebeple Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurur: “Size en az verilen şeylerden biri yakîn, diğeri sabırdır. Kime bu ikisi birlikte verilmişse, gecesini kıyam, gündüzünü siyamla ihya edemese bile üzülmesin.”[4]
Çoğu mutasavvıf ve ulemaya göre, yakîn tasdikin galip gelmesinin ve kalbi kaplamasının ifadesidir. Böyle biri hakiki mutasavvıf olur.
Muhakkik âlimlere göre, ~~15.99~
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَاْتِيَكَ الْيَقٖينُ “Yakîn gelinceye kadar Rabbine ibadet et.”[5] ayetindeki yakîn ifadesi, kadim olan gözün bizzat görmesiyle gerçekleşir. Sadece bu görme niyeti bile, amel olmasa da bir ibadettir. Hâlbuki böyle bir niyet olmaksızın amel yapmak ibadet sayılmaz, aksine adet kabul edilir. Öyleyse niyetin çoğu amelden daha hayırlı sayılması ve Allah katında sa’yinin meşkûr olması için sâdık tâlibin maksadının ve azminin vech-i bakiyi şuhud, yani Allah rızası olması şarttır.
Bizi ulemây-ı âmilînden ve ârifîn-i sâbikîndan kılmasını Allah Teâlâ’dan niyaz ederiz.
[1] Zâriyât, 51/56.
[2] Buhârî, İman, 1.
[3] Zebidi, I, 409.
[4] Zebidî, IX, 10; Aclunî, Ebu’l-Fida İsmail bin Muhammed, Keşfü’l-hafa ve müzilü’l-ilbas amma iştehere mine’l-ehadis ala elsineti’n-nas, Mektebet-ü Dari’t-Türâs, ts, I, 305.
[5] Hicr, 15/99.