- asırda Türk edebiyatı tarihini yazan edebî şahsiyetlerden Vasfi Mahir Kocatürk (1907-1961), Vehbî’nin divanı, bilhassa edebî görüşlerini anlattığı “sühan” kasidesi üzerinde durduktan sonra Lûtfiyye’si hakkında bilgiler verir. Nasihatnamenin musiki sanatına dair kısmında ney üflememeyi mizahî bir tarzda tavsiye eden beytiyle zamanenin şair geçinen bazı dilencilerinin tasvir edildiği bölümünde sözlerinin Yunus ilâhîsi sanıldığının söylenmesi, umumi kanaate aykırı olduğundan yazarın dikkatini çekmiştir. Ancak burada Yunus Emre’nin “saz şairi” olarak tanıtılması, bizce delil ve dayanağı belirsiz bir vasıflandırmadır. Çünkü Yunus Emre, saz şairi değil; zaman zaman “ümmî” olduğunu söylese de şiirlerinden anlaşıldığına göre ilim, irfan sahibi bir mutasavvıftır. Kendisi, Türk Halk Edebiyatı içinde mütalâa edilse dahi edebiyatımızın bu kolunun “Tekke edebiyatı” ismiyle de adlandırılan dinî- tasavvufî kısmına mensup sayılır. Türk Edebiyatı Tarihi müellifinin Lûtfiyye’yi tanıtıp değerlendirirken bu mesnevide en enteresan bulduğu taraflardan biri, devrin bazı tip ve karakterlerinin keskin çizgilerle tasvir edilmesidir:
“Lûtfiye-i Vehbî, şairin Lûtfullah adlı oğluna hitaben yazılmış, ahlâkî ve didaktik bir eserdir. Hayriye-i Nâbi’nin daha muhtasarı, daha basitidir. Bütün nazımlarında olduğu gibi bunda da kolay bir söyleyiş vardır. Rastgele çeşitli serlevhalar altında kısa kısımlarda, klâsik görüşe bağlı umumi bilgiler ve öğütler veriliyor. Bu arada musikiden bahsederken, umumi kanaate aykırı olarak Mevlâna ile eğleniyor. Zamanının sahte şairlerinden bahsederken divan edebiyatı mümessili sıfatiyle saz şairi Yunus’a karşı duyduğu antipatiyi de açıklıyor.
Eserde zamanının bazı tip ve karakterlerini tasvir etmesi eserin en enteresan taraflarındandır. Devrin hayatından sahneler, çeşitli meslek sahipleri, bazı devlet adamlarının yaşayışları kısa ve keskin hatlarla tasvir edilmiştir. Esnaf hakkındaki şu beyitleri bunlardandır:
Kizbi sermaye edip hileyi kâr
Düşürür dâmına enva-i şikâr.
Nazarı dirhem ü dinardadır,
Çıkacak iki gözi kârdadır.
Müşteri anlasa yoldan çevirir,
‘Buyurun!’ der eline kahve verir.
‘Hacı Ağa’ deyü ikram eyler,
Kendü zu’münce anı ram eyler.
Medhe ağaz ederek kâlâsın
Çıkarır sanki ana âlâsın.
Sonra der kim iyi tutkun buldum.
Avlayıp toy gibi bir kaz yoldum.
Nicesi şekl-i taassupta gezer,
Sürmeli gözlerini hoşca süzer.
Açmaz ol besmelesiz dükkânı,
Aldatır bulsa veli şeytanı…
Muhtasar ve sistemsiz olan Lûtfiyye’de de, Hayriye gibi, ferdi ve şahsi ahlâk anlayışı hâkimdir. Fikir bakımından bir orijinalliği yoktur.”[1]
[1] Vasfi Mahir Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, Edebiyat Yayınevi, Ankara 1964, s. 549.