Halife Mu’tasım annesinin Türk asıllı olması sebebiyle askeri ve idari müesseselerinin başına Türkleri getirdi. Bu dönemde Sugûr bölgesine çok sayıda Türk yerleştirilmişti. Sugûr valiliğine tayin edilen komutanların da bir iki istisna dışında tamamen Türk asıllı oldukları görülmektedir. Bu sırada Maraş şehri de önemli bir merkez haline gel- mişti. Sugûr valileri bazen Malatya, bazen Tarsus ve bazen de Maraş’ta oturmaktaydılar.90 Bölgede görev yapan kişilerin isimlerine baktığımız zaman bunların pek çoğunun Türk asıllı oldukları görülmektedir. Bil- hassa Halife Mütevekkil (847-861) zamanında orduda Türklerin sayısı daha da artmıştı. Türk asıllı Tolun adlı komutanın ölümünden sonra ye- rini oğlu Ahmed almıştı. 860’lı yıllarda Abbâsi halifelerinin güçsüzlü- ğünden istifade eden Türk asıllı ümerâ birbirleriyle nüfuz mücadelesine girmişlerdi. Bu durumu gören Ahmed b. Tolun, Sugûr’a giderek gazâ ve ilimle meşgul olmaya karar verdi. Halife tarafından Tarsus valiliğine atanan Ahmed halk ile yakın temasa geçerek onların sevgisini kazandı. Bu sırada Tarsus ve çevresindeki sugûr şehirlerinde İran, Horasan ve Türkistan’dan gelen savaşçı, sufi vesaire gazilerin de toplanmasıyla nü- fusun bir milyona ulaştığı görülmekteydi. Bizans’a karşı savaşlara ka- tılmak amacıyla toplanan bu unsurların arasında çok sayıda Türkün de olduğu görülmektedir.91 Tarsus’tan Maraş’a kadar uzanan bölgeyi idare eden Ahmed 868’de Mısır’da müstakil bir devlet kurduğunda Su- riye bölgesine ek olarak Sugûr’un idaresi de kendisine verildi. Bu sı- rada bölgenin nüfusunun ekseriyetini Türk, İranlı ve Araplar oluşturuyordu. Bunun yanında Ermeni, Süryani, Nasturî ve Rum unsur- lar da vardı. Ayrıca Bizanslılar Müslümanlarla giriştikleri mücadele sı- rasında Balkan milletlerinden birçok asker toplamışlardı. Bu askerlerin içlerinde Avrupa’ya yürüyen Türk kavimlerinden Bulgar, Peçenek, Uz ve Kumanlar da vardı. Bizans ordusundan Müslümanlar tarafına geçen bu unsurlar Sugûr, Konya, Karaman ve Mersin taraflarına yerleştirilir.92
Tolunoğlu Ahmed 868’den 884 yılına kadar Barka’dan Fırat nehrine kadar olan bölgeyi idare etmiştir. Bir taraftan da Bağdad Abbâsi sarayında bulunan rakipleri ile mücadele etmiştir. Bu mücâde- leden galip çıkan Ahmed, Antakya, Şam ve Tarsus yörelerini de yöne- timi altına aldı. Ahmed Anadolu içlerine kadar seferler yapmak istemişti. Tarsus halkı tarafından çok sevilen Ahmed birkaç defa böl- geye kadar gelmiştir. Ahmed’in Tarsus’ta Yazman adlı bir Türk valisi bulunmaktaydı. Ahmed’in Haleb ve Rakka taraflarına vali tayin ettiği kölelerinden Lülü bu sırada Halifenin kardeşi el-Muvaffak’ın kışkırt- masıyla ayaklandı. Bu arada Abbâsilere karşı Irak’ın güneyindeki top- raklarda çalışan zenci köleler de ayaklanmıştı. Bu yüzden Lülü, el- Muvaffak’a büyük destek vererek köle ayaklanmasının bastırılmasında büyük yararlıklar göstermişti. Ancak o aldığı ganimetleri kendi asker- lerine bölüştürünce, el-Muvaffak’ın düşmanlığını kazandı. Önce hap- sedildi, sonra perişan bir şekilde Mısır’a sığınmak zorunda kaldı. Lülü’nün isyanı sebebiyle Tarsus ve Maraş yöreleri yeniden halifenin hâkimiyeti altına geçmiş oldu.
Ahmed b. Tolun döneminde 877’de, bir Bizans ordusu I.Basi- leios komutasında Kayseri’den hareket ederek Zibatra ve Samsat üze- rinden geçerek Keysun ve Raban yoluyla Maraş üzerine bir taarruz planlamıştı. Nitekim Bizans ordusu Zamantı (Karmalas Suyu) nehrini geçerek Sarız (Saroz) ve Göksun’a (Kukasos) varıp buradan Maraş’a yürüdü. Maraş’a gelmeden önce, Honigmann’ın ifadelerine göre, bu- gün yeri belli olmayan Maraş ile Göksun arasında bulunması muhtemel Kallipolis, Padasia (Tekir çayı kenarında yerleşim yerleri olmalıdır) ve Torosların doğusundaki boğazlar üzerinden Maraş’a yürümüştü. İmpa- rator Ceyhan nehrini (Pyramus) Zeytun hizasından geçtikten sonra bu nehir kenarındaki el-Kussuk Boğazı’nı aşarak Paradeisos nehrini geç- mişti. Bu nehir Maraş’ın yukarısında Ceyhan’a karışan Bertiz veya Per- tus çayıdır. Daha önce de buradan ilerleyen Bizans ordusu Maraş ve el- Hades şehirlerini birkaç defa tahrip etmişti. Bunda da böyle olmuştur. 881 ve 882’de Maraş ve Hades üzerine Bizanslılar bir saldırı daha planlamışlardır. Bu sırada bölgeye doğudan Ermeniler de geliyor ve Bi- zans onları İslâm hudutlarına yerleştiriyordu. Böylece Sugûr’da durum Bizans’ın lehine değişiklik göstermekteydi.93 Bu sırada Bizans 100 bin kişilik bir güçle Sugûr bölgesini yeniden tehdit etmekteydi. Müslüman- ların üzerine yürüyen Bizans ordusuna dini liderlerin komutanlık yap- tıkları da görülmekteydi. Sugûr’a yürüyen Bizans ordusunun sayısı zaman zaman 200 bine kadar ulaşmaktaydı.94 881-882’de Bizanslıların Malatya tarafına saldırılarına karşı koymak üzere Maraş’ta bulunan Müslümanlar oraya gönderilmişti.95
Ahmed b. Tolun’un vefatı üzerine Musul valisi İshak b. Kun- dacık ile Sacoğularından Muhammed, el-Muvaffak’ın kışkırtmasıyla Suriye üzerine yürümüşlerdi. Bunlar Dımaşk’a kadar ulaşmışlardı. Ah- med’in oğlu Humâraveyh bunları mağlup ederek bütün Suriye ve Sugûr bölgesini yeniden Tolunoğulları’na kattı. Humâraveyh ile el-Muvaf- fak’ın oğlu Ebû Abbâs arasında Suriye’de devam eden muharebelerde Abbâsi ordusu yenildi. Ebû Abbâs önce Dımaşk’a çekilmiş, daha sonra ise Antakya üzerinden Tarsus’a sonra da Maraş’a gelip buradan Keysun ve Samsat üzerinden Bağdad’a dönmüştür.96 904-905’da Tolunoğulları hanedanı yıkıldığı zaman Sugûr valisi Ebû’l-Aşâyir zamanında Bizans komutanı Andronikos, Maraş ve Tarsus taraflarını istila etti.97 Bunun üzerine halife el-Müktefî valiyi azlederek yerine Rüstem b. Berdu’yu tayin eder. 915-916’da Bizans ordusu bir kez daha Maraş bölgesine ka- dar gelerek yağma ve tahribatta bulunur. Bizanslılar ile iş birliği yapan Ermeni asıllı Mleh, Maraş bölgesini yağmalatır. Maraş’tan Tarsus’a kadar olan bölgede 50 bin kişi esir edilip sürgüne gönderilir. Mleh, Ma- raş’ın kuzeyinde Zamantı’ya doğru uzanan bölgede Bizans’a bağlı bir askeri bölgenin (theme) yöneticisi durumundaydı. Bu sırada Ermeniler Anadolu’nun doğusunda küçük devletçikler oluşturmuşlardı. Bunlar- dan biri de Malatya’yı ele geçiren Ermeni Pavlikian’larıdır.98 Araplar, Bizans ve Ermenilerin bu saldırılarına karşılık vererek 916-17-18’de Tarsus’tan Malatya’ya kadar olan yerleri istirdat etmişlerdi. Ancak ar- kasından Maraş ve Hades tarafları yeniden Bizanslıların eline geçti. Seyfüddevle’nin bölgeyi alıp yeniden imar etmesine kadar Maraş ve Hades yıkık ve harap halde kalırlar. Bizanslılar daha çok Maraş’ın ku- zeyinde Dârende bölgesini ellerinde tutuyorlar ve buraya bağlı olarak Hurman kalesi, Huni ve Elbistan’ı da yönetiyorlardı. Huni ve Elbis- tan’da birer piskoposluk merkezi de kurmuşlardı.99 Bu tarihlerde Bi- zanslılar Müslümanlar üzerinde bölgede üstünlük kurmaya başlamışlardı. Nitekim 934 yılında Bizans ordusu Malatya’yı, 948- 49’da Maraş’ı istila eder.100
905’te Tolunoğulları Devleti’nin yıkılmasından sonra Sugûr bölgesi Abbâsiler tarafından Bağdad’tan gönderilen valiler tarafından idare edilmeye başlandı. Bu dönemde Tarsus, Adana, Antakya, Misis ve Maraş taraflarına yerleşen Türkler Anadolu’nun içlerine doğru akın- lar yaparlardı. Tolunoğulları’nın sonlarına doğru Sugûr’la ilgilenilme- mesi yüzünden onlara karşı bir ayaklanma olmuş ve bölge halkı Abbâsi halifesine başvurarak yeni bir vali istemişti. Bunun üzerine halife Mü- tezid, Türk asıllı komutanlarından Muhammed b.Togac’ı Dımaşk vali- liği yanında Sugûr valisi olarak da tayin eder. Daha sonra 935’de Mısır’da Ihşidîler adıyla müstakil bir devlet kuran Muhammed b. To- gac, Mısır, Suriye ve Sugûr bölgesini birlikte idare eder. Haleb, Tarsus ve Maraş yörelerini Tolunoğulları’ndan sonra idare eden ikinci Türk hanedanı olan Ihşîdiler daha sonra Hamdanîlerle giriştikleri mücade- lede bölgeyi onlara terk ederler.