Daha önceki yazımızda da yazıp söyledik, bu dönemin aynen Sultan İkinci Abdülhamid Han dönemine benzediğini. Aktörlerin benzer söylem ve eylemler içinde olduğunu, içerdeki hainlerle dışardaki düşmanların aynı hedef doğrultusunda hareket ettiğini. Etrafı düşmanlarla kuşatılmış, kurdun düşmesini bekleyenlerin ellerini oğuşturduğunu. Artık düşmanlıklarını alenileştirdiklerini. Saldırılarını pervasızca artırdıklarını. Vatana ihanet sayılması mümkün ve muhtemel eylem ve söylemlerle devleti yıkmaya çalıştıklarını. Osmanlı Vezirlerinden Mithat Paşa’nın, “biz içerden siz dışardan bir türlü şu Osmanlı devletini yıkamadık” itirafının yaşandığı günlerden geçiyoruz. Böyle günler milli ve gayri milliğin, sadakat ile ihanetin ayrıştığı günlerdir. Kişisel kinler, nefretler, öfkeler kızgınlıkların bir kenara bırakılarak milli olmanın gereğinin yapılması gerektiği günlerdir. Türkiye’ye saldırı için Yunanistan’a, Kıbrıs Rum Kesimi’ne silah ve asker yığan, Türkiye’ye saldırı için tüm hazırlıklarını yapan ABD’nin safında mı olacaksınız? ABD’ye malzeme taşıyanların safında mı olacaksınız? Yoksa bu saldırıya karşı hazırlık yapan milliyetçi-maneviyatçı cephede mi yer alacaksınız? Sultan İkinci Abdülhamid’in safında mı olacaksınız? Karşısında mı olacaksınız? Bu öylesine bir tercih ki, ya elimizdeki son devleti yıkacaklara malzeme taşıyacaksınız, ya da son devleti asrın en büyüğü yapmak için çaba harcayanların safında duracaksınız…
Devleti Ali Osman-ı yıkmak için Sultan İkinci Abdülhamid’i tahtan indirmenin şart olduğunu söyleyen Ermeni, Rum ve bilumum lobiler, bugünde Recep Tayyip Erdoğan için aynı şeyi söylüyorlar. Abdülhamid’i indirerek Devleti Ali Osman-ı yıktılar. Şimdi ise Tayyip Erdoğan’ı yıkarak Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmayı denemekteler. Mesele Tayyip Erdoğan meselesi değildir. Mesele Türkiye Cumhuriyeti’nin devam mı-tamam mı meselesidir.
Şimdi kısaca Sultan İkinci Abdülhamid dönemi ile Recep Tayyip Erdoğan dönemini kıyaslayalım: Sultan Abdülhamid döneminde bazı dindar geçinenler “Abdülhamid gitsin” dediler. Batıcı geçinenler “Abdülhamid tahttan insin” dediler. Bu ikisine malzeme taşıyanlar “Abdülhamid tahttan insin” dediler. Fransa, İngiltere ve bilumum kafirler “Abdülhamid tahttan insin” dediler. Bugünde “Tayyip gitsin” diyorlar. Değişen sadece zaman. Kafa aynı kafa. Yapı aynı yapı. Giderken bıraktıkları torunları bugün aynı söylemdeler.
Sultan İkinci Abdülhamit’te “yerli ve milli” olma kavgası vermiş, duyunu umumiyeyi kilitlemiş, batının sömürgeci ve sömürüye dayanan sistemine başkaldırmış, gecesini gündüzüne katarak millilik mücadelesine girişmişti. Tıpkı Recep Tayyip Erdoğan’ın bugün giriştiği mücadele gibi. IMF’ye olan borcu ödeyip Türkiye’nin bağımsızlığı ilan ettiği gibi. Abdülhamit de yerli ve milli silahın üretilmesinden yanaydı. Bu konuda her türlü desteği verdi. Silah fabrikaları açılmasını teşvik etti. Silah projelerine her türlü maddi-manevi desteği verdi. Ülkeyi baştan sona imar işine girişmişti. Yollar, okullar, camiler, yeni binalar, demiryolları, köprüler ve daha nice hizmetleri yaptı. Bugünde Recep Tayyip Erdoğan yerli ve milli silah üretiyor, İHA’lar, SİHA’lar ve DİHA’lar yaptırıyor, tank, uçak, savaşan robot; boğazı birbirine bağlıyor, yolları kısaltıyor, demiryolları inşa ediyor, havaalanı büyüklüğünde karayolları yapıyor, ülkenin her yerine hava alanları inşa ediyor. Hastaneler yapıyor, tamamen insan odaklı projelere destek veriyor, ülkenin menfaatine olan her işe, her fabrikaya, her üretime devlet teşviki veriyor, Türkiye’yi 21. Yüzyılın lideri yapmak için tüm gayretini ortaya koyuyor. Azimle, kararlılıkla, gecesini gündüzüne katarak milleti ve ülkesi için çalışıyor. Asla ve kesinlikle millet ve memleket sevdasından vazgeçmiyor. Tıpkı Cennetmekan Sultan İkinci Abdülhamid Han gibi.
Abdülhamid Han döneminde de bir araya gelmeleri mümkün görülmeyen Ermenilerle Jön Türkler, İttihatçılarla Rumlar, dindar pragmatistlerle (Tealiciler) İngilizler, nasıl biraraya gelmişlerse bugünde cuntacılarla örgütçüler, haçlı zihniyetini savunanlarla vesayetçiler, İsrail’in arzı mevud hayalini gerçekleştirme arzusuna hizmet edenlerle milliyetçi olduğunu iddia edenler, batıya kul olmuşlarla, dinini imanını batıya satmış hainler biraraya gelmiştir. Sultan İkinci Abdülhamid döneminde devleti parçalamak isteyenlerle, güya devleti savunduğunu söyleyenler, Taşnak, Hınçak, Potnusçularla biraraya gelen Jöntürk ve İttihatçılar; bugünde PKK, YPG, FETÖ’cülerle biraraya gelenler… Örnekleri ve benzerlikleri aynı olan bu süreci dikkatli okumak lazım. O gün Sultan İkinci Abdülhamit Han Hazretleri’ni yıkmak için bu kadar farklı düşünce ve inanç sahibini biraraya getiren güç, bugünde aynı güçtür. O gün aynı kurgu ve oyunları kuran güç ile bugünde aynı kurgu ve oyunları kuran güç aynıdır. O gün içerdeki hainleri satın alan güç ile dışardan saldırtan güç aynı güçtür. O gün “Abdülhamit gitsin” diyenlerle bugün “Tayyip Erdoğan gitsin” diyenler aynı kişilerin torunlarıdır. Ya bilerek veya bilmeyerek aynı kurulu güce hizmet etmektedirler.
O gün Sultan Abdülhamid’e her türlü saygısızlığı, hakareti yapıp ardından “istibdat var” diye bağıranlarla; bugün Recep Tayyip Erdoğan’a her türlü hakareti yapıp idam edeceğini söyleyenler, hainlerle, satılmışlarla kol kola, el ele yürüyüp “istibdat var” diye bağıranlar aynı kişilerdir.
O gün Sultan Abdülhamid’in yaptığı hizmetleri karalayanlar, İslam’a ve Müslümanlara saldıranlar bugünde aynısını yapmaktalar.
O gün milletin geri kalmasını, köleleşmesini isteyenler ile bugün bunu isteyenler arasında zerrece fark yoktur.
“Mümin feraset sahibidir” der kainatın Efendisi Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (S.A.V.) Yine “Mümin aynı oyuna iki kere gelmez” buyurur Efendimiz. O gün Sultan Abdülhamid’i binbir türlü hile binbir türlü oyun, binbir türlü yalan, binbir türlü iftira ile alaşağı edenler bugünde aynı oyunu sahneye koymuşlardır. “Halka hizmet Hak’ka hizmettir” diyerek yola çıkan Sultan Abdülhamid ile Recep Tayyip Erdoğan arasında zerrece fark yoktur. Önümüzdeki seçim Türkiye Cumhuriyeti’nin varlık seçimidir. Bu varlık seçiminin birinci unsuru ise Recep Tayyip Erdoğan’dır. Recep Tayyip Erdoğan yıkılmadıkça Türkiye Cumhuriyetini yıkamayacağını bilenlerin tüm hırsı, arzusu şahsıyla dimdik ayakta duran Recep Tayyip Erdoğan’ı yıkmaktır. Bir kere denediler Sultan Abdülhamid’i indirip başardılar. Şimdi ikinci kez denemekteler. Ya yükselen Türkiye’nin yıldızını söndürecekler veya defolup gidecekler. Ya Recep Tayyip Erdoğan Sultan İkinci Abdülhamid’in yalnızlığına terk edilecek ve Türkiye Cumhuriyeti devleti müstemleke olacak veya Türkiye, dünyanın yeni merkez güçlerinden biri olacak. Yeni güce merhaba diyenlerden olmak dileğiyle….
ÖNEMLİ NOT:
Dün İkinci Abdülhamid han Hazretlerini düşürmek için her türlü şer ittifakıyla bilerek veya bilmeyerek bir araya gelen, destek veren, tahttan indirildikten sonra da nezarette tutulduğu sarayın önüne gidip feryadü figan edenleri tarih unutmadı ve affetmedi.