Külliye, Afşin İlçesi’nin 7 km. kuzeybatısında yer alır. Afşin, stratejik bakımdan önemli bir yol güzergâhı üzerinde bulunduğu için ve burada yer alan Eshab-ı Kehf’ten dolayı önemini tarih boyunca korumuştur. Yapı topluluğu Antik Çağ’dan beri kutsal sayılan Eshab-ı Kehf veya Eshabü’l-Kehf adıyla tanınan kayalık bir tepenin yamacındaki mağaranın çevresine yapılmıştır. Mağaranın içinden çıkan su, ziyaretçiler tarafından zemzem ayarında kutsal kabul edilerek içilmektedir. Eshab-ı Kehf, Bizans devrinde olduğu gibi, Selçuklular’ın fethinden sonra da Hıristiyanlar ve Müslümanlar tarafından kutsal bir mekân kabul edilerek önemli bir ziyaret yeri olmuştur. Türkçede mağara arkadaşları, mağara yaranı ve mağara dostları anlamına gelen Eshab-ı Kehf, iki kelimeden oluşan arapça bir tamlamadır. Eshab-ı Kehf, Hıristiyanlar tarafından yedi uyurlar adı ile bilinmektedir. Terim olarak da; Roma döneminde putperest Dakyanus’un zulmünden kaçarak bir mağaraya sığınan ve burada Allah’ın izniyle yıllarca uyuyup, tekrar Allah tarafından uyandırıldıktan sonra, tekrar vefat eden Yemlihâ, Mislina, Mekselinâ, Mernûş, Debernûş, Şaznûş, Kefestatyûş isimlerinde inançlı yedi genç ile köpekleri Kıtmir’i ifade etmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de Kehf Sûresi’nin 22. âyetinde ise, insanlar tarafından mağara arkadaşlarının sayısının 3, 5 ve 7 olarak telaffuz edildiğini, fakat onların sayılarının ancak Allah tarafından bilindiği ve onlar hakkında bilgisi olanın çok az olduğu belirtilmektedir. Fakat kaynaklarda mağara arkadaşlarının yukarıda isimleri zikredilen 7 kişiden ibaret olduğu kaydedilmiştir.
Eshab-ı Kehf Külliyesi’ne gelen ziyaretçilerin ihtiyaçlarının karşılanması ve konaklamalarının sağlanması için Anadolu Selçuklularının Maraş Emîri Nusretüddin Hasan Bey tarafından 1215-1234 yılları arasında ribat (1215), cami (1215-1234) ve handan (1232-33) oluşan külliye inşâ ettirilmiştir. Daha sonra külliyeye; Dulkadir Beyliği (1337-1522) döneminde medrese (1480-1492), Kadınlar Mescid ve buk’a (1500)[1], Osmanlılar döneminde ise Paşa Çardağı (1531) ilâve edilerek büyütülmüş olup buk’a günümüze gelmemiştir.
Külliye, önemli bir ziyaretgâh olması yanında, aynı zamanda çevrenin ticaret, ilim ve kültür merkezi olmuştur. Eshab-ı Kehf Külliyesi, kutsal sayılan mağaranın önünde yer aldığı için buraya birçok ziyaretçi gelmekteydi. Bundan dolayı külliyenin, tahrir defterlerindeki kayıtlarda ayrı bir statüye tâbi tutulduğu anlaşılmaktadır. Arşiv belgelerinde Eshab-ı Kehf’de panayır ve pazar kurulduğu belirtilerek burada kıst-ı bazar ve bâc-ı bazar vergilerinin uygulandığı kayıtlıdır[2]. Bu durum Eshab-ı Kehf’in ticaret bakımından canlı olduğunu göstermekte ve arşiv belgelerine göre burada 1565 yılında yaklaşık 150 kişinin burada ikâmet ettiği anlaşılmaktadır[3].
Külliyeyi oluşturan yapıların onarımı, buradaki görevliler ile külliyeyi ziyarete gelen misafirlerinin masraflarının karşılanması için Anadolu Selçuklu, Dulkadir Beyliği ve Osmanlılar zamanında zengin vakıflar yapılmıştır. Külliye, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün mülkiyetinde olup sadece cami, fonksiyonunu sürdürmektedir.
[1] Mehmet Özkarcı, Türk Kültür Varlıkları Envanteri: Kahramanmaraş, II, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2007, s. 632.
[2] Mükrimin Halil Yinanç, “Maraş Emirleri”, Türk Tarihi Encümeni Mecmuası, Sene:15, Nu.: 8 /85, İstanbul, 1341, s. 91; Refet Yinanç, “Eshab-ı Kehf Vakıfları”, Vakıflar Dergisi, XX (1988), s. 313; İsmail Altınöz, Dulkadır Beyliğinin Teşekkülü ve Gelişmesi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1995, s. 84- 85.
[3] R. Yinanç, a.g.m., s. 313.