Maraş bölgesindeki en önemli yerleşim yerinden biri de günü- müzde Afşin adını taşıyan Arabissos’tur. Günümüzde Afşin sokakla- rında gezdiğinizde eski evlerin duvarlarında ve temellerinde devşirme malzemeye rastlayabilirsiniz. Bu malzemeler eski tapınak ve yapılar- dan geride kalanlardır. Roma ve Bizans dönemlerinde Arabissos, Ger- manicia ile birlikte bölgenin önemli şehirlerinden biridir. Bu araştırma ekibi Efsus’taki Ashabü’l-Kehf mağarası ve burada bulunan eserleri de incelemişlerdir. Bu eserlerin Bizans Çağı’na ait olduğu görülmüştür. Hem Tahsin Özgüç hem de İ. Kılıç Kökten’in yaptıkları araştırmalara göre Ashabü’l-Kehf’te İslâmiyet öncesi Hıristiyanlar tarafından inşa edilen muhtemelen küçük bir kilise kalıntısının olduğu kanaatine varıl- mıştır. Hatta hem Tarsus hem de Afşin’deki Ashabü’l-Kehf Mağarala- rını ziyaret eden İ. Kılıç Kökten dinî metinlere ve efsanelerde bakılacak olursa, Afşin’deki Mağaranın hadisenin geçtiği yere daha uygun oldu- ğunu belirtmektedir. İlkçağlardan beri Elbistan bölgesi tarihi yollar üzerinde olup Kayseri, Malatya yolu buradan geçmekteydi. Afşin hu- dutlarında bulunan Hurman kale yolların kesiştiği nokta olup bura Gök- sun, Kayseri, Malatya ve Gürün-Sivas’a giden yolların kesişme noktasıydı
Tahsin Özgüç ve ekibi Tanır taraflarında da araştırmalar yap- mışlardır. Eski ismi muhtemelen Tanadaris (Pnadaris) olan Tanır önemli bir antik yerleşim bölgesiydi. Eski dönemlerden M.Ö. XI. yüz- yıla kadar buranın önemli bir yerleşim alanı olduğu bilhassa da Yassı- höyük’ün dikkat çektiği tespit edildi. Tanır’daki büyük suyun her tarafı Roma zamanında yontma taşlarla mükemmel bir hale getirilmiştir. Ta- nır, Kayseri’den gelen ve Sarız-Marabuz-Hurmankale üstünden Ma- latya, Afşin ve Göksun’a giden yolun üstünde bulunan önemli bir merkez durumundaydı. Buraya yakın Hurman Kalesi’nin ise eski ismi Sobagene olması kuvvetle muhtemeldir. Kale, buradan geçen kervan yolunu ve üç boğazı kontrol etmek için yapılan önemli bir stratejik mer- kezdi. Bu kale çok eski bir yapı olmakla birlikte Selçuklular dönemi izlerini de açıkça gösterir.
İ. Kılıç Kökten, Pazarcık ve Türkoğlu ve Maraş arasında kalan alanda yaptığı yüzey araştırmalarının sonucunda bölgenin eski tarihine ait bazı görüşler ileri sürmektedir. Buna göre: Bölgede tarih öncesi de- virlere ait tabiî ve yapma mağaralar genel anlamda kaya sığınakları;kaya anıtları (dolmen, menhir vs), eski Yontma Taş Devirleri, bu devir- lerin kültür belgeleri, değişik iskân yerleri, fosil kalıntıları, insan ve hayvan iskeletleri ve diş kalıntıları bulunmuştur.
Yapılan araştırmalarda Türkoğlu ile Köprüağzı arasında açıl- mış olan Kuruculuk adı verilen küçük bir höyükte tipik Bakır ve Hitit devirlerine ait çanak ve çömlekler görülmüştür. Araştırma ekibi Gâvur gölü’nün kurutulmasına denk gelen bu gezilerinde Adana yolu boyunca araştırmalarına devam ederek Köprüağızı’nda Domuztepe ve Ceceli’de Sivrimine höyüklerini de gezmiştir. Maraş altı denilen ova ile Gazian- tep yolu üzerinde Narlı Kasabası arasında da birçok höyük görülmüş- tür. Ayrıca bu ekibin tespitlerine göre Afşin, Göksun ve Elbistan arasında da pek çok höyük bulunmaktadır. Bu yapılan yüzey araştırma- larında tespit edilen ve araştırma ekiplerini bekleyen arkeolojik alanlar arasında Hanobası Höyüğü, Tanır Köyü’nde Yassı Höyük, Kanlıkavak Köyü’nde Maltepe Höyük ve Bozhöyük de bulunmaktadır. Ayrıca bugün Arıtaş adını alan Hunu Höyüğü Afşin yöresinde bulunan en önemli tarihi yerlerden biridir. Hitit, Roma ve Selçuklu kalıntıları bulunan ve bir kale üzerine inşa edilen Huni Höyüğünde bir de Aslan heykeli bu- lunmuştur.130 cm. yükseklikte, 160 m. uzunlukta ve 44 cm. genişlikte bulunan bu heykelin bazı kısımları parçalanmıştır. Burası kazılırsa daha nice eserlerin bulunabileceğini Kılıç Kökten ifade etmektedir. Ayrıca Afşin’in Til-Afşin (Höyüklü) köyü de önemli bir eski yerleşim birimidir.
Afşin’in içinde pek çok mozaik parçaları bulunmuş, fakat ih- maller yüzünden orada kalıp tahrip olup gitmiştir. Afşin’in Tanır Kasa- bası ve çevresinin çok önemli bir tarihi yerleşim yeri olduğu anlaşılmaktadır. Burada Saka mevkiinde Sahren, Boğazpınar, Değir- mensuyu, Köprübaşı sahreni, Ayrandede diye anılan büyük kars kay- nakları çok eskiden insanların dikkatini çekmiş ve iskân edilmiştir. Bu kaynaklardan bazılarının önlerine çekilmiş bulunan kalın, harçlı yüksek duvarlar, kayalıklara oyulmuş tam veya yarı kalmış suyolları, kanallar, bentler, kitabeler, büyük höyükler ve tümülüsler tarih boyunca kazan- dığı fakat bugün kaybettiği değerleri gösteren canlı delillerdir. İ. Kılıç Kökten ve Tahsin Özgüç burada önemli bir iddia da ortaya atmaktadır- lar. Her iki bilim adamına göre; Bu pınarların önlerinde yükseltilmiş yuvarlak, kalın duvarların Roma devrinde yapılmış Türkiye’nin ilk kaynak barajları olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu belirtmekte- dirler. Kökten, Anadolu’da pek çok vilayet gezdiğini ve Maraş kadar suyu bol olan bir yer görmediğini de ifade etmektedir.