Henüz yedi yaşında okumak için gurbete çıkan ve çektiği bu sıkıntının meyvesi olarak astsubaylık mesleğini kazanan komutan Ayhan’ın hüzün verici hayat hikâyesi tüm Afşin’i derinden sarsmıştır.
Askerlerle çıktığı operasyonda büyük bir fedakârlık örneği gösteren Astsubay Ayhan Ekici, emrindeki askerleri korumak isterken kendisi vurularak oracıkta şehit düşmüştür. Tüm şehitlerin olduğu gibi onun cenazesi de bir ihtişamla kaldırılır. Cenazesine tüm rütbeli askerler, Afşin’in bütün köylerinden sivil halk katılır. Peygamberlerin bile imrendikleri şehitlik makamına yani ebedi yolculuğuna dualar ve sevgiler eşliğinde gönderilir.
Annesi Dudu, bir taraftan ağlarken diğer taraftan da oğlu şehit olduğu için teselli bulmaktadır. Yine de aralarındaki geçici ayrılık onu üzüyor, ona kavuşmayı dört gözle bekliyor ve dilinden şu nağmeler yükseliyor:
Gadanı alayım Eşe
Tekeri dayanmış daşa
Ağlan eller buna ağlan
Bizim yiğidimiz paşa
Yiğit yapmış duvar gibi
Her parmağı hıyaz gibi
Paşalar üstüne düşmüş
Kan akıyor boyar gibi
Şivara gönlüm şivara
İnce sararlar duvara
Yaralılar duvar olur
Döndür yönünü pınara
Atlamış geçmiş dereyi
Gelin giyinmiş karayı
Gâvur umuş seni vuran
Yiğit sana nasıl gıymış
Atlet, işlik delik delik
Almış omzunda soluk
Gâvurmuş seni vuran
Yiğit sana nasıl gıymış
Yaz gelir bahar erişir
Koyun kuzuya karışır
Hele babasını bir görsen
Toza toprağa karışır