Site icon Teketek Haber

BİR ZAMANLAR…

Küçük bir kız çocuğunun elinden tutan sevinçleri ve pamuk şekerleri vardı. Başını okşayan, sevgisiyle şımartan, belki de şimdi çok yaşlanan, belki de sonsuzluğa uğurlanmış hatırlayamadığı birileri vardı. İçine sığmayan umutları, babası ve geleceğe uzanan hayalleri ve hayallerine sığmayan heyecanları vardı.

Çocuk büyüdü, pamuk şekerleri eridi, elinden tutan sevinçleri terk etti, başını okşayan amcaların bakışları, teyzelerin sevgi dolu sözcükleri değişti. Babası öldü, annesi yaşlandı, umutları söndü, hayalleri yıkıldı, heyecanları tükendi.

Evcilik oynadığı arkadaşları evlendi, mahalle arkadaşları delikanlı oldu, fakat konu hep namustu. Evlenen namuslu oldu, bizim kız çocuğu da büyümeyi unuttu. Koskoca bir bedenin içinde, küçücük bir emanetti geçmişten, hala kucağında oyuncak bebeğini tutan, elma şekeri için ağlayan, üzülünce bir köşeye saklanan, sabahları çizgi film izlemek için erkenden kalkan, koca bir bedende küçücük bir kız çocuğuydu.

Büyümek affedilebilir bir suç değildi, fakat zaman onu da affetmedi. Bugün işittiği her söz, içinde küçücük bir kız çocuğunu zedeledi. Oysa bütün bu saçmalıklara rağmen nasıl da dikkat etmişti, terk etmesin diye, nasıl da hassas bakmıştı ona. Fütursuzca konuşan, olağanca kalbi kıran ve yalan söyleyen yığınla yetişkinden biri olmaktansa, büyümeyi reddetmişti. Fakat büyümek zorunda kaldı ve zorbalık edip, kalp kıran hiçbir yetişkini affetmedi.

Affedilecek gibi değillerdi!

Bütün -di’li geçmiş zamanlarımı, kendimi ifade etmek zorunda kaldığım zaman diliminde acımasızca katletmişlerdi. Bende çocuktum, doğurduklarınız kadar saf, yolda başını okşadığınız çocuklar kadar duru ve temiz, her şeyden önce masumdum. Beni büyümek zorunda bıraktığınız zamana dek içimde ki kendimle mutluydum ve orada biz hep çocuktuk. Namussuzluğu, riyayı, kötüyü, kötülüğü, ayırmayı, kalp kırmayı, kötü konuşmayı bilmezdik. Büyümemiş olsaydı içimdeki ben, yine bilmeyecektik. Bize bütün bunları öğrettiniz diye terk etti beni;  “O” içimde beni terk etmesin diye üstüne titrediğim, geceleri yanına sığındığım kız çocuğu. Aklım almadı hiç birinizi, kötü kalplerinizi oturtamadım mantığıma ve kıskançlığınızın bedelini hep beraber ödedik sonunda.

Beni bana bırakabilseydiniz, ben hala kelebeklerin peşinden koşan, annesinin diktiği sarı eteği rüzgarlarda savuşturan, saçlarının örgüsü açılınca mutlu olan, ezan vakti eve koşan o çocuk olarak kalabilirdim. İçimde ki çocuk artık ne sizi affeder ne de beni.

Bu da benim hikayemdi!

Teşekkürler…

This website uses cookies.

This website uses cookies.

Exit mobile version