Ağıda konu olan Celâl ÖZDEMİR, 1944 yılında Çağılhan Köyü’nde doğmuştur. Yıllarca imamlık yaptığı için tanıdıkları ona Celâl Hoca derler. Celâl Hoca ilkokul mezunu olmasına rağmen o zaman ki tabirle medrese eğitimi de aldığından her konuda bilgi sahibi, kültürlü ve kibar bir insandır. Yardımının dokunmadığı, iyilik yapmadığı insan yoktur sanki. Herkes tarafından sevilen, sayılan, takdir edilen bir kişiliktir. Kader on da ağlarını örmeye başlamıştır sanki. Çarşıya-pazara özellikle çocuklarının yanına sıkça gidebilmek için kendisine bir motosiklet alır. Bir gün eşiyle birlikte Çağılhan’dan Afşin’e giderken, Afşin’in girişinde motosikletiyle kaza yapar. Celâl Hoca ve eşi ayrı ayrı ambulanslarla, acil olarak Kahramanmaraş’a götürülürler. Celâl Hoca, her türülü müdehaleye rağmen kurtarılamaz, iki-üç gün sonra hayata gözlerini yumar. Eşi Arefe Hanım’a kocasının öldüğünü söylemezler. Ama hastaneden çıktıktan sonra bu gizlenemez gerçeği öğrenir. Eşinden sekiz ay sonra, bir beyin kanaması sonucu Arife Hanım’da dünyadan göçerek, zaten babasız kalmış çocuklarını anasız da bırakır. Kısa bir zaman içerisinde, hayatındaki en önemli iki insanı kaybeden Hilmi ÖZDEMİR aşağıdaki ağıdı yakar;
N’oldu goca babam n’oldu
İçerine kan mı doldu
Elleri güldüren felek
Bize geldi ecel oldu
Ellerimle götürdüğüm
Hastaneye yatırdığım
Sevmeye doyamadığım
Babam gitti hayâl oldu
Nasıl oldu, nerden geldi
Çarpacak seni mi buldu
Kendi gülüp eğlenirken
Bize bayram zehir oldu
Bayram geldi göremedim
Ellerinden öpemedim
Yollarını aşındırdım
Mezar bana mesken oldu
Neler gelirimiş başa
Yumruk işlemiyor taşa
Kara göze, kalem kaşa
Nazar değdi figan oldu
Rüyalarda göremedim
Sana baba diyemedim
Anneme de diyemedim
Senden sonra o da öldü
Fikret’in yolun gözlüyor
Torunlar seni özlüyor
Şimdi mezarın düzlüyor
Hilmi soldu, hazan oldu