İzzeddin Keykâvus kendisi de Ermenilerin elinde bulunan kaleler üzerine sefere çıktı. Balat’tan dönen Maraş Emiri de bu sefere iştirak etti. Selçuklu kuvvetleri sefer hazırlıklarını Yabanlu Ovası’nda yaptıktan sonra Ermeni sınırını Kösi-dere[1] ve Gökerin[2] üzerinden geçerek Göksun’a[3] uğrayıp Çinçin[4] Kalesi’ni kuşattı. Mancınıklar kurularak kaleye ve şehre taşlar fırlatıldı. Çaresiz kalan kale halkı sultanın teslim teklifine üç günlük mühlet isteyerek cevapladılar. Eğer bu sürede II. Leon’dan yardım gelmezse hiçbir şart ileri sürmeden teslim olacaklarını bildirdiler. Bunun üzerine sultan kaleye taş atan mancınıkların durdurulmasını istedi. Kale halkı Ermeni prensine başvurmuş, o ise kendi başının çaresine düştüğü için yardıma gelemeyeceğini ve dilediklerini yapmakta serbest olduklarını bildirmişti. Bu durum üzerine Çinçin halkı sultana haber göndererek canlarına, aile ve çocuklarına dokunulmaması şartıyla kaleyi teslim edeceklerini bildirdiler. Sultan Çinçin Kalesi’nin âmânla teslim edildiğine dair bir ferman hazırlattı. Kale halkı gönderilen ferman üzerine huzura geldi. Bu arada kale kapıları açılarak Selçuklu sancağı kale burçlarında dalgalandırılmıştır. Divan naipleri kaleye çıkarak ele geçirilen silah, zahire ve diğer eşyanın durumuna bakarak ihtiyaç olduğu kadar aldılar. Kaleye muhafızlar ve kale komutanı konulduktan sonra fetih tamamlanmış oldu.[5]
[1]Kösi-dere: Köstere diye bilinen yer, Kayseri’ye bağlı şimdiki Tomarza kazasının bulunduğu bölgenin adıdır.
[2]Gökeri, Göğeri, Gökerni gibi okunan burası Köstere’nin merkezi olan Tomarza’nın kuzey doğusunda bulunan bir yerin adıdır. Burada Ermenilere ait bir manastır da bulunmaktaydı.
[3] Kaynaklarda açıkça belirtilmese de Selçuklu ordusu Göksun üzerinden Ermenilerin elinde bulunan topraklara girmiştir. Süryani Mihail’in eserine eklemeler yapan adı bilinmeyen bir müstensih 1218 olarak verdiği I. İzzeddin Keykâvus’un Ermeniler üzerine düzenlediği sefer sırasında Selçuklu ordusunun Geben’e ulaşmadan önce Kogison’a geldiğini yazmaktadır. Bkz. Süryani Mihail, Vekâyinâme, (çev. H.D Andreasyan), TTK Basılmamış Tercüme Eserler, Ankara 1944, s.296.
[4]Andırın’a bağlı Geben ile Göksun’a bağlı Değirmendere köyleri arasında bulunan ve Çamurlu köyüne yakın, halen köylülerin “Çinçin Boğazı” olarak adlandırdıkları bir geçit bulunmaktadır. Köylüler buraya yakın bir yerleşim harabesinin bulunduğunu ifade etmektedirler. Yine Çinçin Boğazının 2-3 km kuzey doğu tarafında günümüzde yöre halkının isimlendirmesiyle Kızıl Kale bulunmaktadır. Muhtemelen Çinçin Kalesi burasıdır. Çinçin’in fethiyle ilgili şiirde kalenin alt tarafının ova olduğu belirtilmektedir. Bu tarife göre Kızıl Kale’nin alt tarafında Taşoluk’a kadar uzanan bir ova bulunmaktadır. Bölge hakkında çalışmalar yapan Mustafa Onar Çinçin Kalesi’nin yerini Geben ile Değirmendere arasında göstermiştir. Çinçin olarak okunan yer Hancin, Kancın olarak okunan yer ise Haçin’dır. C.Texier, Çinçin Kalesi’ni Göksun yakınlarında Toroslar’ın doğu yamacına yapılmış dikkat çekici bir yer olduğunu yazmaktadır. Kızıl Kale olabileceğini iddia ettiğimiz Çinçin Kalesi de bu tarife uymaktadır. Bkz. Charles Texier, Küçük Asya, C.III, (Çev.Ali Suat), ( Hazr. Kâzım Yaşar Kopraman, Musa Yıldız), Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmetleri Vakfı Yay., Ankara 2002, 140-141; Mustafa Onar, Kuruluşundan Kurtuluşuna Bağlantıları İle Saimbeyli, Adana Valiliği Yay., Adana 2002, s.24.
[5] İbn Bibi, I, 184-185; Koca, 42.