1910’lu yıllar… Hurman Köyünün ileri gelenlerinden biri olan Çıngılı Memmet seferberlik döneminde eşi askerlerde olan kadınlardan biriyle yasak aşk yaşar ve kadın hamile kalır. İş ortaya çıkıp tüm köylüler tarafından duyulunca köyden biri Çıngılı Mehmet’i şikayet eder. Dava mahkemeye intikal edince asker eşi ile ilgili bir dava olduğundan dolayı hükümet davaya el koyar ve Çıngılı Mehmet İstanbul hükümetince idama mahkum edilir. Bu arada Çıngılı Mehmet’in kız kardeşi Elbistan’ın köklü ailelerinden Nakıp Ağaların gelinidir. Enişteleri dar ağacına çıkarılan Çıngılı Mehmet’i kurtarmak için bir küp altın feda eder ve Çıngılı’yı ipten alır. Çıngılı Mehmet ile yasak aşk yaşayan kadın bu durumu şöyle dile getirir.
Şah da şah duydu
İstanbul’da padişah duydu
Çırak değil çoban değil
Hükümette eli var
Mecliste dili var
Darağacına çıkarılan boynuna yağlı urgan geçirilen Çıngılı Mehmet kurtulmasına kurtulur ama korkudan yüreği düşer ve kırk gün sonra köyünde ölür. Çıngılının ölümü üzerine eşi Eşe Hatun ve hizmetçisi Avşaroğlu aşağıdaki ağıdı yakarlar:
İki atı var biri yedek
Haydin mezarına gedek
Biz Hacı’ya düğün duttuk
Toplanak da minnet edek
Sultan gelin güle benzer
Mor beliği tele benzer
Eşimin “Nazlı genli”
Başı bozuk dula benzer
Gara camız tohum döver
Al gırsak gemini gever
Tez gelesen Memmet Ağa
Cömaatin seni över
Tarlada arı peteği
Hani eşimin yatağı
Silkinip ata binerken
Parlar kutnunun eteği
Albıstan’ın nahanası
Güz gelip te dürülmez mi
Elin kanısına bindim
Vezir eşin darılmaz mı
Bir ocakta guzu pişer
Bir ocakta gahve daşar
Tez gel benim beğim tez gel
İnsan eşiyinen yaşar
Hacı ağlar Halil Ağlar
Gene dumanlandı dağlar
Albıstan’da iri beyler
İner m’ola odamıza
Gız getme burada durah
Göynümüzün gamını alah
Eğer senin bebaan yohsa
Halil’imi sana vereh
Yorulduk da yolda galdık
Gücele Izgın’a vardık
Sağolasın Mehmet Ağa
Sayende gonağa vardık
Damı da damımda yüce
Gene okutuyor hoca
Amanın biz ne diyelim
Yeşil kitabı sürüyünce
Öte geçenin bulutu
Beri geçeyi bürüdü
Üç günlük misafir olak
Kapıya vurak kilidi