Site icon Teketek Haber

Diğer Türk Boylar ve Oymaklar

Ağaçeriler: Maraş, Elbistan ve Malatya’nın dağlık ve ormanlık bölgelerinde yaşayan Ağaçeri Türkmenleri bölgede hatırı sayılır bir demografik üstünlüğe sahipti. Bu bölgeye göç etmiş en eski aşiretlerden biri olan Ağaçeriler[1] Elbistan, Maraş ve Malatya’nın ormanlık bölgelerinde yaşayanlara XIII. yy’ın ikinci yarısından itibaren Ağaç-Eri denmiştir Merkezi Maraş ve Elbistan olan Ağaçeriler, Malatya’dan Kilikya’ya, Halep, Antep’ten Sivas’a kadar geniş bir bölgeyi işgal ediyordu. Bunların yağma ve tahripleri karşısında Sivas ve Kayseri hâkimi Kadı Burhaneddin, ülkesinin güney sınırlarında iki kale inşa ettirmek zorunda kalmıştı.[2]Bu Ağaçeriler, Avşar, Begdili, Tilku gibi birçok oymaklara ayrılmaktadır.[3] Maraş, Antep, Gavur Dağı gibi bazı bölgelerde Evci aşireti denildiği de görülmüştür.

Bişanlu: Dulkadir elinde Büyük oymaklardan Bişanlu (Dokuz) boyunun bir obasını oluşturan Karkın oymağı, güneyde Kargılık yöresinde yaşamaktaydı. Karkın oymağının bir kolu da Dede Kargın adındaki bir şeyhin Göksun’da bulunan zaviyesine hizmet etmiştir.. Hacı Bektaş Veli Velayetnâmesi’nde de bu bölgede Dede Kargın adı geçmektedir[4].

Bayındırlar: Bayındırlar, Anadolu’nun fethedilmesinde ve bölgeye yerleşerek Türkleşmesinde Avşarlar, Bayatlar ve diğerleri gibi önemli rol oynamış olan Oğuz boylarındandır.[5] Bilindiği gibi Bayındırlar, Müslüman olmadan önceleri de Türk tarihinde önemli bir yere sahip idiler. Reşîdüddin’in Tarihinde Bayındır kelimesiyle; “daima nimetle dolu olan yer” anlamı verilmektedir.[6] Faruk Sümer, XV ve XVI. yüzyıllara ait tahrir defterlerinde; Anadolu’da elli iki kadar köy ve mezranın Bayındır adını taşıdığını belirtmektedir.[7] Bayındır oymağı iki yüz elli çadırdan oluşmakta idi. Bu oymakların Anadolu’nun muhtelif yerlerine yayıldıkları yapılan incelemelerde görülmektedir. Bayındır Oğuz topluluğunun adı Maraş sancağında bir yerde geçmektedir. Önceleri Maraş sancağına bağlı) olan Haruniyye beldesine bağlı bir nahiyenin adı hâlâ Bayındır adını taşımaktadır[8].

Bayatlar: Reşidüddin “Câmi’u’t-Tevârîh” adlı eserinde, Oğuzların Bozok koluna mensup olarak gösterdiği “Bayat” boyunun adının “devletli ve nimeti bol” anlamına geldiğini kaydetmektedir.[9] Bu ifadeden de anlaşıldığı gibi Bayatlar, Oğuz boyları arasında önemli bir yere sahiptirler.[10] Kaşgarlı Oğuz boyları arasında Bayat’ı dokuzuncu sırada göstermiştir. Selçukluların devlet kurmalarından önce, Sır-Derya havzasında ve bu havzanın kuzeyindeki bozkırlarda yaşayan Bayatlar, daha sonraları Kınık boyuna mensup Selçuklu ailesiyle birlikte hareket etmişlerdir. Bu dönemde diğer Oğuz boyları ile birlikte büyük fetihlere katılarak Sır Derya’dan Ege Denizi’ne kadar ulaşan memleketlerin Türkleştirilmesinde Bayatların önemli rolleri olmuştur. Anadolu’nun bir Türk yurdu haline gelişinde Bayatlar’ın; hem ilk fetihler döneminde, hem de Moğolların ortaya çıkışları sonrasında kesif kitleler halinde Anadolu’ya ve Suriye taraflarına gelerek oynadıkları rol çok önem arzetmektedir. XV. ve XVI. yüzyıllarda Anadolu’da görülen kırk iki yer adının Bayat hatıralarını devam ettirdikleri söylenebilir. Bu yer adları Fırat ırmağından Adalar denizine kadar bölgeye yayılmış bulunmaktadır. Nitekim Bayatlar’ın Dulkadirli Beyliğini kuran (1337) ve buna bağlı olarak da Maraş ile Elbistan bölgesine yerleşen Türk boylarının başında geldikleri kabul edilmektedir[11].

Cerid obasına mensup bir kol olan Silsüpür Ceridleri Şah Abbas zamanında Türkiye’den İran’a 2000 çadır olarak gitmişlerdir. Bugün Silsüpür Ceridleri arasında Kırşehir ve Keskin’de oturanlarına tesadüf edilmiştir.[12]. 1563 Maraş tahrir defterinde[13] 28 Maraş’a bağlı Elbistan’da çeşitli köylerde 800 civarında Ceridli yaşadığı tespit edilmiştir. Bununla birlikte o dönemde, Maraş merkeze bağlı çeşitli köy ve nahiyelerde 2750 dolayında Ceridli’nin yerleşik düzene geçtiği anlaşılmaktadır. Dulkadirli’ye bağlı Cerid aşireti, bunlardan ayrılınca, ifraz-ı Dulkadiriye mukataası olan cemaatlerle birlikte Cerid aşireti Ümmii Sultan’a has tayin edilmiştir.[14] Cerid aşiretinin bu bölgede ondört obası vardı. İmrenli, Azılı, Hamdili, Çakılı, Tatarlı, Mustafa Beyli, Ceyhan Bekirlisi, Durak Obası bazılarıdır. Geçen yüzyılda Maraş Ceridleri; Kuşlu Ceridi ve Çağlayan Ceridi olmak üzere iki kola ayrılmıştı. Ahmed Cevdet Paşa, Ceridler için uysal, devlete bağlı ve zararsız bir halk, diğer göçebe aşiretlere nispeten zararsız bir aşiret olduğunu kaydetmiştir. Daha sonra da fırka-yı islahiye kanunu gereği Ceridler de Maraş bölgesindeki diğer göçebe aşiretleri gibi, isteyen yaylaklarında, isteyen de kışlaklarında olmak üzere yerleşik hayata geçirilmişlerdi[15] . F.Sümer’e bakılırsa, Antep bölgesindeki Baraklar da aslında XVI. yüzyılda Dulkadırlı eline mensup aynı adı taşıyan bir Cerid obasıdır.[16] 31 Bugün Maraş’ın Çağlayancerit ilçesinde bu obanın bakıyyeleri, toprağa bağlı olarak çeşitli köylerde yaşamaktadırlar. Bugün Çağlayancerit, Nurhak, Engizek ve Elbistan’ın güney taraflarındaki dağlık ve ormanlık saha, bu Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı yerlerdir.

Çağlayancerit’te halk arasında anlatılan hikâyelerde, yaşlı Türkmenler “biz Ceridler Mongollarla üç kere savaşmışız ve onları çok kırmışız” diye rivayet ederler. Yukarıda da Ağaçeriler’in Moğollar ile mücadele ettikleri ve Anadolu’da Moğol hâkimiyeti söndükten sonra bölgede, Dulkadırlı Beyliğinin Ağaçeriler’den ayrı bir siyasi teşekkül olarak kurulduğu anlatılmış idi. Dolayısıyla Ağaçeri bakıyyeleri, en azından Cerid aşireti ile zamanla karışmış ve kaynaşmış olmalıdırlar.

Çepni: Oğuzların Üçok koluna mensup olan Çepniler’in Kaşgarlı, Oğuz Boyları arasında Çepnileri yirmi birinci sırada göstermiştir.[17] Çepnilerle ilgili ilk tarihî bilgilere İbn Bîbî’nin eserinde rastlanır. İbn Bîbî 1277 yılında Sinop’a saldıran Trabzon Rum İmparatorluğu kuvvetlerini bozguna uğratan Çepnilerin daha sonra Samsun’dan Trabzon’a kadar olan bölgeyi hâkimiyetleri altına aldıklarını kaydetmektedir.[18]Anadolu’ya dağılan Çepnilerden Maraş’a gelip yerleşenler de bulunmaktadır. Hatta Dulkadiroğulları arasında Çepni oymaklarının da bulunduğu kabul edilmektedir.[19]  Günümüzde Maraş’ın Andırın ilçesinde Çepnibektaş köyünden ayrı, Elbistan’da da Çepni adında bir başka köyün varlığı bilinmektedir. Bu boyun adı, Anadolu’nun bazı yörelerinde Çetmi ve Çepi olarak da telaffuz edilmektedir.

Oğuzlar’ın Üçok koluna mensup Çepni boyu, Hacı Bektaş Veli’yi de içerisinden çıkarmış bulunduğu heterodoks bir topluluk olup, zamanla sünnîleşip yerleşik hayata geçtikleri gibi, Anadolu’nun birçok yerinde bu isimde aşiretlere rastlanılmaktadır. Maraş’ta da bir Çepni oymağının yaşadığı ve şehirde bir de bu adla bir kalenin varlığı bilinmektedir[20].

Eymür: Maraş-Dulkadirli ulusu arasında bulunan Eymür aşireti büyük bir teşekküldür. 1525’te bu Eymirlerin 48 obadan meydana geldiği görülmektedir. Bunların çoğu, Maraş ve ona bağlı, Pazarcık, Kuru-pınar ile Haruniye yörelerinde kışlamakta Ahir ve Sandık dağlarında da yaylamakta idi. Yine önemli bir Dulkadir aşireti olan ve yaylak ve kışlak hayatı yaşayan Küşne boyunun bir oymağı da Eymür-oğlu adını taşımakta ve aşiretten bazıları Kadirli’ye kadar uzanmışlardır. Maraş bölgesindeki Eymirler, XVI. asrın ikinci yarısından itibaren Maraş ve Antep köylerinde yerleşmeye başlamışlardı. Bunlardan bazı obaların da Safevî döneminde İran’a gittikleri belirtilmiş idi[21].

Karacalu ve Bişanlu: Kanuni zamanında, Anadolu’da çıkan Kızılbaş menşeli çeşitli isyanlarda, Maraş-Elbistan’dan başta Karacalu ve Bişanlu oymakları olmak üzere pek çok insan toplanmıştı. Bunlardan biri Kalender Çelebi isyanı olup (1527), o kendini Hacı Bektaş Veli soyundan geldiğini iddia ediyordu. Yaklaşıp 30 bin kişiyi oluşturan asilerin çoğunluğunu, dirlikleri ellerinden alınmış sipahiler teşkil ediyordu. Nihayet Osmanlı kuvvetleri Kalender Çelebi’yi gelmiş olduğu Sarız dolaylarında yakalayıp ortadan kaldırmıştır.[22]

 Kavurgalılar: Dulkadirlilerin en önemli obalarındandır. Kavurgalu oymağının Anadolu’daki ana boyu muhtelif kollar halinde Maraş, Kadirli ve Yeni-il’de yaşamakta idi. Bu oba mensupları, Safevî devletinde önemli görevlere getirilmişlerdi.[23]24 Dulkadirli ulusunu teşkil eden en kuvvetli oba olan Ağcakoyunlular, Kaçar boyuna mensup ve Anadolu’daki büyük Ağcakoyunlu oymağının bir koludur. Bu oymağın ana kolu, XVI.yüzyılın ortalarında Maraş-Elbistan bölgesinde yaylamakta ve Halep-Antakya taraflarında kışlamakta idi. Bugün Ağcakoyunlular Fırat’ın batısından itibaren hemen her tarafa yayılmışlar ve tamamen toprağa bağlanmışlardır.[24]

Karkınlar: Türkiye’nin doğusundan batısına yayılan Karkınlar, XII-XIV. yüzyıllarda kümeler hâlinde yerleşmişlerdir. Anadolu’daki Karkın oymakları arasında nüfus bakımından en önemlileri Halep Türkmenleri ile Dulkadirli Ulusu içinde ve Hamid-İli’nin Eğridir ilçesinde yaşıyorlardı. XVI. yüzyılda Karkın boyuna mensup Karkın oymağının Antep yöresinde yurt tuttukları görülmektedir. Kaynaklarda, Karkın, Kargın, Dede Karkın, Karkın Türkmanı, Karkınlı, Taklı veya Tağlı Karkını gibi adlarla anılan bu oymaklar, Rakka, Halep, Rumkale, Antep, Maraş ve Malatya yörelerini yaylak ve kışlak olarak kullanmışlardır.[25]Bugün Maraş ve çevresinde Karkın adıyla mevcut bir yerleşim yerine rastlanmamakla birlikte, yukarıda da işaret edildiği gibi Dulkadirli Türkmen oymakları arasında bunların önemli bir yer tuttukları göz önüne alınırsa, bölgede Karkınlar’a mensup yerleşmelerin olduğu düşünülebilir. Nitekim Dulkadirli elinin en tanınmış boylarından Dokuz’un bir obası Karkınlar’ın en büyük kollarından biriydi. Bunlardan bir grup “Ifrâz-ı Zulkadriyye” oymakları içersinde, diğer bir grup da “Dede Kargın” adlı bir şeyhin Göksün’da bulunan zaviyesine hizmet edenler arasında görülmekteydiler. Bu durumda Göksun’da zaviyesi bulunan “Dede Kargın”ın Karkın boyuna mensup olduğu söylenebilir[26].

Kınıklar: Selçuklu devletinin mensup olduğu bir Oğuz boyu Türk toplulukları arasında en tanınmış olanlardan biridir. Kınık kelimesinin “her yerde yüce” anlamına geldiği belirtilmektedir. Kınık boyunu Kaşgarlı Mahmud’un Oğuz boyları ile ilgili verdiği listede birinci sıraya koymuş olması ve çağının sultanlarının boyu olarak belirtmesi bu boya verdiği önemi gösterir.[27]Faruk Sümer’in “yer adları cetveli”nde Anadolu’da seksen bir köy ile Kayı ve Avşar’dan sonra üçüncü sırada Kınıkların yer alması bu yayılmanın ne kadar geniş olduğunu gösterir.[28] Bu yayılmadan Maraş bölgesi de nasibini almıştır. Kayıtlara göre XVI. yüzyılda Maraş sancağında üç yerleşim biriminin adı Kınık olarak kaydedilmiş bulunmaktadır. Bunlar; Zeytin kasabasına bağlı Kınık Kuzu Köyü, Hısn-ı Mansur’a bağlı Büyük Kınık ve Küçük Kınık Köyleri’dir.[29]

Kızıklar: Oğuzların Bozoklar kolunun Yıldız Han oğulları arasında gösterilen Kızıklar’ı Kaşgarlı Mahmud listesine almamıştır. Reşidüddin ise eserinde bu boya yer vermiş ve Kızık’ın “kuvvetli ve yasakta ciddi anlamına geldiğini belirtmiştir.[30]  Kızıklar, diğer boylarla birlikte Anadolu’ya gelmiş ve bölgenin Türk yurdu haline gelmesinde önemli rol oynamışlardır. Nitekim Kızıklar, XVI. yüzyılda yirmi sekiz yer adıyla Faruk Sümer’in listesinde on üçüncü sırada yer alarak, on üç Oğuz boyunu geride bırakmışlardır.[31]Kızık topluluklarının Anadolu’da yayıldıkları bölgelere yerleşmeleri Doğu Anadolu’dan Batı Anadolu’ya kadar geniş bir alanı kaplamaktadır. Bu yayılma, Sinop, Ankara, Bolu, Kütahya, Tokat, Tunceli, Amasya, Maraş, Kayseri, Sivas, Balıkesir, Giresun ve Gaziantep gibi illeri içine almaktadır. Kayıtlardan Maraş’a da yerleştikleri anlaşılan Kızıklar’dan bugüne bir hatıra gelmese de, sâdece Andırın ilçesine bağlı bir Kızık Köyü’nün varlığı dahi geçmişteki yerleşmelerin olduğunu ortaya koymaktadır. Zira birçok yerin adı ya değişmiş veya bilinçsizce değiştirilmiş olmasından dolayı birçok tarihî mirasımızdan mahrum kaldığımızı üzülerek belirtmek gerekir.

Peçenekler: Batı Göktürk Oğuz toplulukları arasında yer alan Peçenekler, köklü bir tarihe sahip Türk topluluklarından birisidir.[32] Bunlar, Kaşgarlı’ya göre yirmi iki oğuz soyundan on dokuzuncusudur.[33] Peçeneklerin X ve XI. yüzyıllarda Karadeniz’in kuzeyinde ve Balkanlar’da siyasî ve askerî olaylar içinde yer alan ve bu olaylarda önemli rolleri olan bir Türk topluluğu olduğu bilinmektedir. XVI. yüzyılda Halep Türkmenleri, Tarsus Varsakları ve At Çekenler’in arasında bulunan Peçenek oymakları[34] gerek Malazgirt’ten sonra kalan, gerekse daha sonra gelenlerin torunlarıdırlar. Ayrıca, Maraş’ta da Dulkadirli Türkmenleri arasında da Peçeneklerin bulunduğu bilinmektedir. XVI. yüzyıl Osmanlı kayıtlarında, Elbistan’a bağlı Güvercinlik’te yerleşen vergi mükellefi Türkmenler arasında Peçeneklerin varlığından söz edilmektedir.[35] Bu arada, aynı yüzyılda Kânûnî zamanında Maraş’a bağlı Haruniye Kazası (şimdi Adana’ya bağlıdır)’ındaki Bayındır yöresinde Halep Türkmenleri olarak gösterilenler arasında Peçenekler’in bulunduğunu yukarıda da belirtmiştik.[36] Anadolu’da birçok köy ve mezrada Peçenek adına rastlanmaktadır. Bunlardan Maraş’ın Elbistan ilçesinde iki yerin adı Peçenek’tir. Elbistan’da bir köyün adı da Berçenek’tir. Bu isimler hâlâ yaşadıkları gibi, köy sâkinlerinin de; atalarının Horasan diyarından geldiklerini kabul ettikleri kaydedilmektedir.

Yazırlar: Yazırlar, yirmi dört Oğuz boyunun Bozok koluna mensupturlar. Kaşgarlı Mahmud’un Lugat’ında onuncu sırada “Yazgır” şeklinde Oğuz boylarından biri olarak gösterilen Yazırlar’[37] diğer tarihçilerin listesinde beşinci sırada yer alır’[38] XII. yüzyılın ikinci yarısında Anadolu’ya gelen Yazırlar’ın diğer Türkmenler gibi Anadolu’nun fetih ve iskânında oldukça önemli rol oynadıkları söylenebilir.[39] XVI. yüzyıla ait kayıtlardan Yazırlar’ın Dulkadirli Türkmenleri arasında Bozok, Hamid, Teke ve Ankara sancaklarında yaşadıkları anlaşılmaktadır. Dulkadirliler arasındaki Yazır oymağının Birecik çevresinde kışladığı ve Elbistan ovalarında yaylağa çıktıkları bilinmektedir.[40] Bu durumda Yazırlar’ın yazları geldikleri Elbistan bölgesine yerleşip yerleşmedikleri kesin olarak bilinmemekle birlikte, bölgeyi tanıdıkları için değişik adlarla yerleşmelerinin mümkün olabileceği düşünülebilir[41].

Yıvalar: Yirmi dört Oğuz boyundan biri olan Yıvalar Kaşgarlı’nın eserinde dördüncü[42] diğerlerinde ise yirmi üçüncü sırada yer almaktadır.[43] Yıva kelimesinin; “derecesi üstün” anlamına geldiği belirtilmektedir. Yıvalar suğûra yerleşen Türkmenler arasında yer almışlardır. Bu sebeple bunların İran’da Hemedan’ın batısındaki bölgede kalabalık bir nüfus hâlinde yaşadıkları belirtilmektedir. Bu durumda Selçuklularla birlikte Anadolu’ya gelen Yıvaların bir bölümü de daha sonraları Harizm-şah’larla Moğolların önünden gelmişlerdir.[44] İbn Bîbî’de verilen bilgiden Yıva’ların XIII. yüzyılda Anadolu’da bulundukları anlaşılmaktadır.[45] Anadolu’da Yıvaların yerleştiklerini Dulkadirliler arasında Durmuş Hacılu, Dergeç, Esencelu, Yahşi Hanlu, Sufyanlu ve Yıvalu obalarında yer almış olmalarından anlamak mümkündür. Yine Dulkadirliler içinde zikredilen Yıva isimli bir oymak da dikkat çekmektedir.[46]Her ne kadar günümüze “Yıva” ve benzeri adla anılan bir yerleşim yerinin Maraş bölgesinde varlığı görünmüyorsa da, Osmanlılar devrindeki kayıtlardan bölgede bu Türkmen gruplarının mevcut olduğu bilinmektedir[47].

Şeyhilular: Oğuzların Boz-Ulus kolu; Diyarbekir, Halep ve Dulkadirli Türkmenlerinin oymaklarından biri olan Şeyhlular; Diyarbekir Türkmenlerine mensup belli başlı on sekiz oymaktan birini teşkil ederler. Şeyhlu adını taşıyan Türkmen teşekküllerine sık sık rastlanır. Boz-Ok’lar arasında yaşayan Şam-Bayatları da kendi aralarında yedi büyük obadan müteşekkildir. Bunlardan biri de Şeyhlu adını taşır.[48] Dulkadirli Türkmen aşiretleri arasında yer alan Şeyhlu oymaklarından birinin adına Maraş’ta rastlanmaktadır. Pazarcık ilçesinde “Şeyhli” adıyla bilinen köyün bu oymaklara mensup olduğu söylenebilir. Ayrıca Şeyhlu Türkmenleri’nin Şam-Bayatları arasında bulunduklarını yukarıda belirtmiştik. Bunlardan Maraş bölgesinde bulunan Bayatlar arasında Şeyhlu oymağına mensup olanların varlığı da muhtemeldir.[49]

[1] Refet Yinanç, Dulkadir Beyliği, TTK Ankara 1989, s. 2.

[2] F.Sümer, “Ağaçeriler”, Belleten, Say» 103, s. 521.

[3] F.Sümer, “Ağaçeriler”, Belleten, s. 528; İ.Engin;Tahtacılar, Ant Yayınları, İstanbul 1998, s. 30;. Sümer, Anadolu’da Moğollar, s.46- 50

[4] F.Sümer, Oğuzlar, s. 235.

[5] Kaşgarlı, Oğuz boyları arasında Bayındır’ı üçüncü sırada göstermiştir. Kaşgarlı Mahmut, a.g.e., s.55-58

[6] Sümer, a.g.e.,1972,s.318; Göktürk, a.g.e.,45

[7]Faruk Sümer,’’Bayındır’’,TDV,İslam Ansiklopedisi,V,245;Sümer,a.g.e.,1972,s.46; Göktürk, a.g.e.,45,

[8] Sümer,a.g.e.,1972, s.442;Göktürk, a.g.e.,s.47

[9]Faruk Sümer, Bayat, TDV. İslâm Ansiklopedisi, V, s. 218.; Hilmi Göktürk, Anadolu ‘da Oğuz Boyları, II, İstanbul, 1979,s.88.

[10]Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lügati ‘t-Tûrk (Kilisli neşri) C.1, s.56-58

[11]Sümer, a.g.m., s.219; Sümer, ,a.g.e. 1972,s.166

[12] F.Sümer, “Ceridler”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, Sayı 24, s. 3-9

[13] R. Yinanç, 1563 Maraş Tahrir Defteri, Ankara Ün. Basımevi, Ankara 1988.

[14] Y Halaçoğlu,XVIII.Yüzyılda Osmanlı İmp’nın İskan Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi,TTK,Ankara,1991,s. 100.

[15] A. Cevdet Paşa, Mâruzât, haz. Y.Halaçoğlu, Çağrı yayınlan, İstanbul 1980, s. 147.

[16] F.Sümer, Oğuzlar, s. 157.

[17] Kaşgarlı Mahmut, a.g.e., s.55-5

[18] İbn Bîbî, a.g.e., (tercüme: Mürsel öztürk), II, s.238

[19] Sümer,a.g.e.,1972,s.329-330;Göktürk,a.g.e.,s.106-107

[20] Sümer, Oğuzlar (Türkmenler), Türk Dünyası Araştırmaları, İstanbul 1992. s. 247.

[21].Sümer, a.g.e., s. 254.

[22] Sümer, Safevî Devleti, s. 83.

[23] F.Sümer, Safevî Devleti, s. 178.

[24] Sümer, a.g.e., s. 187.

[25] Faruk Sümer, Karkın, TDV İslâm Ansiklopedisi, C. XXIV, s.498

[26]Sümer, a.g.m, C. XXIV.,s.499; Sümer,ag.e.1972,s.313

[27]Kaşgarlı Mahmut, a.g.e., I,55-58;  Sümer,a.g.e.,1972,s.369; Faruk Sümer, Kınık, TDV. İslâm Ansiklopedisi, C.XXV, s. 418

[28] Sümer,a.g.e.,1972,s.461

[29] Sümer, a.g.e,1972,s.459;Göktürk, a.g.e., II, s.43

[30] 42Faruk Sümer, Kızık, TDV.İslâm Ansiklopedisi, C. XXV, s. 542;Göktürk, a.g.e., II,s.53

[31] Faruk Sümer, Oğuzlar, s. 295,461

[32] Akdes Nimet Kurat, IV-XVIIL Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara 1972, s. 44

[33] Kaşgarlı Mahmud, a.g.e., I, 57

[34]  Sümer,a.g.e.,1972,s. 321

[35] Sümer,a.g.e.,1972,s. 321 s.322

[36] Sümer,a.g.e.,1972 s.321

[37] Kaşgarlı Mahmud, a.g.e., I, s. 55-58

[38] Göktürk, a.g.e., II, s.79

[39] Sümer, a.g.e., s. 430

[40] Sümer, a.g.e s. 243

[41]Türkay  Cevdet, Başbakanlık Arşivine Göre Osmanlı İmparatorluğu ‘nda Oymak, Aşiret ve Cemaatler, İstanbul 1979,s.769 

[42] Kaşgarlı Mahmud, a.g.e., I, s.56 

[43] Göktürk, a.g.e., II, s. 67

[44] Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti, s. 203

[45] İbn Bîbî, el-Evâmîru’1-Âliye fi’1-Umuri’l-Alaiye (Selçuk-nâme),Çeviren:Mürsel öztürk,Ankara ,1996, II, s. 14

[46] Sümer,a.g.e.,1972, s. 366

[47]  Sümer,a.g.e.,1972 s. 366

[48] Sümer, a.g.e.,1972,s, 230-231; Göktürk, a.g.e.II,s.114-115

[49] Türkay, a.g.e., s. 702

This website uses cookies.

This website uses cookies.

Exit mobile version