Dr. Mustafa Tayfun ÜSTÜN[1]
ÖZET
İşgal kuvvetlerine karşı 1918’in Aralığında Dörtyol’da atılan ilk kurşunla başlayan asimetrik savaş, Adana, Maraş, Urfa ve Antep olarak bilinen Kilikya bölgesinde Türk hâkimiyetinin kesin zaferi ile 1921’de son bulmuştur. Kilikya bölgesinde gösterilen direniş Osmanlı Hükümeti’nin teslim olmasına karşın Birinci Dünya Savaşı’nın Türkler açısından bitmediğini göstermesi açısından önemlidir. Bölge halkının göstermiş olduğu kahramanlık ve fedakârlıklar tartışmasız şekilde Türk tarihine altın harflerle yazılmıştır. Fakat Güney cephesinde yaşananlar Ermeni tarih yazımını da derinden etkilemiştir. Türkler için olduğu kadar Kilikya bölgesi 19. yy’da milliyetçilik rüzgârına kapılan Ermeni siyasi aktörleri içinde önemli bir bölge olmuştur. Bölgeye yerleşmiş olan Ermeni nüfus bahane edilerek hayal edilen Ermeni devletinin sınırları bölgeyi kapsayacak şekilde yeniden düşünülmüştür. Gerek itilaf devletleri gerekse Ermeni siyasi aktörleri (bağımsız ya da manda denetimi altında) Ermeni devleti düşüncesini siyasi gündemlerinden hiç çıkarmamıştır. Bunun bir sonucu olarak silahlı Ermeni gruplar bölgede işgal güçlerine yardımcı olmaktan çekinmemiştir. Ermeni tarih yazımı açısından düşünüldüğünde Güney cephesinde yaşanan çatışmalar “Ermenileri özgürleştirme” çabası olarak görünmektedir. Türklerin galibiyeti ile kapanan Güney cephesi sadece Ermeni siyasal aktörlerinin hayallerini yıkmamıştır aynı zamanda sonraki kuşaklar için de farklı bir tarih anlatısının ortaya çıkmasına neden olmuştur. 1921’de Ankara Antlaşmasının bir sonucu olarak Fransızlar ile birlikte bölgeden ayrılan Ermeniler beraberinde bu farklı tarih anlatısını da götürmüştür.
Bu tebliğ Maraş ve Kilikya’nın diasporada yaşayan Ermeniler tarafından nasıl hatırladığı hakkındadır. Birinci kısımda, hatırlama sürecinin nasıl gerçekleştiği ve sosyal hafıza biçiminde karşımıza çıkmış “hatırlanan tarihin” nasıl oluştuğu soruları cevaplanacaktır. Bu kısım sosyal hafıza biçimine dönüşmüş olan tarihin teorik arka planını ve kavramların sınırlarının anlaşılması açısından önem teşkil etmektedir. İkinci kısımda ise Ermenilerin hatırladıkları tarih çerçevesinde 1918-1921 arası dönemi nasıl anlattıkları üzerinde durulacaktır. Ermeni siyasi elitlerinin dönemi nasıl algıladığı, faaliyetleri ve siyasi işbirliklerinden bahsedilecektir. Bu kısım, tarih yazımında ortaya çıkan farklılıkları göstereceği için önemlidir. Genel olarak söylenebilir ki, Güney cephesinde yaşanan olaylar Türkler ve Ermeniler arasında farklı biçimlerde algılanmakta ortaya iki farklı tarih anlatısı çıkmaktadır. Kopuntusal mekânlarda sosyal hafıza biçiminde sonraki kuşaklara aktarılan bu anlatı, diasporanın genç üyelerinin kendilerini kısmen de olsa yerel kimliklerle tanımlamasını mümkün kılmaktadır.
[1] Mustafa Kemal Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü.