Site icon Teketek Haber

GENİŞ ZAMAN İKLİMİ

-Tarihin en tozlu köşesinde unutulmuş bir kabilenin fosilleşmiş anısı ben olabilirim; Dedim bir gün, herkes susup tek tek anlam vermeye çalıştı. Herkesi susturan şey unutulmuş kabilenin hangisi olduğu kısmı mıydı, yoksa fosilleşmiş anıyı mı anlamaya çalıştılar bilmiyorum. Ben sadece yorgunluğumu geçen yıllara bölmek istediğimde ilmek ilmek dökülen yılgın beni bir şekilde aynı zamanda da dikkat çekecek bir biçimde anlatmak istemiştim hepsi bu. Mental çöküntü içerisindeyim desem sıradanlaşacaktı, yorgunum desem duyulmayacağımdan çok emindim. Nedendir bilmem duyulmak istedim, herkes durup yorgunluğumu anlasın istedim. O an beni anlatan şey aslında kimsenin bilmediği hatta benim dahi bilmediğim bir kabilenin can çekişen ruhuna ithafı gibi oldu ama oldu. Durdu en azından herkes. Sonra açıklama beklediler, yorgunum, dedim. Aradan biri sivrildi “ ne yani hepimiz yorgunuz, bu cümle başka bir şey anlatıyor, sen aslında başka bir şey söylemek istedin” diye başladı ve masada uzun uzun kabilelerin felsefesi yapıldı. Ne ben vardım, ne yorgunluğum! Duyulmuştum yine de, fakat anlaşılmamak konusunda takılı kalmış olmakta yordu beni, kalktım eve gittim. Müzik dinledim.

Çünkü, dedim kendi kendime, çünkü yanlış yapıyorsun sen. Bu coğrafyada kim kimi anlamış, kim kimi anlamaya çalışmışta ben bekliyorum anlaşılmayı. Görünmez hissetmiyorum kendimi, üstelik tüm bu yorgunluk benim, neden bu duyulmak isteme dürtüsü. Kim ne yapsın benim çaresizliğimi, kim alsın derdimi de kime satsın. İşte dedim senin sorunun da bu, şımarıklık ediyorsun. Sen kimsin de tarihin tozlu sayfalarında unutulmuş bir kabilenin fosilleşmiş anısı olabileceğini zannediyorsun! Bu ne ego, bu nasıl bir özgüven! Tabii tüm bunları müzik dinlerken yapıyorum. Arkadan “hani nerede beklenenler medet umdum senelerce, anılar hep doludizgin” diyor, ben içimde “sen kimsin diyorum” kendime. Siz sorunun büyüklüğünü fark ettiniz mi? İşte ben de onu söylüyorum, yorgunum ve kafam karışık. Yoksa hiçbir kabileyle bir bağlantım yok, kimsenin fosilleşmiş anısı olacak kadar da eski değilim bu dünyada.

Geniş zamana yaydım kendimi, konularımı; geçmişe gittim oralarda döndüm birkaç tur, sonra dedim ki, bu benim gelir geçer iklimim. Sonra isim verdim “Geniş zaman iklimi” diye. Benim bir mevsimim vardı, kendi içinde zamanını şaşmadan döngüsünde yol alırdı, iklimim bozuldu benim. İlgi isteği, anlaşılma istediği oluşturdu bende. Sonra kendime vermediğim değeri, ilgiyi dış kaynaklardan sağlamaya çalıştım. Kendimden eksilttiğimi, dışardan nasıl takviye edeyim. Herkes kendine kadar değil mi?  Sorunun kendisi de, çözümü de bendeymiş. Meğer dedim sen nelere kadirsin kendim. Kendin bozdun kendin yaptın. Bir de üstüne isim bulup koydun. İklimim yerine geldi mi bilmiyorum fakat ben anladım artık. İnsan kendinden kırık, çıkık, yorgun, mutsuz, umutsuz ya da mutlu, umutlu, keyifli vs. Duymasa da kimse duyarım kendimi, anlamasın hiç kimse anladım ben beni, tamam istemez zoraki ilgi, ben sever sularım kendimi. Geldi geçti, genişiş zaman ikliminde gömülü bir hazine bu depresif sarsıntı dönemi de. Nihayetinde tecrübe edindik, insanlardan, kendimizden, zamandan…

 

This website uses cookies.

This website uses cookies.

Exit mobile version