Site icon Teketek Haber

GÜNDEMİ MÜSLÜMANLAR OLAN BİR ŞAİR

Cahit Zarifoğlu’nun her eserinde dikkat edilmesi gereken birçok yön bulunur. Bunların hepsini tek bir kişinin, üstelik ilk okuyuşta fark etmesi mümkün değildir. Değişik kişiler Cahit Zarifoğlu’nun eserlerini okumalı ve kanaatlerini belirtmelidir. Bu şekilde Zarifoğlu’nun az sayıda sanılan eserlerinin, aslında tüketilemeyecek zenginlikte olduğu fark edilir. Çünkü onun eserleri birçok katmandan oluşur.

Şairler ne yazarlarsa yazsınlar, her şahsa farklı bir şekilde seslenebilecekleri, birçok katman oluşturmayı başarırlar. Belki bunu bilinçsizce yaparlar, belki de kullandıkları dil, sembol, üslup ve biçimin sonucudur bu; incelenmeye değer. Her halükarda onların yazdıklarında yüzeysel görünen birçok unsurun, aslında yüzeysel olmadığı, birkaç anlam katmanından oluştuğu, her katmanı farklı türde okuyucunun idrak edeceği görülür.

Ahmet Haşim’in denemeleri de böyledir. Bize Göre ve İkdam’daki Diğer Yazılar (Dergâh y.) okunduğunda, o iki ucu açık, birçok yorum yapılabilecek, sembol ve imgelerle örülmüş, tempolu şiirlerin sahibi, neden bu kadar basit konuları, bu kadar basit bir şekilde işlemiş diye şaşırırız. Fakat yazıları okumaya, üzerinde düşünmeye başladığımız zaman, birçok zan gibi, bunun da herhangi bir zandan öte anlam ifade etmediğini anlarız. Ahmet Haşim kendi dünyasını, denemelerinde açık seçik bir şekilde ortaya koymuştur. O dünyanın içinde meşrutiyet dönemi İstanbul’unu buluruz. Sadece İstanbul değil, Türkçe okuyup yazan bir şairin Paris, Roma, Frankfurt… izlenimlerini de okuruz. Üstelik Haşim’in bazı denemelerinde tip tahlilleri yaptığını fark ederiz. Örneğin günün modasına uygun giyinen kadınları, eğlence dünyasına dalmış kişileri, yeni nesil şairleri… Veya vapur saatlerini, otomobilin İstanbul sokaklarına getirdiği işkenceyi, korkuyu, tedirginliği… Bunlar tek başına düşünüldüğünde basit görünebilir, toplu ele alındığında, yani haritanın bütününe baktığımız zaman, Haşim’in küçük küçük detaylardan, bir tarih dilimi, dünya görüşü, şehir hayatı çizdiğini fark ederiz. Anlam dediğimiz şey de zaten bu ayrıntılardan çıkarılabilir.

Cahit Zarifoğlu’nun denemeleri de kendi çağının, döneminin kaygılarını günümüze taşıyor. Fakat Haşim’den farkı, onun “İslami duruş”la bunu gerçekleştirmesidir. Zarifoğlu her olaya, Müslümanca nazarlarla bakar, İslam’ın ilkeleriyle yaklaşır, değerlendirir, notlandırır. Bir Değirmendir Bu Dünya’da (Beyan y.) sayısız örneklerine rastladığımız bu bakış açısı, Zarifoğlu’nun şahsiyetini ve sanatını da ortaya çıkarır. Şairin şahsiyetiyle, yaşadığı zaman dilimindeki genel siyaset, ahlak ve sanat anlayışları arasında kopmaz bir bağ vardır. Onlar, birbirinden farklı değerlendirilemez, yorumlanamaz. Şairi yaşadığı dönemden kopardığınız zaman, tarihi olmayan veya bilinmeyen bir nesneye dönüşür. Oysa şairin kullandığı her kelimenin, yaşadığı dönemde mutlaka bir anlam karşılığı vardır. Haşim’in Batılılaşma temayülü şahsiyetinde, hayatında ve denemelerinde mevcuttur. Öyle olunca farklı noktalara vurgu yapar Haşim. Örneğin yanlış anlaşılan Batılılaşma onu çok kızdırır. Ve Batılılaşmanın kabuğundan ibaret, özümsenmeden, yalnızca taklit noktasında kalmasını, ağır bir şekilde eleştirir, onun ironisini yapar.

Zarifoğlu baştan ayağa Müslüman’dır. İslam dışında neredeyse her şeye mesafeli yaklaşır. Ve İslam konusunda kesinlikle tavizsiz davranır. Örneğin Peygamber Efendimizin Veda Hutbesinde geçen faiz kelimesinin, TRT’nin 1980’lerde yapılan bir programında “haksız kazanç” diye çevrilmesine çok öfkelenir. “Faiz”in “haksız kazanç” denilerek yumuşatıldığını, zararsız gösterildiğini veya birilerinin gazabını üzerine çekmemek için değiştirildiğini yazar. Bunlar Zarifoğlu’nun olayı çok boyutlu düşünme şeklidir. Bir de hassasiyetinin derecesini göstermesi açısından ibretliktir.

Başka bir örnek verilecek olursa, Zarfioğlu’nun Bir Değirmendir Bu Dünya’da canı yanan, burnu kanayan her Müslüman karşısında kederlenmesi, üzülmesi ve bir şeyler yapmak lazım diyerek harekete geçmesidir. Bu Müslüman, isterse dünyanın öbür ucunda olsun, fark etmez, Zarifoğlu’nun elleri değilse de yüreği, kalemi ve duaları oraya ulaşır. Afganistan, Suriye, Mısır, Filistin, Afrika… onun dikkatlerinden kaçmaz. Her şeyden önemlisi Zarifoğlu, gündemini dünya Müslümanlarının dert, sıkıntı ve özlemlerinden oluşturur. Bu yüzden Bir Değirmendir Bu Dünya, Müslümanın bireysel, kendi hayatında, hemen yapabileceği görevlerinin anlatımıyla başlar, dünya çapında, toplumsal, belki uzun vadede yapması gereken işlerin anlatımıyla biter.

Cahit Zarifoğlu tüm bunları yalnızca Müslümanlık sıfatını üzerine alarak yapar. Herhangi bir siyasi isimlendirme veya akım çatısı altında konuşmaz. Çok sade düşünür. Düşünürken kendi varlığını ortaya koyar. Kalkış noktası da zaten orasıdır. Günlük hayat, Türkiye’nin hali ve dünya, tek bir noktadan kök alırlar. O yüzden Zarifoğlu kendinden söz ederken bile ondaki Türkiye’yi ve dünyayı görebiliriz. Şiirlerinde de böyledir, denemeleri, masalları ve hikayelerinde de böyle. Hepsinde Müslümanlığımıza dokunan noktalar vardır. Onun metinlerini okurken, Müslümanca düşünmek dışında bir alternatifimizin olmadığını anlarız. O, yalnızca Müslümanlığı ortaya koyar. Batılı, yani İslam dışı düşünce akımlarına ara sıra dokunur, o da onlardaki sakıncaları belirtmek için. Kısaca Zarifoğlu, İslamiyet bize yeter der. Yeter ki onu kabul edelim, anlamayalım, yaşayalım. Bu yüzden Bir Değirmendir Bu Dünya’da sürekli Peygamber Efendimize ve onun ailesi ve arkadaşlarına dönük örnek anlatım ve vurgular vardır.

This website uses cookies.

This website uses cookies.

Exit mobile version