Serdar YAKAR
Zor günlerin gerçek kahramanlarından ve öncülerinden olan Hafız Ali Efendi anlatılana göre özellikle Ramazan da Ulu Cami’deki sohbetlerine daha bir önem verirdi. Onu dinlemek için sevenleri uzak yollardan gelir, dinler, alacağını alır ve giderdi. Bu nedenle olsa gerek kentin en ücra köyünün en uzak köşesindeki yaşlı bir amca “Ben Hafız Ali Efendi’den şöyle dinledim” diyebilmektedir.
Devrin şartları gereği Hafız Ali Efendi vaaz ve sohbetlerinin kasete alınmasını istememiştir. Ancak bir vaazı izinsiz olarak kasete alınabilmiş ve rahatsızlık dönemlerinde de kendisine dinlettirilmiştir. Duygulanarak gözyaşlarını tutamayan Hafız Ali Efendi “keşke tüm vaazlarımızı kasete almış olsa idik” demiştir.
Kasete alınan o tek vaazda Hocaefendi İslam’ın şartlarından bahseder kendi üslûbu içerisinde. “Ey Müslümanlar!” diye başlar her zaman olduğu gibi. Ve devam eder:
“Ey Müslümanlar!. İslam’ın şartı beş demek, İslam’ın binası bu beş üzerine kurulmuş demektir. Bu binanın ortasındaki mübarek, rahmani şehadettir. Dört duvara gelince birisi namaz, birisi oruç, birisi zekat, birisi de hacdır” der.
Ve devam eder anlatmaya:
“Ey Müslümanlar! Allahu Teala’nın emirlerini yerine getirmeye gayret gösterenlere bu emirler dağ kadar olsa zerre kadar zorluk vermez. İş gönlünün hoşluğuyla baş üstüne diye gayrete gelesin.” Dedikten sonra başlar İslam’ın beş şartını anlatmaya.
Ramazan ve oruçla ilgili anlattıkları kelimesi kelimesine şöyledir:
“Rabbimiz Celle Şanuh Hazretleri evvelki gün okuduğumuz bir kudsi hadisi şerifinde: “Oruç benim içindir. Diğer amelleri insanların kendilerinindir” buyuruyor.
Oruç büyük bir ibadettir.
Ey ağızının hoşafı göğsünü kabartan biçare hastalar. Hz. Allah cümlemize hayırlı şifa ihsan eyleye. Buyurun aşk ile… “Eşhedü ella ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve rasuluh.
La ilahe illallah muhammedur rasulullah.”
“Ves-savmu cünnetün… (Oruç kalkandır)”
Oruç nedir? Azabı ilahiden kurtulmak için dehşetli bir kalkandır. Oruç nedir? Cünnettir. (kalkandır) Neden? Kişinin isyanının kendisine ulaşıp zarar vermesine karşılık kalkandır.
İsyan kendini arıyorsa, ya kendisi isyanın tiryakisi ise; Allah cümlemizi gafletten koruya.
“Ves savmu cünnetün. Ve iza kane yevmü savmi ehadikum, fela yerfüs vela yeshab….”
Ey ümmeti Muhammed. Kadın-erkek mükellef olanlar. Sizden birinizin oruç tuttuğu gün olursa bunun elbette hürmeti, adabul erkanı daha mükemmeldir. Çünkü teklifle yapılan işin mutlaka yapılması gerekir. Diğeri senin rızana bağlıdır.
İşte bunun içindir ki hanımlara kocalarının Ramazan orucunu tutturmamak ellerinden gelmez. Lakin kocanın hakkıdır. İsterse karısına nafile oruç tutturmayabilir. Hatta kocasını dinlemeyerek nafile oruç tutarsa günahtan başka alacağı yoktur, o hanımın.
Ey ilahi emirleri uygulamada cesur ve güçlü olan, olacak Müslümanlar.
“Ve iza kane yevmü savmi ehadikum, fela yerfüs (Sizden biriniz oruçlu bulunduğu gün, fena lakırdı söylemesin. Kavga etmesin.)
Ey müslümanlar. Şimdi şorda burda, gazatalardan filandan okumakla din olmaz.
Allah kelamıdır. Hadisi kutsidir. Allah tatsız konuşmayı yasaklıyor. Kendi lisanına sahip ol. Fuhşiyata ait olan sözler yasaktır. İsterse onu lisanen söylesin, isterse mektupla yazsın, isterse gazetede bulsun. İsterse bir takım maskaralık beyan eden kitaplarda okusun.
Kati surette senin gibi oruç tutup Allah huzurunda bulunan Müslümana karşı usulsüz söz söylemeyecek, ses çıkarmayacaksın.
Oruç tutan bir kimseye bir adam yakışıksız söz söylese seb etse, seb ne demektir? Seb, yakışıksız sözdür. Yoksa bugünün canavarlarının ana avrat haykırdığı gibi, şöyle-böyle, sövme-sayma Müslümanlıkta hiç yoktur.
Kötü söz söylemenin ne kadar büyük günah olduğunu kıyamete kadar insanların bilmesi için Peygamberimiz (SAV) “inneke emrun fike cahiliyye…” (Muhakkak ki sen cahiliye adeti üzeresin) buyurmuştur.
Ey Hz. Allah’ın “Ve kûlû linnasi husnen hasenen…” (İnsanlara güzel söz söyleyin) emri celilinden istifade ederekten bütün sözlerini yumuşatarak karşısındakini memnun edecek tatlı sözler söyleyesi müslümanlar.
Oruç tutanlar kati surette kötü söz söylememelidir. İkiniz bir araya gelirseniz, çekiştirme torbasını dökerseniz memleketi dumana verirsiniz.
Allah Teala ve Tekaddes Hazretleri cümlemizi hali gafletten ikaz buyuraraktan herbirimizi kendi nefsimizin şerrinden de diğerlerinin şerrinden de, görünür-görünmez şerlerden Kudret-i Kamilesi ile muhafaza eyleye.
“Ve la yeshab… ev gataleke….” (İnsanlara güzel söz söyleyin).
Bir kimse sen oruç olduğun halde sana yakışıksız söz söylerse veya şamata kapısını açaraktan dövüşmek isterse “Felyekul inni saim” de. Ey Allah huzurunun kıymetini bilesi kadınlar erkekler. “İnni saim” ne demek? Allah huzurunda ibadetliyim demektir.
Ey insanlar “numune-i adem” olan namazı bilirsiniz. Namazda nihayet en sevdiğimiz gelse veyahud iş aceleye düşse çabuk okuyup, çabuk bitirmeye çalışırsınız. Buna da ruhsat ararsınız. Neye ruhsat arıyorsunuz?
Namazın düzeni, tertibatı diliyle “Esselamu aleykum ve rahmetullah” ne demektir. Bilir misiniz? Bilhassa Hafaza Meleklerine selamlar vererek “iş bitti” demektir.
Selamdan evvel namazda iken birisi sana söylese, seninle konuşmak istese, kati surette salatı bilmediğinden dolayı, (namazda konuşulmayacağını bilmediğinden dolayı) ona en tatlı sözün “Geveze” dersin.
Ey müslüman hakikatta oruç da farzdır. Ve muntazam bir ibadettir.
Aleyhissalatü vesselam efendimiz bir gün Ashab-ı Kiram Hazeratına: “Ey ashabım, biliyor musunuz müflis kimdir?” diye sorunca, onlar adet üzere buyurdular ki: “Serveti-şananı, dirhemi-dinarı olmayan müflistir.” Aleyhissalatü Vesselam efendimiz: “Bu muvakkattir (geçici bir iflastır) kıymetsizdir. Peki müflis kimdir? Ümmetimden dağlar gibi hasenatı ile geleceği halde yapmış olduğu cerimenin (günahın) ödenmesi zamanı -filana kötü söyledi, filanı dövdü, filana sövdü, şöyle- böyle herkese istihkakı kadar o dağ gibi haseneler verile verile tükense gerektir. O ödenmediği halde alacaklının günahından müflise yüklenecektir hatti zatında müflisi hakiki budur.”
Ey oruç tutan kimseler ibadette kimseye tecavüz edilmez öyle mi?
“Su içene yılan bile dokunmaz” derler. Oruç tutan kimselere canavar gibi nasıl hücumla yakışıksız sözler söylersiniz?
Oruç tutan Allah huzurundadır. Hususiyet kazanmıştır. Böyle bir kimseye nasıl tecavüz edilir?
En nihayet onu kişelemek için, oruç olduğunu ikrar eder. Namaz kılanın “namaz kılıyorum” demesi gerekmez, o bilinir. Önünden de geçilmez.
Ne için? Önünden geçen karaltı onun huzuruna zarar verir.
Öyle ise “inni saim”, “inni saim, demek ne demektir? Ötekine Allah huzurundayım, oruçluyum, şimdi döğüşmeye, söyleşmeye vaktim yoktur” demektir.
Yahut nefis kabarıverdi.
Ey izzeti nefsi Allahu Teala’nın ihsanı gibi olası müslümanlar. Sizin izzeti nefis dediğiniz alelade (sıradan) bir nefistir. Hatta hayvaniyet kabartısından başka bir şey değildir.
“Velillahil izzetü, veli Rasulihi ve lil mü’minin.” (İzzet Allah için, O’nun Rasulü ve mü’minler içindir) den nasib alası kadınlar, erkekler, kardaşlar, bacılar, sizinki izzeti nefis değil belki cinayeti habistir.
“Ve inni saim” inni saim demek, “hoşt gendine gel, Allah huzurundasın” demektir. Allah katında en kıymetli ibadet içinde rastgelenin sözüne, şuna buna gücenme gibi, çatmak gibi işler oruçluya yakışmaz.
Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri, tekrar tam bir sıhhat ve sıhhati muhafaza ederek, terbiye ile çok oruçlar nasib eyleye.
Buyurun aşk ile.. “Eşhedü ella ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abduhu ve rasuluh.
La ilahe illallah Muhammedur Rasulullah”
HAFIZ ALİ EFENDİ KİMDİR
HAFIZ ALİ EFENDİ (GÖRGEL)
Müftü. Gazi. İlim Adamı. Milli Mücadele Kahramanı. 1881’de Maraş’ın Şekerli mahallesinde doğar. Babaları, Nalbant Ökkeş Efendi, Leblebicizade’ler diye bilinen bir ailedendir. İlk tahsiline Huffaz mektebinde başlar, Tiyeklioğlu Veysel Efendi’de hıfzını tamamladıktan sonra, Andırınlı Hacı Osman ve Hocazade Mehmed Efendi’ye devam eder. Tahsilini ilerletmek için önce Kayseri’ye sonra Konya üzerinden İstanbul’a geçer. Sultan Ahmed Medreselerine devam eder. Bu arada hıfzını da ilerleterek hafız-ı kurra olur. Buradan icazet alarak Maraş’a döner. Kurtuluş harbinde bilfiil görev alır. Görüşmelerde yer alır. O yıllarda Anadolu’yu kurtuluşa teşvik için, şehir şehir gezen Şeyh Sünusi Maraş’a uğrar. Hafız Ali Efendi’nin misâfiri, ziyâretçisi olur.
Az yer, az uyur. Kahkaha ile gülmez, gülmeyi de hoş karşılamaz. 1929’da Müftü H. Rafet Seçkin, hocanın vefatı ile boşalan müftülüğe getirilir. Müftülük görevi ile birlikte Çarşıbaşı Camii imam ve hatipliğini de yürütür. Görevler ayrılınca sâde müftülük yapar.
1964 yılında emekliye ayrılır. 25 Mayıs 1967’de Cenab-ı Hakkın Rahmetine kavuşur.