1961 yılında Tanır kasabasında muhtar olan Hasan Hüseyin ŞAHİNKAYA; bölgede halkın sevgi ve saygısını kazanmıştır. Bununla beraber istemezleri de ortaya çıkar. Aralarında husumet olan iki aileyi barıştırmak amacıyla köyün ileri gelenleriyle birlikte Bozyer’de bir eve varırlar. Hasan Hüseyin, pencere önünde oturmaktadır. Dışarıdan bir el ateş edilmek suretiyle, sırtından vurularak öldürülür. Bu talihsiz olay sevenlerini ve ailesini yasa boğar. Âşık Mahsuni Şerif de yakın arkadaşlarındandır. Hasan Hüseyin ŞAHİNKAYA’nın gençliğinin baharında hayata veda etmesi üzerine birçok ağıtlar yakılır. Bu ağıtlardan biri de Âşık Mahsuni Şerif’in aşağıdaki ağıdıdır. Aynı zamanda bu ağıt bestelenerek, Mahsuni’nin kasetlerinde yer almıştır.
ÂŞIK MAHSUNİ ŞERİF’İN AĞIDI
Bilmeden gelmiştim Bozyer köyüne
Kara gün karşımda durmuş ağlıyor
Yürü yalan dünya doymadım sana
Ömrüm zevaline ermiş gidiyor
Pusu kurup beklemişler kapıda
Al kanım döktüler beyaz çaputa
Zayıfım derdim sığmam tabuta
Komşular yaremi sarmış ağlıyor
Sandalyeden kalktım vay anam n’oldu
İki avucuma al kanım doldu
Eşim, malım bütün ortada kaldı
Kara konak matem tutmuş ağlıyor
Bir yandan bir yana yaremin ucu
Vay sebebim oldu haset kıskançlar
Müfreze ahdeder, ağlar savcı
Doktor raporunu vermiş ağlıyor
Bozyer’in etrafı bağlar Hüyükler
Dilim dönmez anam diye sayıklar
Toprağa mal oldu kaytan bıyıklar
Kirpikler ümüdünü kırmış ağlıyor
Anam gelmiş başıma eğilir
Babam yavrum derde vurur döğünür
Kardeş kavgasında yiğit mi ölür
Komşular yaremi görmüş ağlıyor
Nazlı bir insandım değildim efe
Kurudu dillerim varmadı of’a
Haber gitmiş Berçenekli Şerif’e
Sazını döşüne dürmüş ağlıyor