Site icon Teketek Haber

HÜZNÜN BAŞKENTİ Adile KARAÇALI

Adile KARAÇALI

Neden sonbahar dediğimizde hüzün ve elem gelir aklımıza? Çünkü hüznün ve elemin başkentidir bu mevsim. Bütün acıları, kederleri, yaşanmışlıkları toplar sarı yapraklarında. Alır götürür bizi yılların ötesine, susturur dilimizi, konuşturur yüreğimizi. Yaprakların toprağı örttüğü gibi kapatır umutları bir bir, açar özlem dolu yaşanmışlıkları. Avucumuzdaki çizgiler gibidir sonbaharın sembolü olan sarı yapraklar, yanı başımızdaki yılların bir bir yol aldığını gösterir bize…
Ruhunu dinlendirir insanın masmavi denizin gülücükler saçan dalgaları gibi, gidenin acısı kalanın ise kederiyle avunur bu terk edilmiş kırgın dallar. Son bulan bir ömür gibi geldim, yeşerdim, sarardım ve gidiyorum der gibi bir ömrün tükenişini kazır avuçlarımıza.

Aslında mevsimin bize gösterdiği yüzü ile ilgili değil bu durum, insanın ruhu ile alakalıdır. Kimine göre mutluluktur sonbahar minicik bahçesi olan tek katlı tahta bir evdir. Fokur fokur kaynayan bir çaydanlıktır, trenin yolcu bekleyen son vagonudur. Sıcak sobanın etrafında halkalanan sıcak sohbetlerdir. Sohbetler koyulaştıkça rüzgârda savrulan yapraklar adeta dans eder gibi kucak açarlar birbirlerine.
Kimine göre ise yeni bir dünyanın başlangıcıdır sonbahar. Geçmişi bırakıp geleceğe giden bu yapraklar hâlâ bir umudun olduğunu fısıldar toprağa. ‘’Yeniden var olmak için gidiyorum.’’ der ve yol alır yeşerecekleri dallara.
Ben de sonbaharı hüznün başkenti olarak görenlerdenim. Yalnızlığımın mevsimi, duygularımın sessiz çırpınışı gibi aşkın ne olduğunu ben bu mevsimde anladım.

This website uses cookies.

This website uses cookies.

Exit mobile version