Site icon Teketek Haber

İslam Coğrafyacılarına Göre Hades

Birçok İslam Coğrafyacısı Hades ile ilgili bilgiler vermektedirler. Bunların başında gelen el-Belâzurî, Hades’in Müslümanlar tarafın- dan fethini ve onların Hıristiyanlarla bölge üzerindeki mücadelesini ayrıntılı bir şekilde ortaya koyarak sonraki müelliflere kaynaklık eder.150

İbn Havkal, Hades’in Suriye’nin kuzeyinde Bizans sınırında Sugûr’ul-Cezire denilen bölgede bulunduğunu yazar. Ona göre bu böl- gede Hades’ten başka Malatya, Maraş ve Haruniye gibi şehirler var- dır.151 Müellif Hades’in Maraş yakınlarında mamur bir şehir olduğunu, doğusunda Malatya’nın batısında ise Maraş’ın bulunduğunu ve burala- rın halkının İslâm hudutlarını korumak için Bizans’a karşı savaştığını belirtir. Hamdanîler döneminde Hades’in durumu hakkında da bilgi ve- ren İbn Havkal kendi zamanında buranın Bizans’ın eline geçtiğini, daha sonra Seyfüddevle tarafından alınsa da kısa süre sonra tekrar düşmanın işgaline uğradığına şahit olduğunu, burada Müslümanların eziyet çek- tiklerini işittiğini belirtir.152 Buna benzer bilgileri İbn Rusteh de tekrar- lar.153 Bu kaynaklardan alıntılar yapan Y. Ziya Yörükhan, Hades hakkında geniş bilgiler verir

Kudame b. Cafer, Hades’in Zibatra’dan155 (Doğanşehir) dört fersah mesafede ve burasının düşmanın göğsünden daha tehlikeli bir yer olduğunu belirtir. Yine onun belirttiğine göre Maraş’ın, Hades’ten beş fersah uzaklıkta ve bu iki şehrin tehlikeli sınırlarda olduğunu bun- lardan sonra da Bizans hududunun başladığını ifade eder.156 Istahrî de Maraş, Hârûniye ve Hades gibi yerleri hudut şehirlerinden saymakta ve Malatya’dan Maraş’a kadar olan bölgenin Sugûr olduğunu ifade etmek- tedir.157 El-Mukaddesî, Hades’in Şam bölgesinde Haleb’e bağlı Kın- nesrin şehrinin beldelerinden biri olduğunu belirtir.158 İbn Rusteh de Maraş, Hades ve Malatya’dan bahsederek buraların Sugûr şehirlerin- den olduğunu yazar.159

Yakut el-Hamevî, Maraş, Malatya ve Sümeysat (Samsat) ara- sında bulunan Hades’e Hârûn Reşîd’in büyük önem verdiğini belir- tir.160 Yakut, Hades’in yanından Nehr-i Hûrîs’in (Aksu) aktığını yazar. O, bu nehrin, Hades çevresindeki göllerden suyunu aldığını, daha sonra Maraş yakınından geçerek Ceyhan Nehri’ne karıştığını belirtir.161

XIII. yüzyıl müelliflerinden olup, Eyyubiler tarafından Alâed- din Keykubad’a elçi olarak gönderilen İbnü’l-Adim, 1236’da Haleb- Antep taraflarından gelerek Hades’e uğramış ve buradan Elbistan üze- rinden Kayseri’ye geçmiştir. Dönüş yolunda da Hades’e uğrayan mü- ellif burada bir gece konaklamıştır. İbnü’l-Adim, buranın Sugûr’da bulunan mamur bir şehir olduğunu ve karşısında el-Ubeydib dağının bulunduğunu yazar.162

Emeviler devrinde İslâm-Bizans Sugûr’u Fırat’tan Ceyhan’a kadar uzanmaktaydı. Sugûr bölgesi bu dönemde ikiye ayrılmıştı. Bura- lar el-Cezire ve Kınnesrin valilikleri tarafından korunuyordu. El-Cezire Sugûr’u denilen bölgenin merkezi Malatya idi. Diğerinin merkezi ise Tarsus’tu. Avâsım da denilen Sugûr bölgelerinden Müslümanlar Ana- dolu içlerine biri yazın(sâfiya) diğeri kışın (şâtiye) olmak üzere iki sefer yaparlardı.163 Abbâsiler zamanında Bizanslılar ile İslâm hudutları üç kısma ayrılmıştı: Bunlar sahil, Sugûr ve Avâsım’dır. Sahil denilen bölge şehirleri kuzeyde Tarsus’tan başlayarak Adana, Misis, Anavarza (Ayn-ı Zerbe), Hârûniye ve Payas’ı içine almaktadır. Şam’ın kuzey hu- dudundan sonra ise el-Ceziretü’l-Irak’a nispetle Sugûr-ı Cezire adı ve- rilen hudut şehirleri bulunurdu. Bunların ilki Maraş olup, daha sonrada Hades, Samsat, Malatya gibi şehirle gelirdi. Bu şehirlerin geliri ise 70.000 dinar idi. Bu paranın mühim bir kısmı askerlere bir kısmı da gönüllü olarak orduya katılanlara verilirdi. Bu suretle bu müstahkem ehirler uzun müddet Arapların Rumlara karşı yaptıkları akınların üssü olmuştu.164 M. Halil Yinanç Hoca ise Maraş’ı Şam Sugûr’una yani sa- hil bölgesine dâhil eder ve Hades’le birlikte üçüncü derecede müstah- kem mevkiler arasında görür.

İbn Hurdazbih’in, Bizans ile Araplar arasında hudut kaleleri olarak saydığı yerler içinde Hades de bulunmaktadır. Müellif Hades’in yakınlarındaki Keysun, Samsat, Malatya, Zibatra, Hısn-ı Mansur (Adı- yaman), Maraş, Dülük ve Raban şehirlerini de zikretmektedir.

Hades’in Fethi

Hades, Hz. Ömer zamanında İyaz b. Ganim’in gönderdiği Ha- bib b. Mesleme el-Fihrî tarafından 637’de fethedildi. Hades’in bir ka- lesi olup çevresinde de yerleşim alanı bulunmaktaydı.167 Hades’in fethi sırasında çevresinde bulunan Maraş, Dülük ve Raban (Araban) gibi şe- hirler de fethedilmişti. Emeviler zamanına kadar buranın Müslümanlar elinde olduğu anlaşılmaktadır.

Emeviler Zamanı

Hilafeti ele geçiren Muaviye Hades’e büyük önem vererek bu- rayı tahkim eder. Zaman zaman Bizans kuvvetlerinin saldırısına uğra- yan şehir önlerinde birçok savaş cereyan etmiş, Hades’ten Elbistan tarafına doğru giden geçit ağzında Müslümanlar ile Hıristiyanlar ara- sında kanlı savaşlar olmuştur. Bu savaşlarda Müslümanlar büyük zayiat vermişlerdir. Bundan dolayı Emeviler Hades geçidine “Selamet Ge- çidi” adını vermişlerdir.168 Muaviye zamanında 667’te Filistin halkın- dan Mâlik b.Abd el-Has’amî Bizans üzerine yaz seferine çıkarak büyük ganimetler elde etmiş, Hades geçitlerine 15 mil mesafede bulunan er- Rahva denilen yerde karargâh kurarak burada ganimetleri paylaştır- mıştı. Buraya Rahvat’ül-Melik adı verildi. Yine Hades’e yakın Mercu Abdilvahid denilen yer Müslümanların atlarının merasıydı. Hades ve Zibatra’nın fethedilmesinden sonra bu mera tarla haline getirilip ziraata açılmıştır.169 Emeviler Hıristiyanların Suriye’ye inmelerini engellemek için Hades’te askeri birlikler bulundurmuşlardır. Emevilerin Hilafetinin sonlarında Abbasilerle devam eden mücadelelerden istifade eden Bi- zans kuvvetleri, Hades’i alarak şehri tahrip edip, ahalisini de Suriye’ye sürgün ettiler.

Abbasiler Zamanı

Abbasiler hilafeti ele geçirince Sugûr bölgesine Emevilerden daha fazla önem verdiler. İkinci Abbâsi halifesi Ebû Cafer Mansûr (753-775), Şam valisi olan amcası Sâlih b. Ali’yi Sugûr bölgesine gön- dermiştir. Sâlih b. Ali, kız kardeşleri Ümm-i İsa ve Lübâbe’yi de yanına alarak Hades üzerinden Orta Anadolu’ya girerek Bizanslılara karşı gazâya çıkmıştı. Bu dönemde Müslümanlar Maraş ve Hades gibi şehir- lerin surlarını tamir ettirip içine asker ve ahali yerleştirmişlerdir.170 Abbâsiler, Tarsus, Adana, Misis, Maraş, Elbistan, Samsat ve Ma- latya’ya kadar olan hattı tamamen ele geçirmişlerdi. Bizanslıların Orta Anadolu’dan Güneydoğu Anadolu ve Suriye’ye geçiş kapısı olan El- bistan ile Hades arasındaki Derbü’l-Hadid (Demirkapı) denilen Akça- derbent Müslümanların eline geçmişti171. Bu geçit ağzında bulunan Hades şehri ise stratejik konumuyla ön plana çıkmaktaydı.

Halife Ebû Cafer Mansûr, Sugûr bölgesine İran, Horasan ve Türkistan’dan ahali getirtip yerleştirdi. Bu gelenlerin ekseriyeti İslâmi- yet’i yeni kabul etmiş olan Türklerdi. Memlük adı verilen bu Türkler, Bizans’a karşı Sugûr bölgesini korumakta ve gâzâ seferlerine çıkmak- taydılar. Halife Ebû Cafer Mansûr, Erzurum ve Malatya taraflarında Bizans’ın tahrip ettiği şehirlerde, 70 bin kişi çalıştırarak Arrafe denilen 5-15 askerin yaşadığı evler inşa ettirdi. Bölgeye Arapların yanında Türkleri de gönderdi. Bu insanların Erzurum ve Malatya taraflarına yer- leştirilmesi neticesinde bölgenin nüfusu 100 bin kişiye ulaşmıştı. Halife el-Cezire bölgesinden getirdiği 4.000 kişinin her birinin maaşına on di- nar zam yaptığı gibi yüzer dinar da harçlık vermişti. Ayrıca onlara ev ve toprak dağıtılarak bölgeye yerleşmelerini teşvik etmişti. Bu uygula- malar neticesinde Hades ve yakınında bulunan Maraş, Haruniye, Ma- latya, Zibatra, Keysûn ve Samsat gibi şehirler iskân edilip Müslüman nüfusla dolduruldu.172

Halife el-Mehdî (775-785) zamanında, 777-778’de Bizans İm- paratoru IV. Leon, Mihail el-Patrik komutasında 80 bin kişilik bir or- duyu Sugûr bölgesine gönderdi. Bizans ordusu Hades’i geçerek Akabetu Harretin denilen yere gelip bölgedeki Müslümanları yenilgiye uğrattı. Buradan Anzerân köyüne gelen Bizanslılar birçok Müslüman’ı öldürüp burayı ateşe verip Maraş’a ulaşmıştı. Maraş’ta vali olan halife Mehdî’nin büyük amcası İsâ b. Ali, Bizanslıları geri püskürtmeyi ba- şardı. Bu sırada Dâbık’da (Mercidâbık) bulunan ve Bizans’a karşı gazâile meşgul olan başka bir Müslüman komutan Sümâme b. el-Velid el- Abbâsî, adamlarından Mülâle b.Hikmet’i Mihail’in üzerine gönder- mişti. Mülâle ile Bizans komutanının güçleri Hades geçitlerinde karşı- laşmışlardı. İki taraf arasındaki şiddetli muharebede Müslümanlar ağır bir hezimete uğradıkları gibi Mülâle de şehit düşmüştü. Bu çatışmadan Müslüman askerlerden çok az bir kısmı kaçarak kurtulabilmişti.173

777-780 yılları arasında el-Mehdî, İran, Horasan ve Türkis- tan’dan büyük bir ordu toplayarak oğlu Hârûn ile birlikte Anadolu’ya sefere çıktı. Haleb’e gelen halife buradan ilerleyerek oğlu Hârûn’u baş- komutan olarak görevlendirip yanına Hasan b. Kahtaba ve Hasan b. Sü- leyman el-Bermekî’yi katarak Anadolu içlerine göndermişti. Abu’l- Farac, bu sefer sırasında halifenin Hades’i geçerek Arbisos’a (Ef- sus=Afşin) kadar ulaştığını ve çadırını Puraman (Hurman) nehri kena- rına kurduğunu yazar.174 Bu bölgeyi çok beğenen el-Mehdî burada bir şehir inşa etmek istediyse de bunu yapmaya zamanı olmadı.175 Halife buradan geri dönerken, oğlu Hârûn da bu güçlü ordu ile Anadolu içle- rine ilerlemiş ve birçok yeri fethederek büyük ganimetle geri dönmüştü. 785-786 yılında Ma’tuk b. Yahya adlı Müslüman komutan Derbü’r-Ra- hib yolundan geçerek Rumların üzerine sefere çıkmış ve Hades’e kadar ulaşmıştı.176

This website uses cookies.

This website uses cookies.

Exit mobile version