Bir diğeri, ihvanın haklarını gözetmek, mazeretlerini kabul etmek, ayıplarını setretmek, güzelliklerini izhar etmek.
İki ihvan arasında bir ayrılık ve bir terslik vuku bulduğu zaman bile, biri diğerini hep hayırla anar.
Denir ki, bir genç Ebu’d-Derdâ’nın meclisine devam ediyordu. Ebu’d-Derdâ diğerlerine göre onu daha üstün tutuyordu. Bu genç kebâirden büyük bir günahla imtihan oldu. Olay Ebu’d-Derdâ’ya ulaştı. “Onu kovacaksın, bırakacaksın.” denince, Ebu’d-Derda “Fesübhânellah! Biz dostu olan bir şey sebebiyle terk edemeyiz.” dedi.
Şeyh Şihâbüddin şöyle söyler: “Bazı insanların değişimi Allah’tan rücu etme şeklinde olur. Geçmiş millletlerin kötü akıbetlerinin hükmü ortaya çıkar. Böyle olana buğzetmek ve hakka muvafakat etmek gerekir.
Bazı insanların değişimi ise işret-i hadis, içki meclisleri, dönmesi umut edilen meydana gelmiş bir zaaf şeklinde olur. Böyle olana buğzetmek gerekmez. Fakat mevcut haldeki ameline buğzedilir, kurtuluşu ve sâlih ortamlara geri dönmesi beklenerek şefkat nazarıyla bakılır.”
Vârid olmuştur ki, bir grup sahabi kötülük yapan kişiye kötü söz söylediklerinde, Peygamberimiz (s.a.v), “Susunuz” diyerek engelledi ve “Kardeşiniz hakkında şeytana yardımcı olmayınız.”[1] buyurdu.
İbrahim Nahfî şöyle söyler: “Kardeşinle alakanı kesme, işlemiş olduğu günahında bile onu terk etme. Belki bugün günah işledi, ama yarın terk edebilir.”
Haberde şu ifade bulunur: “Âlimin zellesinden sakınınız, alakanızı kesmeyiniz, bekleyiniz, belki de döner.”
Rivayete göre, Hz. Ömer (r.a) daha önce kardeşi gibi olan bir kardeşini sorup soruşturdu. Kardeşi Şam’a gitmişti. Şam’a gidip gelen birine durumunu sordu. Hz. Ömer (r.a) “Kardeşim ne yapıyor?” diye sorduğunda, Adam “Senin bu kardeşin şeytan.” dedi. Hz. Ömer (r.a) “Sus.” dedi. Adam tekrar “Kardeşin büyük günah işledi, içki içti.” dedi. Hz. Ömer (r.a) “Şam’a gitmek istediğinde, haberim olsun.” diye ekledi.
Hz. Ömer (r.a) kardeşine şöyle bir mektup yazdı: ~~40.1~
حم ~~40.2~
تَنْزٖيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَزٖيزِ الْعَلٖيمِ ~~40.3~
غَافِرِ الذَّنْبِ وَقَابِلِ التَّوْبِ شَدٖيدِ الْعِقَابِ ذِى الطَّوْلِ “Hâ, mîm. Bu kitap Aziz, Alîm, günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı çetin, Kadir-i mutlak Allah tarafından indirilmiştir…”[2] Sonra bu kapsamda onu kınadı, levm etti.
Mektup ona ulaştığı zaman, okudu, ağladı, “Allah Teâlâ doğru söyledi ve Ömer nasihat etti.” dedi. Tövbe edip hatasından döndü.
Süfyân-ı Sevrî şöyle söyler: “Şehvetten kaynaklanan her masiyetin bağışlanması ümit edilir. Kibirden kaynaklanan hiçbir masiyetin bağışlanması ise ümit edilmez. İblîsin masiyeti aslen kibirdendi. Bağışlanması ümit edilmedi. Hz. Âdem’in (a.s) zellesi ise aslen şehvettendi. Hz. Âdem (a.s) Allah’a tövbe etti, Allah da tövbesini kabul etti.”
[1] Buhârî, Hudûd, 5; Ahmed bin Hanbel, I, 438.
[2] Gafir (Mü’min), 40/1, 2, 3.