Site icon Teketek Haber

İNSAN DETOKSU

Duygularımla başa çıkabildiğimi zannettiğim tüm süreçleri çöpe atıyorum. Beni hasta eden şeylerin kendi seçimlerim, izin verdiklerim olduğunu anladığım günden itibaren acı çekiyorum. Ben aynı yanılgıya durup durup neden düşüyorum mesela. Neden hala sonsuz bir iyilik dehlizinden çıkmışım gibi, o dehlizde tüm canlılar yoluma ışık tutmuş gibi davranıyorum?  Bilmiyorum. Neden aynı kazıkları yemekten bıkmıyorum? Neden ben defalarca tecrübe ettiğim o yılanlı yolu bile isteğe seçiyorum? Onu da bilmiyorum. Muhakkak bununda psikolojide karşılığı vardır. Çok bilen biri cevap verir ona da. Çünkü ben bir halt bilmiyorum.

Yıl olmuş bilmem kaç, ben hala insan ilişkilerinin çelişkilerinde boğulmadan nasıl çıkılır diye çözümler üretmeye çalışıyorum. Hala gülümseyen yüzlerin iyi olduğu yanılgısıyla yaşıyorum. Ben acı çeken insanların kötü olma ihtimali olmadığına neden inanıyorum? Neden? Neden cehennem gibi sorunlarını üzerime yıkmalarına izin veriyorum? Neden finalde bana kendimi suçlu hissettirmelerine izin veriyorum? Neden? Bunun da cevabı vardır elbet. Belli ki bende yok. Bence çevremde tanıştığım hiç kimsede yok. Simsiyah hissediyorum kendimi, ruhumu kirlettiler, kulaklarımdan tutun da gözbebeklerime kadar simsiyah! Çirkin niyetlerinin, pis enerjilerini üflediler üzerime, kimsenin suçu yok elbette ben izin verdim diye oldu.

Nasılsın? Diyen o sesin ardında yatan niyeti sorgulamadan her halimi bildirdiğim için özür dilerim kendimden. Nasıl olduğum biraz da beni ilgilendirseydi keşke. Kötüye kötü demek kırıcı, ezici ve küçültücü bir davranış gibi kodlanmasaydı keşke şu aptal kafama. Diyebilseydim mesela, ne güzel olurdu tertemiz bir gamsızlık peyda olurdu her bir hücremde. Ben de hastalanmazdım. Hasta etmezdi ruhumu insanların hastalıklı sorunları.

Ben miydim dünyanın iyisi, çözülmez miydi kimsenin derdi? Hayır! Diyebilseydim keşke, sen bu iyiliği hak etmiyorsun demek, evet demek kadar kolay olabilseydi. Hayatta kendine kıymık kadar kıymet vermeyen hasta ruhların beni bu kadar değersizleştirmesine izin vermeseydim. Ne çok şey değişirdi. Saygı kime duyulur sahi? Artık saygı duyduğum kimse kalmadı da. İnsanların gözümdeki kocaman görüntüleri ve saygınlıkları gözümde tuvalete atılan boklu kağıt mendil gibi oldu, sifonu çek ve gitsin. Ne iğrenç örnek değil mi? Daha iğrenç örneklerim de var, bu en hafifi, en yazılabilir olanı.

Bu buhran dönemini geride bırakmak gibi muhteşem bir süreç başlattım bir süre önce. İnsan detoksu! Hayır demeyi hatırladım. Kendi değersizliğini üzerime sürtünerek törpülemeye çalışan herkesi çöpe attım. Geri dönüşümsüz. Görüşmeme kararları değil yalnızca, hak etmediklerini düşündüğüm ve hak ettiklerini düşündükleri her şeyi onlardan esirgemek gibi. İnsanlar çok acaip çünkü yalnızken, çaresizlerken geri çevrilmeyeceklerini bildikleri, dinleneceklerini bildikleri kapıları gözleri kapalı bulurlar. Üzerinize zehirlerini kusup giderler ve biriktirip yine gelirler. Bu uzun süre devam eder ta ki yalnızlıkları giderilene kadar. Sonra sorumlu tutarlar sizi geçmiş tüm yıllarından. İşte bu benim istemsizce ısrarla tercih ettiğim yılanlı yolumdu. İyilik yapmakla, iyilik yaptığınızı zannettiğiniz o muhteşem süreci burnunuzu yerlere sürte sürte öğretiyorlar. Yine yanıldık, ama güzel yanıldık bir yerlerde. Yine izin verdik, artık -miştik diyeceğiz gelecek günlerde.

Bok gibi hayatı olan insanlardan, dengesiz ve yolunu bulamamış insanlardan, kendi hayatını rayına sokamamış ama en çok bilen insanlardan, en çokta iyilik adı altında kendini parçalayan kendimden kurtuldum. Teşekkürler ben.

This website uses cookies.

This website uses cookies.

Exit mobile version