Site icon Teketek Haber

İSTANBUL BARAJLARI DOLDU AMA YETERLİ Mİ?

Bugün 22 Mart Dünya Su Günü… Bu adıyla ilk kez 1992’de Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda gündeme geldi. Ardından Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 22 Mart 1993’te kabul edildi. Bu durum, giderek büyüyen su sorununa dikkat çekmek, içilebilir su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması konusunda bir adımdı.

Yalnız bugün gelinen noktaya baktığımızda hem ülkemiz hem de dünya, su konusunda ciddi zorluklar yaşıyor. Ülkemizde İstanbul gibi bazı şehirlerin son birkaç yıldır yaşadığı kuraklık oldukça korkutucu.

İstanbul yüzeysel su kaynakları ile beslenen bir şehir. Yağışlı mevsimlerde gelen sular baraj ve regülatörlerde toplanarak gerekli arıtma işlemlerinden sonra şehre veriliyor. Tabii nüfusun artması ve coğrafi olarak hizmet alanının genişlemesi sebebiyle şehir artık su anlamında kapasitesini neredeyse aşmış durumda.

NÜFUS ARTMAYA DEVAM EDERSE ‘SU KITLIĞI’ KAPIDA!

Şehrin barajlarındaki doluluk değişkenliği devam ettiği sürece İstanbul’un büyük bir ‘su kıtlığı’ yaşayacağı artık herkesçe biliniyor. Bu tehlikede akla ilk iklim değişikliği gelse de asıl sorunun hızla artan nüfus olduğunu söyleyen Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi ve üniversitenin İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz Hürriyet.com.tr’ye önemli açıklamalarda bulundu.

Prof. Dr. Levent Kurnaz

Cumhuriyet kurulduğunda Türkiye’de kişi başına düşen su miktarının yılda 8 bin metreküp olduğunu bugün bu rakamın bin 360 metreküp olduğunun altını çizen Kurnaz, suyun yeterli olması için yapılması gereken en önemli şeyin İstanbul’dan dışarı göç etmenin olduğunu ifade ediyor.

“İstanbul’un nüfusu azken su çok rahat bir şekilde yetiyordu. Şimdi hem nüfus arttı hem de su azaldı. Şehrin nüfusu artık yavaş yavaş 20 milyona doğru gidiyor. Eğer önümüzdeki 10-15 yılda nüfus 25-30 milyon arası bir seviyeye gelirse, yağışların azalmasını da ele alırsak kişi başına düşen su miktarı 1000 metreküpün altına düşecek. Bu da su kıtlığı yaşanıp, su fakiri olacağımız anlamına geliyor. O noktadan sonra istediğimiz yerden su takviyesi yapalım yine de yetmeyecek”

İSTANBUL’UN BARAJLARINDAKİ SON DURUM ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM İÇİN YETERLİ Mİ?

İstanbul’daki barajların yeterli dolulukta olmadığını ve bundan sonra da aşırı dolmayacağını söyleyen Kurnaz, şehrin alacağı yağışın önemli bir kısmını gördüğünü ve bundan sonra artık yavaş yavaş daha az yağışlı döneme girildiğini söylüyor ve ekliyor:

“9 Ocak’ta doluluk oranı yüzde 19’a kadar gerilemişti. Kar yağışları ve yağmurdan sonra yüzde 40 seviyelerini gördü. Şu an yüzde 62’ın üzerinde… Yalnız kış aylarında yüzde 20’den yüzde 60’a çıkmak kolaydır. Kış aylarından sonraki dönemde yüzde 60’dan yüzde 100’e çıkmak yani aynı yüzde 40’lık oranı yakalamak çok ama çok zordur. Yazın en az yüzde 80 ya da üstünü görmemiz lazım ki, önümüzdeki yıl rahat geçsin diyelim.”

‘SAKARYA’DAN TAKVİYE YAPILMALI’

İstanbul barajlarındaki doluluğu iyi bir seviyede tutmak için daha önce Sakarya Nehri’nden takviye yapılmıştı. Ama bu durum sonrasında birçok tartışmayı beraberinde getirmişti. Örneğin TMMOB Kimya Mühendisleri Odası 7 Ocak 2021 tarihinde yaptığı açıklamayla İstanbul’u büyük bir susuzluk tehlikesinin beklediğini vurgulamış, Melen ve Yeşilçay Regülatörlerinden kuraklık nedeniyle beklenilen miktarda su alınamadığını açıklamıştı. Hatta Sakarya Nehri’nden su almak da halk sağlığı bakımından son derece sakıncalı denmişti.

Kurnaz ise Sakarya’dan barajlardaki suyun bol olduğu zamanlarda su takviyesi yapılması gerektiğini, barajlardaki doluluk oranı düştüğünde takviye yapmanın hiçbir işe yaramayacağını söylüyor ve ekliyor:

“Şu anda doluluk oranımız yüzde 60’ın üzerindeyken Sakarya’dan su takviyesi yaparsak İstanbul’un su arıtma sistemleri gelebilecek suları temizleyebilir. Ama gelecekte baraj seviyesi yine yüzde 20’ye düşerse, o zaman Sakarya suyunu katmaya çalışırsak temizlenemeyecek kirlilikte bir su olur elimizde…”

BİREYSEL OLARAK NASIL ÖNLEMLER ALINMALI?

Yıllardır bu konuda bilinçlendirme çalışmalarının yeterli olmadığını düşünen Kurnaz, suyun çok dikkatli kullanması gerektiğini söylüyor ve dikkat edilmesi gerekenleri 6 madde de sıralıyor.

İstanbul barajlarının bugün itibariyle doluluk oranları ise şöyle:Ömerli Barajı yüzde 79,76

Papuçdere Barajı 46,40

Sazlıdere Barajı yüzde 33.72

Büyükçekmece Barajı yüzde 63,72

Alibeyköy Barajı yüzde 57,23

Terkos Barajı yüzde 59,57

Kazandere barajı yüzde 59,49

Elmalı Barajı yüzde 71,35

Darlık Barajı yüzde 74,80

YAĞIŞLAR BEKLENİYOR MU?

İstanbul’un 2018’de aldığı yıllık toplam yağış miktarı 897,10 mm, 2019’da 629,30, 2020’de de 530,90… 2021’de de 530’un üzerine çıkar mı merak konusu. Yalnız tekrar 800’leri görse bile yeterli değil. Peki önümüzdeki birkaç ayda İstanbul’da yağış bekleniyor mu?

İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Deniz Demirhan Hürriyet.com.tr’ye anlattı.

Dr. Deniz Demirhan2021 yılının ilk üç ayında yağışlar yetersiz olabilir vurgusu yapılıyordu. Kar ve yağmurları görsek de İstanbul’da hava durumu çok uzun bir süre mevsim ortalamasının üzerinde, 15 derecelerde seyretti. Bu duruma etki eden durumlar neydi?

2021 kışı, Aralık 2020 ile başladı. Ülkemizde bu ay 2.6 derece ortalamaların üzerinde bir sıcaklık değeri vardı. Ocak 2021 ve Şubat 2021’de de sırasıyla 2.7 ve 2.8 derece ortalamaların üzerine çıktık. Fakat uzun zamandır devam eden bu sıcaklık artışı sadece ülkemizle sınırlı değil. Küresel sıcaklık ortalamalarına bakarsak Aralık 2020 0.78, Ocak 2021 0.80 ve Şubat 2021 0.65 derece ile 20. yüzyılın sıcaklık ortalamalarının üzerindeydi.

Bu sıcaklık artışlarının en önemli sebeplerinden biri atmosferdeki karbondioksit miktarının da artıyor olması. 2019 yılında 409.8 ppm (Ppm: Proporsiyon birimi demek. Katı ile gazın ya da üretim aşamasındaki hataların ölçümlerinde kullanılır) olan karbondioksit miktarı, 2020 yılında 413,1 ppm seviyesine ulaştı. İnsan kaynaklı emisyonlar sebebiyle gerçekleşen bu artış oranı sıfırlanmadığı sürece sıcaklıklar artmaya devam edecektir.

Mart ayında İstanbul yeterli yağış aldı mı? Önümüzdeki bir-iki ayı nasıl yorumlamak gerekir?

Mart ayı bitiminde yeterli yağış alıp almadığımız değerlendirilebilecek ancak geçtiğimiz kış mevsiminde, ortalamaların yüzde 16 kadar üzerinde yağış aldık. Ancak bu değer geçen seneki orana göre yüzde 2.7 daha azdı. Ancak bu süreç geçici olabilmekte ve kuraklık bitti anlamına gelmemektedir. Kuraklık, örneğin fırtına gibi başlangıcı ve bitişi belli olan bir süreç değildir. Hissettirmeden, sinsice bir anda ortaya çıkar. Ülkemiz genelinde son 40 yılın 16 yılında ortalamaların altında bir yağış aldık.

Bu yılların bir kısmında da çok şiddetli meteorolojik kuraklık yaşadığımız görülüyor. Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi tarafından yapılan öngörülere göre mart ayı sonuna kadar ülkemizdeki yağışlar ortalamalar civarında olacak. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün yaptığı tahminlere göre ise nisan, mayıs ve haziran aylarında yağışların mevsim normallerinde olması bekleniyor.

Geçen yıl İstanbul’da temmuz ayında sel ve hortum uyarıları yapılmıştı. Sık olmasa da yağışlar görülmüştü. Bu yıl da yaz aylarında bu tip yağışlar öngörülüyor mu?

Yaz aylarında yüksek sıcaklık ve nem miktarına bağlı olarak kuvvetli yağışlar görülüyor. Hatta meteorolojik koşullar sebebiyle hortumlar da oluşuyor. Yaz aylarında bu tip meteorolojik olayların görülmesi olası. Önümüzdeki yaz mevsiminde de karşılaşılabilir. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün bu konudaki öngörülerilerini bölgesel ve günlük olarak takip etmek hasarları en aza indirecektir. Bu arada yağışları ve hortum olaylarını doğrudan iklim değişikliğine bağlamak ve artarak devam edeceğini söylemek de pek doğru değildir.

Ancak uzun dönemler incelendiğinde iklimsel olarak sıcaklıkların artışı, atmosferdeki nem değerlerini de artıracaktır. 1 derece sıcaklık artışı yüzde 7 oranında nem artışını da beraberinde getirir. Atmosferdeki nem yükselerek yoğunlaşırsa, yaz aylarında gördüğümüz kuvvetli yağışları meydana getirebilir. Ya da tam tersine ekstrem yağışların yerini, ekstrem kurak dönemler de alabilir.

YAPILAN ARAŞTIRMA ŞAŞIRTTI!

AVRUPA’NIN YAŞADIĞI KURAKLIK, 2 BİN YILIN EN KÖTÜSÜ

Tüm bunların dışında Avrupa’nın da kuraklıkla başı dertte. Yapılan bir araştırmaya göre Avrupa’da 2014 yılından bu yana yaşanan kuraklık ve aşırı sıcaklıkların son 2 bin yılın en yükseği olduğu belirlendi. The Guardian’da yer alan habere göre, araştırma Roma İmparatorluğu dönemine kadar giden ağaç halkaları tarihleme yöntemiyle yapıldı.

Araştırmacılar, söz konusu yakıcı sıcaklıkların binlerce insanın ölümüne, ekinlerin tahribine ve orman yangınlarına yol açabileceğini söyledi. Aşırı sıcaklar ve kuraklığa bağlı düşük nehir seviyelerinin de taşımacılık trafiğini kesintiye uğrattığı ve nükleer enerji tesislerini soğuttuğu belirtildi.

Cambridge Üniversitesi’nden Profesör Ulf Büntgen konuyla ilgili söyledikleri de oldukça ilginç: “Hepimiz son yıllarda yaşadığımız sıcak ve kurak yazların farkındayız. Bu durum olağan dışı. Son iki bin yıldır artan bir durum. Elimizdeki veriler 2018’de bitiyor ancak 2019 ve 2020’de de Avrupa’da sıcak yazlar yaşandı”

This website uses cookies.

This website uses cookies.

Exit mobile version