Andırın’ın Kıyıkçı köyü, Arslantaş Barajı’nın su tutmaya başlamasıyla su altında kalmaya başlar. Birgün evinde hanımıyla oturan Süleyman Ateş evine dalgalar vurmaya başlayınca çok üzülürek kendisi ve hanımının ağzıyla aşağıdaki ağıdı söylerler:
Âşık Süleyman:
Allah’ım ya Rabb’im nasıl olurum
Tarlamı baraç basıyor nerde galırım
On çocuğunan acımdan ölürüm
Avrat senin vatana göçelim, buradan gaçalım
Hanımı:
Gardaşlarım beniminen atışır,
Hanımları bir çekişe dutuşur,
Benim vatanda gızılcık yetişir,
Ben Ağpunar’a göçemem, buradan vazgeçemem
Âşık Süleyman:
Hanım ben bir ati insanım daldan dala atlarım
Napiyim tarlamı baraç bastı kesildi umutlarım
Her gün beş teneke kiraz toplarım
Hanım senin vatana göçelim, buradan gaçalım
Hanımı:
Hanım oldum galın keten giyemem
Dişim döküldü darı ekmek yiyemem
Gocadım gabak gurusu soyamam
Ben Ağpunar’a göçemem, buradan vazgeçemem
Âşık Süleyman:
Bize düşer Ören Yeri’nin yarısı
Birez de ekerik girgil darısı
Birez de guruduruk gabak gurusu
Hanım senin vatana göçelim, burdan gaçalım
Allah’ım ya Rabb’im nasıl olurum
Birgün kayıktan baraça düşer boğulur ölürüm
Hanım Çatak’daa yıkık değermene tosçu olurum
Hanım senin vatana göçelim, burdan gaçalım
Hanımı:
Gardaşlarım gece gündüz yatmıyor
Gardaşlarımdan mal artmıyor
Çatak’daa değermen Musduk Amcam ile Goca Cennet’e yetmiyor
Ben Ağpunar’a göçemem, buradan senden vazgeçemem
Süleyman ATEŞ