Teketek Haber

Maraş Uç Beyliği’nin Genel Durumu

Maraş Uç Beyliği’nin Genel Durumu
19 Şubat 2018 - 20:48

Maraş Uç Beyliği II. Kılıç Arslan tarafından kurulduktan sonra, bu bölgedeki Türkmenler, Maraş üzerinden Kilikya Ermenileri üzerine seferlerde bulunuyorlardı. Bu dönemde Ermeniler isehayvanlarını otlatan Türkmenlere saldırılarda bulunarak, onların birçoğunu öldürmüş, kadınları ve çocukları da esir alarak, mallarını zapt ediyorlardı  (Gökhan, 2013: 56; Gregory Abu’l Farac, 1999: 426).Bu durum üzerine II. Kılıç Arslan, Ermeniler üzerine sefer düzenlemeye karar verdi. Bu seferde destek sağlamak için Sultan, Kahire’ye elçiler gönderdi. Selahuddin Eyyûbî bu teklife sıcak bakarak Maraş’a kadar geldi ve ordusu ile birlikte Ermeni Prensliği’nin üzerine II. Kılıç Arslan ile beraber sefere çıktı. Selçuklular ve Eyyûbîlerden oluşan ordu bu suretle Ermeniler üzerine akınlarda bulundu. Bu akınlar neticesinde Ermeni Prensi II. Rupen, itaat edeceğini bildirdi. Birçok altınla birlikte 500 kadar Türk esiri de serbest bıraktı. Rupen’in bu tutumu, müttefik Selçuklu ve Eyyubî komutanlarınca uygun görüldü. Selahuddin Eyyûbî de seferin tamamlanmasına müteakip ordusuyla ülkesine geri döndü.[1]

Selçuklu ve Eyyûbî kuvvetlerinin II. Rupen’i mağlup etmesinden daha sonra, Malatya ve Kayseri civarından ayrılan 1187’de Rüstem bey liderliğindeki 5.000 kadar Türkmen süvarisi ve birçok piyade kuvvet, Maraş üzerinden, Kilikya bölgesindeki Ermenilerin elinde bulunan yerlere akınlarda bulundu. Ancak bölgenin jeolojik olarak elverişli olmamasından ve Ermenilerin de geçitleri elinde bulundurmasından dolayı başta Rüstem Bey olmak üzere birçok Türkmen, bu akınlar sırasında, Leon ve Prens Bohaimond liderliğindeki Ermeni kuvvetlerincemağlup edildi.[2]

Kilikya Ermenilerinin Türk topraklarına yönelik saldırıları sonraki tarihlerde de devam etti. Ermeni Prensi II. Leon, Sultan II. Kılıç Arslan’ın vefat etmesinden istifade ederek sultanın oğulları arasında başlayan taht mücadelelerinden istifade etti ve Türklerin elindeki birçok kaleyi ele geçirdi. Bu bağlamda Anadolu’daki 72 müstahkem yer, Ermenilerce işgal edildi. Hatta bu kalelerden bazıları da Bizans’a aitti. Kilikya Ermenilerinin Türk topraklarına yönelik saldırılarının devam etmesi üzerine Rükneddin Süleymanşah, 1199’da Ermeniler üzerine akınlarda bulunarak onları Selçuklulara bağladı.[3]

Selçuklu Devleti’nin Elbistan meliki Mugiseddin Tuğrulşah, 1196’da tahta çıkan II. Rükneddin Süleymanşah’a tabi oldu ve bu suretle melikliğini devam ettirdi. Sultan, 1200’de Elbistan üzerinden Malatya’ya ulaşarak, kardeşi Kayserşah’ın elinden şehri aldı. 1202 tarihinde Erzurum seferine çıkan II. Rükneddin Süleymanşah’a, Elbistan meliki Mugiseddin Tuğrulşah oldukça büyük desteklerde bulundu. Zira Tuğrulşah, hem bu sefere katılmış, hem de Elbistan’dan çok sayıda asker ve teçhizat hazırlayarak ağabeyine yardım amacıyla Erzurum’a gitmişti. II. Rükneddin Süleymanşah, Saltuklular beyliğine son vererek o sırada Elbistan meliki olan kardeşi Mugiseddin Tuğrulşah’ı oraya görevlendirmişti. Böylece uzun süre Elbistan melikliği yapan Tuğrulşah, bundan sonra doğu sınırlarını, Hıristiyan Gürcülere karşı muhafaza ile görevlendirilmişti.[4]

  1. Sonuç

Sonuç olarak Türkiye Selçuklu Devleti açısından Maraş’ta bir uç beyliği vücuda getirilmesinin birçok nedeni bulunuyordu. Maraş’ın Selçuklu Devleti’nin emniyeti ve ticaret yollarının kontrolünde stratejik açıdan önem taşıması, Selçuklu Devleti’ne yapılan saldırıların çoğunluğunun Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Suriye ve Kilikya üzerinden gerçekleştirilmesi ve bu açıdan Maraş ve çevresinin bir direniş noktası haline gelmesi, Antakya başta olmak üzere Suriye’nin deniz kenarındaki şehirlerinin Haçlıların elinde olması, Çukurova’nın da Ermenilerin hâkimiyetinde olması, Maraş’ın, hem Güney Anadolu ve Suriye üzerinden Orta Anadolu’ya düzenlenecek seferlerin geçiş alanında olması, hem de uluslararası ticaret yollarının ve kervanlarının da geçiş noktasında bulunması, yine Maraş’ın Kilikya Ermeni Prensliği, Antakya Haçlı Prinkepsiliği ve Suriye meliklerine bağlı bölgeler ile sınır olması sebebiyle, onlara karşı bu bölgede bir savunma alanı oluşturulmak istenmesi ve Maraş Uç Beyliği vasıtasıyla, Maraş ve çevresindeki Türkmenleri teşkilatlandırarak onları idari bir düzen içerisinde yönetmek istenmesi gibi stratejik sebepler, Maraş’ta bir uç beyliği oluşturulmasının bazı sebeplerindendi.

Birçok stratejik açıdan oldukça önemli bir yeri olan Maraş ve bölgesi, Türkiye Selçukluları döneminde Maraş ve Elbistan olmak üzere ayrı ayrı teşkilatlandırılıp yönetilmişti. Her ne kadar Hüsameddin Hasan Bey dönemiyle ilgili ayrıntılı bilgiler bulunmuyorsa da onun doğrudan Sultan II. Kılıç Arslan tarafından Maraş’a uç beyi olarak atanması, aynı zamanda kendisinden sonra uç beyliğine atanan oğlu Nusretüddin Hasan beyi iyi bir komutan ve idareci olarak yetiştirmesi, onun önemini göstermesi açısından önemlidir.

Maraş Uç Beyliği denince Nusretüddin Hasan beyin özel bir yeri vardı. Zira Nusretüddin Hasan Bey, bazı Selçuklu Sultanları arasında meydana gelen taht mücadelelerinde oldukça etkili olmuştu. Bu durum onun içine dönük bir idare ve yönetim yerine, ne kadar etkili olduğunu göstermesi açısından önem arz etmektedir. Ayrıca Nusretüddin Hasan Bey, Selçuklu sultanlarının fetih hareketlerine de aktif olarak katılarak önemli katkılar sağlamıştır.  Bu tutumu onun Selçuklu sultanlarınca, özellikle de Sultan I. İzzeddin Keykavus tarafından oldukça itibar görmesiyle sonuçlanmıştır.

            Maraş uç beyleri bulundukları coğrafya itibarıyla ve sahip oldukları askeri kuvvetler açısından, Selçuklu Devleti ve Selçuklu devleti ileri gelenleri tarafından da ayrı bir öneme haizdiler. Maraş uç beylerini bu denli önemli kılan neden, onların bu özelliklerinin yanı sıra, ihtiyaç anında devlete olan bağlılıklarını en ileri düzeyde göstermelerinden de kaynaklanıyordu.

 

KAYNAKLAR

AYNA, Bayram, (2003). Türk Fethinden Dulkadiroğulları Dönemine Kadar Maraş Bölgesi Tarihi (1085-1337), Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş, 105s.

BAYKARA, Tuncer, (2012). “Bir Selçuklu Devri Türk Şehri Olarak: Maraş”,Uluslararası Dulkadir Beyliği Sempozyumu, C. I., 29 Nisan-1 Mayıs 2011, Kristal Reklam Matbaacılık, Kahramanmaraş, ss.125-130.

CAHEN, Claude, (2000). Osmanlılardan Önce Anadolu, Çev. Erol Üyepazarcı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 408s.

GÖKHAN, İlyas, (2013). Selçuklular Zamanında Maraş, Halim Ofset Matbaacılık, Kahramanmaraş, 192s.

                 , İlyas, (2004).“13. Yüzyılın İlk Yarısında Maraş”,I. Kahramanmaraş Sempozyumu, C.I., 6-8 Mayıs 2004, Maraşder, Kahramanmaraş Belediyesi, ss. 345-353.

GÖKHAN, İlyas – KAYA, Selim (2008).VII-XVI. Asırlarda Maraş Emîrleri (Emîr, Melik, Bey, Senyör, Beylerbeyi, Sancakbeyi), Ukde Yayınları, Kahramanmaraş, 240s.

GREGORY ABU’L-FARAC (Bar Hebraeus), (1999). Abu’l-Farac Tarihi, Cilt II, Çev. Ömer Rıza Doğrul, TTK Basımevi, Ankara, 728s.

İBN BİBİ (El-Hüseyin B. Muhammed B. Ali El-Ca’feri Er-Rugadi),(1281). El Evamirü’l-Ala’iyyeFi’l-Umuri’l-Ala’iye (Selçuk Name) I, Hazırlayan: Mürsel Öztürk, T.C. Kültür Bakanlığı, 1996, Ankara, 458s.

            , (1941). Anadolu Selçukî Devleti Tarihi (İbn Bibi’nin Farsça Muhtasar Selçuknâmesi’nden), Çev. Nuri Gençosman, Uzluk Basımevi, Ankara, 328s.

KAYA, Selim, (2004). “Ortaçağ’da Maraş’ın Sosyo Kültürel ve Etnik Yapısı Hakkında Bir Değerlendirme”,I. Kahramanmaraş Sempozyumu, C.I., 6-8 Mayıs 2004, Maraşder, Kahramanmaraş Belediyesi, ss. 335-343.

            , Selim, (2008). “Selçuklular Döneminde Maraş”,Maraş Tarihi ve Sanatı Üzerine, Editörler: Mehmet Özkarcı vd., Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Yayın No: 132, Kahramanmaraş, ss.70-98.

ÖZKARCI, Mehmet (2007). “Eshab-ı Kehf Hanı”, Anadolu Selçuklu Dönemi Kervansarayları, Ed.ACUN, Hakkı, TC. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, ss. 438-447.

TURAN, Osman, (1969). Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti, Turan Neşriyat Yurdu, İstanbul, 478s.

YİNANÇ, Mükrimin Halil, (1989). Dulkadir Beyliği, Türk Tarih Kurumu Basımevi, VII. Dizi – Sayı 108, Ankara, 184s.

                 ,Mükrimin Halil, (1993).“Elbistan”, MEB İslam Ansiklopedisi, Cilt 4 Milli Eğitim Basımevi, Ankara, ss. 223-230.

[1] Gökhan, age., s. 56-57;GregoryAbu’l-Farac (Bar Hebraeus), Abu’l-Farac Tarihi, Cilt II, Çev. Ömer Rıza Doğrul, TTK Basımevi, Ankara, 1999, s. 426.

[2] Gökhan, age., s. 57; GregoryAbu’lFarac, age., s. 447-448.

[3] Gökhan, age., s. 57-58.

[4] Gökhan, age., s. 58.