Fransızlar, 22 gün süren şiddetli çarpışmalara dayanamayıp, 10-11 Şubat gecesi şehir merkezini yoğun bir bombardımana tutarak İslahiye’ye doğru çekilmişlerdir. Hükümet binası ve resmi dairelere Türk bayrağı asılmıştır. Şehirde güvenliği sağlamak üzere Elbistan’daki askeri kuvvet görevlendirilmiştir. Fransızlar, Maraş’ı tahliye ederken Türk kışlasını ateşe vermişler, Ermenilerle birlikte dükkan, kilise, cami, okul ve çok sayıda ev dahil, şehrin önemli bir kısmını yakmışlardır. General Quérette’in, çarpışmaların ilk günü tutukladığı Belediye Reisi Hacı Beyle şehrin ileri gelen bazı şahsiyetlerini de birlikte götürmüşlerdir. Bu kimseler Mustafa Kemal Paşa’nın girişimi, İstanbul Hükümeti ve Amerikan Yüksek Komiseri Amiral Bristol’un aracılığı ile General Gouraud’nun emriyle serbest bırakılmışlardır. Fransız askerleri ve Ermenilerden de çok sayıda esir alınmış, güvenlikleri sağlanmıştır. Maraş’ın kurtuluşu işgal altındaki diğer şehirlerimize de ümit ve cesaret vermiştir. Fransızlar, Maraş’a yeniden asker sevk etmek isteseler de; Mustafa Kemal Paşa’nın karşı çıkması, Türk yetkililerin ileri sürdüğü şartları Fransızların kabul etmemesi ve askeri kuvvetlerinin yeterli olmaması gibi nedenlerle bu istekleri gerçekleşmemiştir.
Osmanlı Devleti, yenilen tarafta yer aldığı için, 30 Ekim 1918’de, Mondros Mütarekesi’ni imzalamıştı. Bu mütareke sadece ateş kesmek yani silah bırakmak anlamına gelmekteydi. Bunun peşinden devletlerin barış için görüşmeler yapması gerekmekte idi. İngiltere ve Fransa ise; Birinci Dünya Savaşı devam etmekte iken, ayakta kalamayacağını düşündükleri Osmanlı Devleti topraklarını paylaşmak üzere kendi aralarında Gizli Anlaşmalar imzalamışlardı. Osmanlı Devleti ile Mondros Mütarekesi’ni imzalayan galip devletlerden İngiltere ve Fransa, barış görüşmeleri başlatmak yerine, mütarekeyi takip eden ilk günlerden itibaren başlattıkları harekatla Anadolu’nun bazı şehir ve bölgelerini işgal etmişlerdir.
13 Kasım 1918’de, askeri birlikleriyle çıkarma yaparak İstanbul’u da işgal etmiş olan İtilaf Devletleri, Osmanlı basınına sansür uygulamış, iç ve dış ulaşım ve iletişimi denetimleri altına almışlardır. Sadece İstanbul ile yetinmeyerek, işgal ettikleri Anadolu’nun, İstanbul’daki yöneticileri ve siyasi kadrosu ile irtibatını kesmek istemişlerdir. Türk ordusunun elindeki silah ve cephaneye el koyup, askeri kuvvetlerini dağıtarak Türk Milletini savunmasız ve çaresiz hale getirmek yönündeki asıl hedeflerini gerçekleştirmek istemişlerdir.
Güney Anadolu’da, İngiltere ve Fransa, Sykes-Picot Gizli Anlaşması uyarınca, Kasım-Aralık 1918’de, İskenderun, Mersin, Tarsus, Adana ve Osmaniye’yi işgal etmişlerdir. Güney ve Güneydoğu Anadolu’da ise; Maraş’ın da yer aldığı Türk toprakları iki üç aylık sürede işgal edilmiştir. Türk halkı, işgalleri takiben direnişe hazırlanmış, Kuva-yı Milliye müfrezeleri kurmuş ve işgalin ilk günlerinden itibaren özellikle Fransız ve Ermenilere karşı direnişe geçmiştir.
Fransız basını ve kamuoyu, bu yerlerin Sykes-Picot anlaşmasına göre Fransızlarda kalması gerektiği konusunda hükümetini uyarınca; İngiltere ve Fransa hükümetleri, 15 Eylül 1919’da, İngiliz birliklerinin Güney (Çukurova) ve Güney Doğu Anadolu bölgesinden çekilmesini kararlaştıran Suriye İtilafnamesini imzalamışlardır. İngiliz birliklerinin Maraş, Çukurova ve Güney Doğu Anadolu’dan çekilecekleri kararını takiben, 30 Ekim 1919’da Maraş, Antep ve Urfa’da, askeri ve idari yönetim, İngilizler tarafından Fransızlara devredilmiştir.
Fransızların Maraş, Antep ve Urfa’yı işgali Mustafa Kemal’de ve Anadolu halkında sert tepkilere yol açmıştır. İngilizler çekildikten sonra işgalin sona ermesini beklerken, Kuva-yı Milliye’nin daha güçlü hale geldiği bu dönemde; bölgedeki Fransız varlığına ve kullandığı Ermenilere karşı öncekilere göre daha etkili ve silahlı saldırılar başlatmışlardır. Mustafa Kemal Paşa ve Heyet-i Temsiliye, 30 Ekim 1919’da, Yüzbaşı Salim (Yörük Salim) Bey ve Üsteğmen Asaf (Kılıç Ali) Bey’i Maraş bölgesi Kuva-yı Milliye Teşkilatı’nın başına atamıştır. Mustafa Kemal, İngilizlerden sonra Fransız işgali konusunda İstanbul Hükümetini uyarmış, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin bu ve benzeri işgallere karşı direnişe geçmeyi kararlaştırdığı, bölge halkının işgali protesto edeceği, Fransızlar bunu dikkate almadıkları takdirde bütün varlığıyla işgale karşı çıkacağını belirtmiştir.
Maraş şehir merkezinde, 21 Ocak 1920’de, başlayan çarpışmalara, Fransızların Maraş, Antep, Cerablus İşgal Kuvvetleri Komutanı General Quérette’in, bir neden yokken Maraş Mutasarrıfı ile şehrin ileri gelenlerini tutuklaması yol açmıştır. Fransızlarla birlikte, silahlandırmış oldukları Ermeniler de Türklere karşı savaşmışlardır. Kuva-yı Milliye müfrezeleri Maraş’ta 22 gün süren çarpışmalarda dönemin son sistem silahlarına sahip Fransız askeri birliklerine karşı savaşmışlardır. Şehir merkezinde çarpışmalar devam ederken, Maraş’a gönderilen Fransız destek kuvvetlerine yollarda baskınlar verilmiş, bu takviye birlikleri Maraş’a ulaşamadan etkisiz hale getirilmişlerdir. Albay Normand komutasında, 8 Şubat 1920’de, İslahiye’den Maraş’a büyük bir takviye kuvveti gönderilmiştir. Bu dönemde Kuva-yı Milliye de yeni güçlerle takviye edilmiştir.
Fransızlar, Ermeniler tahliye ederken şehrin büyük bir kısmını ve Türk kışlasını yakmışlar, Maraş’taki çarpışmalarda çok sayıda insanımız yaralanmış veya şehit olmuştur. Buna karşılık; canı pahasına düşmana karşı koyan Maraş halkı, 22 Şubat 1919’daki İngiliz işgalinden sonra, 30 Ekim 1919’da başlayan Fransız işgaline son veren ilk şehrimiz olmuştur. Maraş halkı, gerek kurtuluşu öncesinde gerekse kurtuluş sonrası işgal altındaki diğer şehirlerimizin yardımına koşmuş, onlara da ümit ve cesaret vermiştir. Maraş, yıllar sonra olsa da, 7 Şubat 1973’te, hak ettiği ‘Kahraman Maraş’ unvanına kavuşmuştur