Muaşeret hakları
Halkla dost olup iyi geçinmek, muaşeret haklarını ifa eden kişiye Allah’a yaklaştıran nafile ibadetlerden daha efdaldir. Muaşeret hakları çoktur, bazıları şunlardır:
- Yalan söyleme bahasına da olsa, insanların arasını düzeltmek. Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurur: “İki kişinin arasını düzeltmek için yalan söyleyen kişi, yalancı değildir. Sonuç itibariyle hayırlı bir söz söylemiştir.”[1]
İmam Gazzâlî (r.h) şöyle söyler: “Bu hadis iki kişinin arasını düzeltmenin farz olduğunu gösterir. Çünkü yalanı terk etmek farzdır. Farz da sadece kendisinden daha kuvvetli bir farzla sakıt olur, düşer.”
Yine Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurur: “Sadakanın en faziletlisi insanların arasını düzeltmektir.”[2]
- Emr-i bi’1-mâruf ve nehy-i ani’l-münker (: İyiliği emretmek ve kötülükten nehyetmek). Bu da üç özellik gerektirir; fıkıh, rıfk ve sabır. Kişide bu üçünden biri bile bulunmazsa, sükût edip kalbiyle buğzetmesi daha evladır.
- Sâlihleri sevmek, fâsıklara buğzetmek, güneş, rüzgâr, yağmur misali bütün mahlûkata faydalı olacak şekilde herkese iyilikte bulunmak.
- Hayırda Müslüman kardeşine yardım etmek, ayıbını örtmek, işlediği bir günah sebebiyle kınamamak, ayıplamamak. Kardeşini bir günahla ayıplayan kişi, ayıpladığı başına gelmeden ölmez.
- İnsanlarla iyi geçinmek, yumuşak sözlü olmak, şerrinden kaçınmak için saygı göstermek.
Hz. İsa (a.s) şöyle söyler: “On kâr sağlamak için, akılsızın bir şeyine tahammül edin.”
- Bütün insanlara nasihat etmek. Zira nasihat ihlaslı müminlere fayda verir.
- İnsanların ihtiyaçlarını gidermek, kalplerine sürur vermek.
Hadiste şöyle buyurulur: “Allah’ın rızası, kulunun salahı olan bir ihtiyacını karşılamaya çalışan kişi, göz ucu kadar bile olsa masiyete bulaşmadan bin sene Allah Teâlâ’ya hizmet etmiş, ibadet etmiş gibi sevap kazanır.”
Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurur: “Müminlere sürur vermek, gamını gidermek, borcunu ödemek veya açını doyurmak, Allah’a en sevimli amellerdendir.”
- Cömert, şerefli ve iyi hal sahibi insanların hatasını görmezden gelip affetmek.
Hadiste şöyle buyurulur: “Şerefli insanların hatalarını affedin.”[3]
- Kişilere konumlarına göre davranmak.
Hz. Aişe (r.a) bir yolculuğunda herhangi bir yerde konakladı. Yiyeceğini çıkarıp koydu. O esnada bir dilenci geldi. Hz. Aişe (r.a), “Şu miskine bir çörek verin.” dedi. Peşine binek üzerinde bir adam geldi. Hz. Aişe, “Onu sofraya dâvet edin.” dedi. Hz. Âişe’ye, “Miskine verip savuştururken, bu zengini sofraya mı dâvet ediyorsun?” diye sorulunca, “Allah Teâlâ insanları derecelere ayırmıştır. Bizim de insanların derecelerine, konumlarına göre davranmamız gerekir. Bu miskin kuru bir çörekle hoşnut olur. Böylesi zengin bir kişi ise kuru bir çörek verip savuşturulamaz.” Bu olay İhyâ’da anlatılır.
- Farklı insanlara farklılıklarına göre davranmak. Karşılaştığın zaman cahile ilimden, ümmiye fıkıh meselelerinden, ehl-i dünyaya evliya hikâyelerinden, abide marifet ve muhabbetten, zengine fakirliğin faziletlerinden, fakire ise cömertliğin faziletlerinden bahsetmek, söyleyene de söylenene de işkenceden başka bir şey değildir.
- Mütevâziye tevazu göstermek, kibirliye kibirli davranmak.
İbn Ömer’in (r.a) rivayetine göre, Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurur: “Ümmetimden mütevazileri gördüğünüz zaman, siz de onlara tevazu gösterin. Kibirlileri gördügünüzde ise siz de kibirli davranın.”[4] İmam Gazzali İhya’da bu şekliyle rivayet eder. Fakat hadisin lafzı şöyledir: “fe inne zalike mezelletün ve sağarun”[5]
İmam Şafiî (r.a) şöyle söyler: “Kendine en çok zulmeden kişi, saygı göstermeyen kişiye tevazu, faydası olmayan birine de sevgi gösterendir.”
Hakîmlerden biri şöyle söyler: “Kibirli olan kibrini terk edene kadar sen de kibirli davran.”
- Büyüklere saygı göstermek, âlimleri tazim etmek, fakirlere yardım etmek, evlâd-ı Resulü tazim edip ihtiyaçlarını gidermeye çalışmak, kalben ve lisanen sevmek, her işte, her halde kendilerini tercih etmek.
- Fakirliğinden dolayı bir mümini küçük görmek.
Bazı eserlerde şöyle bir söz var: “Birine zenginliği sebebiyle saygı gösteren, fakirliği sebebiyle de aşağılan kişi, melundur, lanetlidir”
- Şer’an mubah olan bir hususta müminlerle muvafakat etmek, birlikte hareket etmek.
- Tembel, bidat ehli, küfür ehli ve aleni günah işleyen kişilerden uzak durmak. Çünkü sohbet müessirdir, insan tabiatı müteessir olur.
Bil ki, muaşeret ve ülfet adabı hacimli kitaplarda detaylı bir şekilde anlatılmıştır. Engellerden kurtulmayı başarmışsan, kitapları mütalaaya, ihtilat ve muaşeret haklarını öğrenmeye pek ihtiyaç duymazsın. İşte o zaman Allah Teâlâ’nın Kur’an’da şu şekilde övdüğü kişilerden olabilirsin; لَا تُلْهٖيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ “Ne ticaret, ne alışveriş onları Allah’ı zikretmekten alıkoyar…”[6]
Peygamberimiz (s.a.v) böylelerini şöyle metheder: “İnsanların en hayırlısı canıyla ve malıyla Allah yolunda cihad eden kişi, sonra da kendi şerrinden emin olsunlar diye insanları terk edip dağ başlarında kendini ibadete adayan kişidir.”
Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurur: “Allah’a insanların en sevimlisi, dinleri uğrunda firar edenlerdir. Allah böylelerini kıyamet günü İsa bin Meryem’le haşredecektir.”
[1] Ebû Dâvud, Edeb, 50; İbn Mâce, Taharet, 73.
[2] Münziri, III, 489; Zebidî, VI, 267.
[3] Ebû Dâvud, Hudûd, 5; Ahmed bin Hanbel, VI, 181.
[4] Irâkî, el-Muğnî an-hamli’1-esfâr, (İhya kenarında), nşr. İsa Halebî, ts, III, 332.
[5] Kelimeler aynı, söz dizimi farklı.
[6] Nûr, 24/37.