Rahmân ve Rahîm olan Allah adıyla başlar, O’ndan yardım dileriz.
Allah’a hamd olsun. Ki O, ümmet-i merhûmeyi diğer ümmetlerden daha faziletli kıldı. Marifetlerle ve hikmetlerle zatına vuslat tarikini kolaylaştırdı. Tövbe, istiğfar, nedamet bereketiyle ihsanlar bağışlama, hataları örtme, belâları defetme ikramında bulundu. Bu dünyada hayvana dönüştürmekten, ahkâmı değiştirmekten, ceza ve intikamını hemen vermek suretiyle rezil rüsva olmaktan, ahirette ise galeyanın şiddetlenmesini netice veren emirlere muhalefet etmenin uğursuzluğuyla hesabın uzayıp azabın artmasından muhafaza etti. Her iki dünyada bol bol ihsanlar, çeşit çeşit lütuflar, mevhibeler ve nimetler ikram etti. Sehven, hatayla ve unutarak yaptıkları amellerin günahını kalemin yazmasına mani oldu. Arabın da Acemin de Efendisi Hz. Muhammed (s.a.v) hürmetine geçmiş ümmetlerin ağır yüklerini ümmet-i merhûmeden hafifletti.
Salât ve selâm vesile, fazilet, mühür, sancak sâhibi Hz. Muhammed’e (s.a.v); fazilet, lütuf, kerem sâhibi ailesine ve ashabına olsun.
Niğde’nin Bor kasabasında doğmuş, “İbnü’l-Maraşî” lakabıyla şöhret olmuş, Gani olan Allah’a her an muhtaç olan fakir İbrahim oğlu Ahmed şöyle söyler: Zamanımız cahillik, tembellik, fâni dünyanın bâki ahirete tercih edildiği, taat, zikir, iyiliği emir ve kötülükten nehyin, müslümanlara nasihatin terk edildiği; gıybet, hezeyan, laf taşıma, kaş göz işaretiyle ayıplama, zina iftirası, kötülüğü emir ve iyilikten nehyin arttığı, din işlerine, dinin direği, müminlerin en faziletli ameli namaza maalesef önem verilmediği bir zamandır.
Allah’ın yardımıyla, Allah’a sâlikleri üç şeye teşvik eden bir risale yazmaya karar verdim. Esasen bu üç esas, din işlerini de ahiret eşlerini de tanzim eder. Bunlar ilim, namaz ve zikirdir. Bu risalede ilim, namaz ve zikrin faziletlerini ve hikmetlerini anlattım. Risalenin adını Hazînetü’l-esrâr ve ganîmetü’l-ebrâr koydum. Risaleyi üç bölüme ayırdım.