Maraş’ın akarsularının suladığı Maraş Ovası, Elbistan Ovası, Göksun Ovası Paleolitik Çağ’da, Maraş’ın mağaralarında yaşayan insanların ovalara indiği ve ilk köysel yerleşim alanlarını oluşturduğu çağ olan Neolitik Çağ’da insanlara ev sahipliği yapmıştır. Maraş’a ilk yerleşenlere ev sahipliği yapan bu alanlar binlerce yıllık kültürel mirası barındırarak günümüz modern yerleşmelerine de uygun alanlar oluşturmuştur. Maraş ve çevresi bu anlamda oldukça zengindir. Bölgede bugüne kadar yapılan bilimsel yüzey araştırmalarında 250 höyük ve arkeolojik yerleşim alanı tespit edilmiştir. Maraş, tam ortasında büyük bir set gibi uzanan Güneydoğu Toros dağ silsilesi ile coğrafi açıdan iki bölgeye ayrılır. Bu coğrafi ayrım, ovalarda yer alan höyüklerdeki kültür farklılıklarında da önemli bir ölçüde kendini gösterir. Toroslar’ın güneyinde Maraş Merkez, Pazarcık ve Türkoğlu Ovaları, Toroslar’ın kuzeyinde ise Elbistan, Göksun ve Afşin Ovaları yer almaktadır. MÖ 7. bin yılda Maraş ve çevresi Mezopotamya kaynaklı Tell Halaf kültürünün etkisi altındadır. 1993 yılında Elizabeth Carter tarafından yapılan yüzey araştırmasında tespit edilen, 1995 yılında sistematik yüzey toplaması ve sondaj çalışması yapılan ve 1996 yılında Müze Müdürlüğü Başkanlığı’nda Kaliforniya Üniversitesi ve Manchester Üniversitesi ile ortak kazılara başlanan Pazarcık İlçesi Kelibişler-Emirler köyü arasında yer alan Domuztepe Höyüğü MÖ 7000’li yıllara ışık tutan en önemli höyüklerdendir (Resim 2). Maraş İl merkezinin 32 km. güneydoğusunda Aksu Nehri’nin doğu kıyısında Maraş Ovası’nda bulunan Domuztepe Höyük, çevresinde bulunan verimli toprakları ile yerleşmeye çok uygun bir alandadır. Bulunduğu ovadan 12 m. yükseklikte, yaklaşık 20 hektarı kaplayan oval biçimli bir tepeden oluşmaktadır. MÖ 7. binyılda 7000-8000 yıl kadar önce yerleşimin büyüklüğü 20 hektara ulaşmıştır. Höyük muhtemelen MÖ 6500‘den itibaren büyük bir köy haline gelmiştir. MÖ 5500’den itibaren de yaklaşık 2000’den fazla insanın yaşayabileceği büyük bir alana yayılarak ilk kentsel yerleşim alanlarından biri olmuştur. Dolayısıyla bu dönemde Domuztepe yerleşmesi Anadolu ve Orta Doğu’nun en büyük yerleşmelerinden biri olmuştur. Bölgede kazısı yapılan tek höyük olan Domuztepe’de yapılan kazılar sayesinde, Anadolu’da ilk şehirleşmenin Domuztepe Höyüğü’nde başladığı sonucuna ulaşılmıştır. Höyüğün yüzeyinden toplanan çanak çömlekler MÖ5500’lerde höyüğün neredeyse tamamına yerleşilmiş olduğunu kanıtlamaktadır. Höyük üzerinde yapılan çalışmalarda, Roma’dan İslami Döneme kadar tarihlenen geç dönem yerleşmelerine ait buluntular toplanmışsa da bunlar höyüğün üçte biri kadar bir alanda yoğunlaşmıştır. Höyükte ana yerleşme dönemi Halaf kültür dönemidir. Höyükte yapılan kazı çalışmalarında çok sayıda Erken Halaf ve Samarra çanak çömleği de ele geçmiştir. Yapılan kazılarda; evlerin çoğunun dikdörtgen, bazen iki ya da üç odalı taş temelli kerpiç yapılardan, taş temelli örülmüş hasır ve ahşap direkli iki katlı yapılardan oluştuğu tespit edilmiştir. Höyükte bugüne kadar yapılan araştırmalarda, yaşayan halkın ekin ekip biçtiklerini, hayvan yetiştirdiklerini, avlandıklarını, balığa çıktıklarını ele geçen alet ve buluntulardan anlıyoruz.
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erkan KONYAR’ın Kahramanmaraş ve çevresinde yaptığı yüzey araştırmalarında; İlk Tunç Çağı’nda Toroslar’ın güneyinde kalan ovalarda yerleşme yoğunluğunun belirli bir biçimde arttığını tespit etmiştir. Ovalardaki İlk Tunç Çağı yerleşmelerinin, genellikle ova düzeyinde, birkaçının da alçak tepeler üzerine kuruldukları ve çaplarının 100-200 m. arasında değiştiği ve küçük köy yerleşimleri olduğu tespit edilmişti. Toroslar’ın kuzey ovaları olan Göksun, Elbistan ve Afşin Ova’larında bulunan höyükler Mezopotamya ile Orta Anadolu Bölgesi arasındaki yolların önemli bir durak noktalarıdır.Elbistan Ovası’nda yer alan höyüklerin çok olması yerleşme yoğunluğunu göstermesi açısından önem arz eder. Elbistan Ovası MÖ 2. binyıl Asur Koloni Çağ’ında da önemli bir geçiş noktasıdır. Asur Koloni Çağı’nda Mezopotamya ile Anadolu arasında artan ticarette kullanılan ana güzergah yolu olarak Bölge, Mezopotamya’dan Orta Anadolu’ya uzanan yol güzergahlarından ve önemli istasyonlarındandır. Anadolu tarihinde “Asur Ticaret Kolonileri Çağı” olarak bilinen dönemde en önemli belgeler tüccarların ticarette kullandığı çivi yazılı tabletlerdir. Bu dönemin en önemli belgelerinden olan Kültepe tabletlerine göre o dönem büyük bir krallık olan Mama Krallığı, Kahramanmaraş ve çevresine lokalize edilmektedir.Elbistan Ovası’nda bulunan Karahöyük, Yassıhöyük ve İğde-İskartun Höyük bu dönemde Hitit yerleşme tipini en iyi yansıtan höyüklerdir. MÖ 2. binyılın sonlarında Hitit İmparatorluğu’nun ortadan kalkmasıyla birlikte Hitit Bölgesi’nin güneyinde, Güneydoğu Anadolu, Kuzey Suriye ve Doğu Akdeniz dünyasında yeni krallıklar ve kent devletleri kurulur. Bu krallıklardan Gurgum Krallığı Maraş ve çevresinde kurulur. Bugün Kahramanmaraş Müzesi’nde sergilenen mezar stelleri ve heykeller bu krallığın bölgede kurulduğunun en güzel kanıtlarıdır. Gurgum, Assur yazıtlarında kimi zaman bir kent kimi zaman bir bölge adı olarak geçmektedir.Gurgum Krallığı’ndan bahseden ilk belgeler MÖ 9. yüzyılın ortalarına Asur Kralı II. Asurnipal Dönemine aittir. Asur Kralı Kalhu’daki sarayının açılışına davet ettiği insanlar arasında Gurgum Krallığı’ndan gelenler de vardır Asur Kralı II. Asurnipal’in oğlu III. Salmaneser zamanında da Gurgum’a seferler düzenlendiği ve bu Kralın Gurgum Kralı Mutalli’den haraç aldığı yine “Kurk Anıtı”nda Gurgum Kralı Qalparunda’dan kalay ve bronzun haraç olarak alındığı yazılmaktadır. Yine Maraş Müzesi’nde sergilenen Pazarcık-Kızkapanlı Köyü Gözlübol Obası’nda bulunan bir sınır stelinde, Asur Kralı Adad-nirari ve annesi Semiramis’in Kummuh Kralı Uşpilulume’nin çağrısı üzerine MÖ 805 yılında bölgeye geldikleri ve Kummuh ile Gurgum arasındaki sınır antlaşmazlığını çözdükleri ve bu sınır taşını diktikleri yazılıdır. Aynı stelin arka tarafında ise bu Asur Kralının oğlu IV. Şalmaneser’in Şam’a yaptığı seferden dönüşte babasının sınırı onayladığını yazmaktadı.O dönemde Asurlu kaynaklarda Gurgum ile Kummuh arasındaki sınır eyaletinin Pazarcık İlçesi olduğunu da bu stel doğrular.II. Sargon Dönemi’nde Asur kayıtlarında ilk defa Markasi adı geçer. O dönemde Gurgum Kralı Mutallu babası Tarhulara’yı öldürerek tahtta geçer. Asur Kralı Gurgum’a gelerek Kral Mutallu’yu tahttan indirir. Gurgum’u Asur Devleti’nin bir Eyaleti konumuna getirir.
Maraş kent merkezinde yer alan “Kahramanmaraş Kalesi’nde ve Mağralı Mahallesi’nde bulunan steller, kabartma ve heykeller Gurgum’un konumu ve kralları hakkında önemli bilgiler barındırmaktadır.III. Halparuntaş Dönemine ait Maraş Kalesi’nde (Resim 4) bulunmuş olan ve halen Kahramanmaraş Müzesi’nde sergilenen “Maraş Aslanı” Gurgum Krallarının soy ağacını vermesi açısından çok büyük önem taşımaktadır. Maraş Bölgesinin MÖ I. binyıl kültürleri, bu döneme ait Bölgede geniş kapsamlı bir kazı çalışması yapılmadığından daha çok bulunan steller ve yüzey araştırmaları üzerinden açıklanmaktadır.
Maraş’ta Toroslar’ın kuzeyinde kalan ovalar diğer dönemlerde olduğu gibi Elazığ-Malatya ve Orta Anadolu kültürlerinin izlerini taşımaktadır (Konyar, 2010, s. 152). Türkoğlu’nda bulunan İstasyon Höyük, Mine Höyük, Sivrimine Höyük, Özbek Höyük ve Pazarcık’ta yer alan Evri Höyük gibi merkezler Geç Kalkolitik-İlk Tunç Çağı’na ait önemli merkezlerdir.
Mezopotamya’da hüküm süren Asur İmparatorluğu’nun MÖ 8. yüzyıl sonlarından itibaren Geç Hitit Krallıklarını birer birer yıkmasından sonra Gurgum Krallığı da Asur tarafından ortadan kaldırılmıştır. Maraş ve çevresi MÖ 711-612 yılları arasında Asurluların hâkimiyeti altına girmiştir .Asurluların Babil ve Pers hakimiyetine girmesiyle Maraş ve çevresi de MÖ 546 yılında Pers hakimiyetine girmiştir.Büyük İskender’in Pers İmparatorluğu’na son vermesine kadar yani MÖ 331 yılına kadar MÖ 6-4. yüzyıllar arasında bölge Pers hakimiyetinde kalmıştır.Persler hâkimiyeti altında olan topraklarda satraplıklar kurmuşlardır. Bölge muhtemelen o yıllarda Perslerin dokuzuncu satraplığına yani Kapadokya Satraplığı’na bağlanmıştır.