Mustafa ALİCAN*
Özet
Tarihi boyunca bulunduğu bölgede hâkimiyet tesis eden siyasî yapılarla ilişkili olarak farklı isimlerle anılan ve geçmişi antik çağlara kadar uzanan Maraş, coğrafî açıdan Akdeniz ile Doğu Anadolu bölgeleri arasında yer alan bir şehrimizdir. Hulefâ-i Râşidîn döneminde, İslâm fetihlerinin el-Cezîre’ye ulaştığı erken bir tarihte, 637 yılında Hâlid b. Velid tarafından fethedilerek İslâm devletinin sınırları içerisine dâhil edilmiştir. İslâm coğrafyası ile Bizans İmparatorluğu arasındaki sınır hattında bulunması dolayısıyla uzun süre gazâ üssü olarak kullanılan Maraş, taraflar arasındaki bitmez tükenmez hâkimiyet mücadelelerinin sürekliliği dolayısında süreç içerisinde birçok kez el değiştirmiş ve birçok kez tahrip edilerek defalarca imar edilmiş, haliyle de şehirde uzun süreli ve kalıcı bir siyasî istikrarın temin edilebildiği pek görülmemiştir. Şehrin bu talihsiz durumu Anadolu’nun Türk hâkimiyeti altına girmesi ile de sona ermemişti. Müslüman Türklerle Haçlılar ya da Ermeniler arasında süren mücadeleler sırasında da herkesin gözü buranın üzerindeydi ve birçok saldırıya hedef olmuştu. 13. yüzyılın başında meydana gelen Moğol istilasından sonraki süreçte yoğun bir Türkmen nüfusunun yerleştiği Maraş ve çevresi, bu tarihlerden itibaren her zaman gerek siyasal gerek sosyal açıdan Türk unsurunun baskın olduğu bir bölge oldu.
Bildirimizde, ortaçağda kaleme alınmış Arapça kaynak metinlerinde yer alan Maraş’a dâir kayıtlar derlenecek, söz konusu kayıtlardan hareketle kronolojik hattı takip eden bir Maraş tarihi anlatısı oluşturulmaya çalışılacaktır.
* Doç. Dr., Adıyaman Üniversitesi Tarih Bölümü.