Pağnik nahiyesindeki vakıfların tamamı evlâtlık vakıflarıdır. Bu nedenle toprak tasarrufu has, zeamet ve tımarın yanı sıra vakıf olarak da ayrılmıştır. Giriş kısmında değinildiği üzere, Pağnik nahiyesinin Selçuklu Sultanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in bir oğluna iktâ olarak verilmesiyle birlikte bu nahiyenin gelirleri Osman Bey’in bu oğlu ve daha sonraki dönemlerde de onun evlâtlarına geçmiştir. Pağnik nahiyesindeki malikâne-divanî sisteminin Selçuklulardan intikal ettiği anlaşılmaktadır. Osmanlı Devleti kurulduktan sonra da, Ertuğrul Gazi’nin torunlarının bu hakları korunmuş ve tasarruf ettikleri bu topraklar daha sonra evlâtlık vakfı haline getirilmiştir. Yıldırım Bayezid Malatya’yı Osmanlı Devleti’ne bağladığında da, Osman Bey’in evlâtlarının burayı tasarruf etmelerine izin vermiştir.
Yavuz Sultan Selim döneminde söz konusu bölgenin kesin olarak Osmanlı topraklarına dâhil edilmesiyle buranın tahriri yapılmış ve bu bölgede tımar sistemi uygulanmaya başlanmıştır. 1519 tarihli ilk tahrirde nahiyenin, Pağnik zaimi Cafer’in tasarrufuna verildiğini görmekteyiz.[1] 1524’ten itibaren bölgede “malikâne-divânî sistemi” nin uygulandığı ve Pağnik nahiyesinin malikâne hisselerinin Ertuğrul Gazi’nin torunlarının[2] ve Harun b. Mehmed’in vakfı[3] olarak kaydedilmiştir. Zira Osmanlı Devleti’nde uygulanan malikâne-divâni sistemindeki divânî hisseleri çoğunlukla tımar beylerine dirlik yazıldığı halde, malikâne hisseleri mülk olmuş veya sahipleri tarafından vakıf haline dönüştürülmüştür[4]. 1530 tahririnde Pağnik nahiyesine tabi köy ve mezraların malikâne hisselerinin yine Sultan Osman evlâtlarının ve Harun b. Mehmed’in tasarrufunda olduğu anlaşılmaktadır[5]. Pağnik nahiyesinde 1547’den itibaren malikâne-divânî sisteminin kaldırıldığı ve evlâtlık vakıflarının padişah ve şehzade haslarına tahvil edildiği görülmektedir[6].
Tablo I: Pağnik Nahiyesinde Evlâtlık Vakıfları (Akçe olarak)[7]
Vakfın Adı | Gelir Kaynakları | Gelir Miktarı | |
1524 | 1530 | ||
Evlâd-ı Sultan Osman (Ertuğrul Gazi’nin Soyu) | Pağnik | 556 | 2668 |
Bulam | 265 | 1530 | |
Pazılu | 242 | 300 | |
Hacı Kendi | 178 | 705 | |
Kömürsûd | 393 | 1436 | |
Recep | 125 | 450 | |
Bacı (Uzun Kozluk) | 212 | 512 | |
Avşari | 245 | 2125 | |
Ayas | 320 | 820 | |
Yarımcahan (Yarımca) | 31 | 132 | |
Cebaki | 158 | 158 | |
Sorkun | 306 | 400 | |
Haceri | 630 | 959 | |
Toplam | 3661 | 12195 | |
Harun b. Mehmed | Şifrin | 63 | 163 |
Abdulharap | 1962 | 2154 | |
Payamluca | 170 | 220 | |
Çardigin | 170 | 220 | |
Göbdin | 240 | 453 | |
Düzağaç | 56 | 430 | |
Kızılviranı | 22 | 600 | |
Poğra | 1017 | 2690 | |
Kavak | 187 | 287 | |
Sarsı | 135 | 235 | |
Debirge | 409 | 859 | |
Gödenik | 145 | 345 | |
Karacaviran | 304 | 304 | |
Genedolu | 20 | 50 | |
Ağcataş | 18 | 372 | |
Fate Dere maa Sultan Kozluğu | 23 | 123 | |
Derende | 84 | 400 | |
Zerni | 83 | 70 | |
Bugezi | 83 | 440 | |
Resm-i giyâh der-karye-i Abdulharap | – | 200 | |
Toplam | 5191 | 10615 | |
Genel Toplam | 8852 | 22810 |
Pağnik nahiyesinin 1524 tahririne göre yıllık geliri 25661 akçe,[8] 1530’da ise 40912 akçe tutmaktadır. Buna göre Pağnik nahiyesindeki vakıfların toplam hâsılat içerisindeki oranı 1524’te 8852 akçe ile % 34’lük bir orana tekabül etmektedir. 1530’da ise 22810 akçe ile % 55 gibi yüksek bir orana ulaşmıştır. Tablo I gözden geçirildiğinde görüleceği üzere, vakıf gelirleri içinde Osman Bey evlâtlarının hissesi 1524’te 3661 akçe ile yaklaşık % 41’e, Harun b. Mehmed’in hissesi ise 5191 akçe ile yaklaşık % 59’a tekabül etmektedir. 1530’da ise Osman Bey evlâtlarının vakıf gelirleri içerisindeki payı 12195 akçe ile % 53’lük bir oranla 1524’e göre artarken, Harun b. Mehmed’in hissesi 10615 akçe ile % 47’ye düşmüştür.
Tahrir Defterleri tasnifinde 156 numarada kayıtlı olan Vakıf Defteri, 408 numaralı Mufassal Tahrir Defteri’yle mukayese edilmek suretiyle, Pağnik nahiyesinin 1530’daki gelir yekûnu ve bu yekûn içerisindeki malikâne (vakıf) ve tımar (has ve tımar) gelirleri tespit edilmeye çalışılmıştır.
Yukarıdaki tablo incelendiğinde Sultan Osman evlâtlarının vakıflarını oluşturan köy ve mezraların Pağnik ve Bulam köyleri çevrelerinde yer aldıkları, Harun b. Mehmed vakıflarını dâhil olan yerlerin ise Poğra ve Abdulharap köylerine hem-civar olan köy ve mezralardan oluştuğu görülür. Burada Pağnik nahiyesinin coğrafî özelliği göz önüne alınarak böyle bir taksim yapıldığı tahmin edilmektedir. Zira XVI. yüzyılda Pağnik nahiyesini oluşturan köy ve mezraların genelde iki verimli saha etrafında kümelendikleri görülmektedir. Bunlardan biri, günümüzde de “Bulam Yazısı” denilen Zerban ve Avşari gibi iki büyük suya sahip olan arazi ile “Porğa Yazısı” denilen düz ve verimli araziden oluşmaktadır. Her iki ova arasında tabî bir sınır oluşturan ve Ak Dağ’ın uzantısı olan küçük bir dağ silsilesi bulunmaktadır. Selçuklu Sultanı tarafından Ertuğrul Gazi’nin torununa dirlik olarak verilen Pağnik’in, bugünkü Bulam Yazısı denilen düzlüğün oluşturduğu arazi ve çevresindeki mezra ve yaylaklardan oluştuğu anlaşılmaktadır.
Sonuç
Oğuzların Kayı boyuna mensup olan Ertuğrul Bey ve aşireti Osmanlı Devleti’ni kuran ana unsur olarak tarihteki yerini almıştır. Ertuğrul Gazi’nin babasının yaygın olarak bilinenin aksine Süleymanşah değil Gündüz Alp olduğu hem muasır kaynaklar hem de Osman Bey dönemine ait bir sikkeden anlaşılmaktadır. Bu nedenle tarihî olaylar araştırılırken olayın cereyan ettiği dönemdeki muasır kaynakların iyi bir şekilde tetkik edilmesinin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
Ertuğrul Gazi’nin Selçuklu-Moğol savaşında Selçukluların yanında yer alarak yardım etmesi akabinde İznik Rum devletine kaşı yine kendi dindaş ve soydaşlarının safında yer alması ona ve aşiretine ödül olarak Söğüt ve Domaniç’i getirmiştir. Osmanlıların güçlünün yanında değil haklının yanında, zalimin yanında değil mağlup olmak üzere olan Selçukluların yanında yer alması sonucu Allah’ın yardım ve inayetine mazhar olmuş, bu adaletli tutumu sonucunda bir aşiretten Cihan devletine yükselmiştir.
Selçuklu sultanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev’in Ertuğrul Gazi’nin oğlu Osman Bey’in bir oğluna Kâhta’ya bağlı Pağnik’i dirlik olarak vermesi Türk tarihindeki rehine meselesi ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Türk devletlerinde tabi bey veya prensin metbu devletin hükümdarına bir oğlunu veya kardeşini ona bağlılığının bir göstergesi olarak rehine bırakmaktaydı. Selçuklularda usul haline gelen uygulamanın Osmanlılarda da devam ettiği görülmektedir.
Selçuklu Devleti’nin ucunda bir bey olan Ertuğrul Gazi devlete bağlılığının bir nişanesi olarak torununu III. Gıyaseddin Keyhüsrev’e rehine olarak bırakmasına Selçuklu Sultanı’nın belki de eşine rastlanmamış bir kadirşinaslıkla bu çocuğu rehine olarak alma yerine ödüllendirip Kahta’da dirlik vermesi, Ertuğrul Gazi’nin tereddütsüz olarak Selçukluların yanında yer almasının bir sonucu olsa gerektir. Kahta’nın bir Osmanlı şehzadesi ile şeref bulması da ayrıca üzerinde durulması gereken bir husustur.
KAYNAKLAR
- Arşiv Belgeleri
- Başbakanlık Osmanlı Arşivi
1.Tahrir Defterleri
No. 71, 123, 408, 997
B.Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivi
1.Tahrir Defterleri
No. 142
- Kaynak Eserler
ÂŞIK PAŞAOĞLU TARİHİ, (haz. Atsız), MEB, İstanbul 1992.
DÜSTÛRNÂME-İ ENVERÎ, (19-22. Kitaplar) Osmanlı Tarihi (1299-1465), (haz. Necdet
Öztürk), Çamlıca Yayınevi, İstanbul 2012.
HOCA SADETTİN EFENDİ, Tacü’t-Tevarih, C.3, (haz. İsmat Parmaksızoğlu), Kültür
Bakanlığı, Ankara 1992.
MEHMED NEŞRİ, Kitab-ı Cihan-Nümâ Neşri Tarihi, (haz. Faik Reşit Unat-Mehmed A.
Köymen), C. I, TTK, Ankara 1987.
MÜNECCİMBAŞI AHMED DEDE, Sahaif-ül-Ahbar fî Vekayi-ül-A’sâr (Müneccim Tarihi), C. I, (çev: İsmail Erünsal), Tercüman 1001 Temel Eser, No. 37.
NİZAMÜ’LMÜLK, Siyasetnâme, (haz: Sadık Yalsızuçanlar), Antik Dünya Klasikleri,
İstanbul 2010.
ORUÇ BEĞ TARİHİ ,(haz. Atsız), Tercüman 1001 Temel Eser, No. 5.
SİCİLL-İ OSMANÎ YAHUD TEZKİRE-İ MEŞÂHİR-İ OSMÂNİYE, (Haz. Ali Aktan-
Abdulkadir Yuvalı-Mustafa Keskin), C. I, İstanbul 1995.
YAZICIZADE ALİ, Tarih-i Âl-i Selçuk, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Revan, nr. 1390.
III. Araştırma ve İncelemeler
BAŞAR, Fahamettin Başar, “Ertuğrul Gazi”, DİA, C. 11, İstanbul 1995, ss. 314-315.
EROĞLU, Haldun, Osmanlılar Yönetim ve Strateji, Gökkubbe Yayınları, İstanbul 2007.
İNALCIK, Halil “İskender Bey”, DİA, C. 22, İstanbul 2000, ss. 561-563.
________, “Mehmed II”, DİA, C.28, Ankara 2003, ss. 395-407.
KÖYMEN, Mehmet Altay, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, C.III, TTK, Ankara 2001.
MORDTMANN, J.H.,“Kâhta”, İA, C. 6, İstanbul 1993, ss. 89-91.
ÖZCAN, Abdulkadir, “Boğdan”, DİA, C. 6, İstanbul 1992, ss. 269-271.
SÖYLEMEZ, Faruk, “ XVI Yüzyılda Pağnik Nahiyesi”, Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı
171, İstanbul 2007, ss. 201-240.
TURAN, Osman, Selçuklular Zamanında Türkiye, Boğaziçi Yayınları, İstanbul
1996.
TURAN, Şerafettin, “Hersekzâde Ahmed Paşa” , DİA, C.17, İstanbul 1998, s. 235-236.
ULUÇAY, Çağatay, “Bayezid II. İn Ailesi”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih
Dergisi, C.10, S.14, (Eylül 1959), İstanbul 1959.
UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, C. I, TTK, Ankara 1988.
_____________, Anadolu Beylikleri Ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, TTK. Ankara
1988.
_____________, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı, TTK, Ankara 1988.
_____________, “Alâeddin Paşa”, İA, c. I, İstanbul 1993,ss. 282-285.
YİNANÇ, Mükrimin Halil “Ertuğrul Gazi”, İA, c. 4, İstanbul 1993, ss.328-337.
[1] BOA, TD, nr. 71, s. 152-154.
[2] BOA, TD, nr. 123, s. 37-40.
[3] BOA, TD, nr. 123, s. 41, 315-320.
[4] Yediyıldız, s. 83.
[5] BOA, TD, nr. 408, s. 481-485.
[6] BOA, TD, nr. 997, s. 340-344; TKGMA, TD, 142, s. 247-251.
[7] Söylemez, agm, s. 234.
[8] BOA, TD, nr. 123, s. 37-41, 315-321.