Rusya-Ukrayna Savaşı başlayalı neredeyse 1 ay oldu. Rusların istila ve işgal hızı azaldı. Ancak tabir yerindeyse Ukrayna’yı dümdüz ettiler. Ülke altyapısı mahvoldu. Bunun temel sebebi Rus füze ve uçaklarına karşı Ukrayna hava savunma sisteminin olmamasıydı.
Batının Ukrayna’ya savaş öncesi ve sırasında ulaştırdıkları silahlar bayağı iş gördü. Ayrıca devlet-halk birlikteliği Ukrayna’nın direnişini umulmadık düzeyde güçlendirdi. Ruslar hesaplamalarının ötesinde bir dirençle karşılaşınca işin gidişatı başka bir yöne evrildi. Almanya’nın 1.Cihan Harbi’ndeki Yıldırım Harpleri Planının akıbetini hatırlatır oldu.
Almanlar planlamalarına göre ani bir saldırı ile 24 saatte Belçika’yı çiğnedikten sonra Fransa’ya da yüklenecekler ve 1870-71 savaşındaki gibi Fransa’yı da hızla çökerterek doğuya, Rusya cephesine yöneleceklerdi. Ancak evdeki hesap çarşıya uymamış 24 saatte geçecekleri Belçika’da 13 gün kaybetmişler, Fransa’da ise ciddi bir direnişle karşılaşarak Marne Hattı’nda durdurulmuşlardı. Neticede Alman-Fransız Savaşı 4 yıl boyunca Marne Hattı’nda kilitlenir kalır. 1918’de harp bittiğinde Marne Siperlerinde her iki tarafın kaybı 1 milyonu bulmuştu.
Anlaşılan Rus Genelkurmayının Ukrayna hesabı 72 saati geçmiyordu. Kremlin’in hesabı Ukrayna’da tutmadı. Savaşın nereye varacağı kestirilemez oldu. Kremlin “her şey planlamalarımıza göre işliyor” dese de görünen köy kılavuz istemiyor. Ukrayna’ya girmek kolay oldu ama çıkmak kolay olmayacak gibi. Putin’in eylem ve söylemlerine bakarak tüm Ukrayna’yı istediği akla gelse de daha şimdiden Ukrayna’yı yutmak kolay olmayacak gibi görünüyor. Halkın ordusuyla beraber direniyor olması Kremlin’in hesap edemediği en büyük yanılgı oldu.
Tarih yıpratıcı bir savaşa tanık olacak gibi görünüyor. Ukrayna’yı kısa sürece teslime zorlamanın yolu ya sınırlarını kapatarak dünyadan izole etmek ya da ABD’nin Japonya’ya yaptığı gibi nükleer güç kullanmaktır. Ancak ABD atom bombası kullandığında Almanya teslim olmuş, Avrupa’da savaş bitmiş ve ABD dünyayı peşine takmıştı. Ayrıca nükleer güce sahip tek devlet olarak rakipsizdi. Şimdi ise şartlar başka türlü. Rusya hem karşısına ABD’nin başını çektiği geniş bir koalisyonu almış durumda hem de nükleer güç tekeline sahip değil. Ukrayna’da böyle bir yola tevessül etmesi karşı cephenin de nükleer kapasitesini harekete geçirmesine yol açacaktır. Ayrıca Ukrayna’yı nükleer teknoloji ile yıkması tüm tarihini inkâr ve kendi iç kamuoyunu bile karşısına alması anlamına gelir. Kendi toprakları olarak gördüğü Ukrayna’yı nükleer güçle yıkması cinnet hâlinden başka bir şeyle açıklanamaz ki, şimdilik bu seçenek ihtimâl haricidir.
Savaş hem Rusya’yı hem de Ukrayna’yı asimetrik olarak paralı savaşçılar tercihine itmiş durumda. Her iki ülke de dünyaya resmen çağrıda bulundu. Ukrayna, topraklarını savunma kaygısıyla yabancı savaşçı toplarken, Rusya, Rus ailelere oğullarının tabutlarını götürmektense kimseye hesap vermek zorunda kalmayacağı paralı katilleri kullanmayı tercih etmiş durumda.
Bu mevzu çok su götürür. İşin sonu tüm dünya için tehlikeli ve tehditkâr bir oluşuma dönüşecek gibi. Paralı asker demek paralı katil demektir. Paralı asker demek; para için hiçbir inanç, din, mezhep, ırk, cinsiyet, ülke ayrımı yapmadan insan öldüren kiralık kelle avcıları demektir.
Hayatını insan öldürerek kazanan katiller ordusu tarihin her döneminde vardı. Şimdi modern çağda modern insan tarafından meşrulaştırılan bir sisteme dönüşüyor.
Bu savaş neticelendiğinde çoğu vaat edilen paralarına ulaşmadan ölüp gidecekler. Ama kalanları insan öldürme konusunda ustalaşmış bir şekilde yeni kazançlar için öldürecek insan aramaya başlayacaklar. Sayıları daha da artacak, yeni katılımlar olacak. Para için silah sıkan katillerin sayısı arttıkça bunlardan yararlanmak isteyen devletler, terör örgütleri, yasa dışı oluşumlar, mafya, kumar, fuhuş, uyuşturucu, insan kaçakçısı karteller devlet düzeninin bozulduğu ülkeleri kana bulayacak.
Şimdiye kadar daha çok yasa dışı bir şekilde ve güvenlik şirketleri adı altında yapılıyordu. Şimdi ise resmen devletler eliyle meşrulaştırılmış durumda. Bu kötülüğün meşrulaştırılmasının başlıca mesulü Rusya ile birlikte Ukrayna’daki kirli savaşı kendi silah sanayileri için bir kaynak olarak gören ve savaşı durdurmaktansa körüklemeyi ana siyasetleri olarak belirleyen başta ABD ve Batılı ülkelerdir.
Türkiye bu mevzuyu biran evvel uluslararası kamuoyuna ve oluşumlara taşımalıdır. Paralı savaşçı konusunu dünya üzerinde samimi ve ısrarlı bir şekilde gündeme getirecek devlet sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bu sebeple Türkiye insanî olan her meselede olduğu gibi bu mevzuda da öncü rol oynamalıdır.
Her ne kadar etkisi ve yapılanması insanî krizleri engellemeye müsait ve inandırıcı olmasa da başta BM Genel Kurulu olmak üzere ilgili uluslararası kuruluşlar bünyesinde “paralı savaşçıların” bir insanlık suçu ve insanlığın geleceği için ciddi bir tehdit olduğu tüm yanlarıyla ortaya konulmalıdır.
2.Dünya Savaşı sonrası kurulan dünya düzeninin çatırdadığı ve sonlarına geldiği ortada. SSCB’nin dağılmasıyla ABD’nin ilan ettiği tek kutuplu dünya düzeni ve “tarihin sonu” tezleri bir propagandadan ileri gidememiştir. Asya-Pasifik’ten Avrasya hattına kadar yükselen ciddi güç merkezleri yeni bir dünyanın habercisidir.
Türkiye mevcut potansiyeliyle önüne çıkan bu tarihî fırsatı iyi kullanabildiği ölçüde yeni bir dünyanın öncülerinden birisi olabilecektir. Rusya-Ukrayna Savaşının başından beri tansiyonu düşürmek ve silahları susturmak konusundaki reel-politik duruşu ülkemize çok ciddi bir diplomatik merkez hüviyeti kazandırmıştır.
AB ve ABD, Rusya ile aralarındaki diplomatik zemini büyük ölçüde yıkarak yeni bir soğuk savaş kapısını hoyratça aralamış durumdalar. Her iki dünyadan bağımsız ve kendi gerçekleri ölçüsünde uzlaştırmayı esas alan bir dış politikayı önceleyen Türkiye daha şimdiden kendini bir diplomatik merkez olarak kabul ettirmiş durumda. Antalya Diplomasi Formu geleceğin Davos’u olma yolundadır. Bunun ilk işaretini savaşan her iki ülkenin en üst düzey iki diplomatı olan Rusya ve Ukrayna dışişleri bakanlarını bir araya getirerek ortaya koydu.
Yaklaşık iki hafta içinde çok sayıda devlet ve hükümet başkanı Türkiye’ye gelerek cumhurbaşkanlığı düzeyinde diplomatik temaslarda bulundular. Almanya’nın çiçeği burnunda başbakanı, Slovenya ve Polonya cumhurbaşkanları, NATO Genel Sekreteri, hatta doğalgazını Türkiye olmadan Avrupa’ya satamayacağını anlayan İsrail’in cumhurbaşkanı bile gelip gittiler. Senatörlüğünden beri Türkiye’yi terbiye etmeyi (!) aklına koymuş olan ABD Başkanı bile 45 dakikalık bir telefon görüşmesine ihtiyaç duydu. Tarihi bağlarımızın bulunduğu dost ve kardeş ülkelerle Afrika ülke liderleri sayıyı bayağı kabartıyor. Türkiye dış politikada etkinliği ve gücünün çarpan etkisiyle katlanacağı yeni bir döneme girmiş durumda. Yeter ki ülkemizin yarınlarını iç politikanın kısır çekişmelerine feda etmeyelim.
Bu sebeple paralı savaşçılar meselesinde iktidar ve muhalefetin katılımıyla TBMM’nin ortak bir beyanname yayınlayarak bu tehdidi dünyaya deklare etmesi küresel güvenlik meselelerinde Türkiye için yeni bir yol haritası olacaktır. Ülkemizin öncülük edeceği bu ve benzeri girişimler güç dengelerinin de değişeceği yeni bir dünyanın kuruluşunda temel ilkelerden birisi olacaktır.
21/03/2022
İbrahim KANADIKIRIK