Sınırlarımı zorlayıp tüm kâinata yayılacak eşit bir titreşimle 160 desibelin üzerinde çığlık atarak tüm dünyayı sağır etmek isterdim. Maksadım asla zarar vermek amacı gütmezdi fakat kimse kimseyi duymayınca anlamaya çalışmak arzusu artar mıydı? Cevabını görürdüm. Yıllar önce bahsettiğim konuya uygun bir film izlemiştim; yönetmeni David Mackenzie filmin adı ise Perfect Sense 2011 ortak yapım bir filmdi. Tüm dünyayı saran bir salgın sebebiyle herkesin tüm duyularını kaybettiği bir ortamda insanlığın sonu beklenirken, aşkın hislerimizin varlığını hatırlattığı dehşet verici fakat romantik bir konusu vardı. Ben severek izlemiştim hissederek izlemiştim, empati kurarak… O dönem bilimkurgu ve aşk birleşmesinden çok fazla olumsuz eleştiri almış olsa da ben anlatılmak istenen şeyin duygusunu almıştım. Güzeldi çünkü geriye sarılmaktan başka çare kalmıyordu, üstelik sevdiğimiz ya da sevmediğimiz diye insan ayrımı yapabilecek bir seviye olmadığı gerçeği sizi hissetmenin arzusu içine çekiyordu, geriye kalan son şeye…
Ruhen hissizleşmek, bedenen hissizleşmekten çok daha karanlık ve kötü hissiyatındayım.
Şimdiki salgın ise mesafeler açtı, yalnızlaştırdı… Değil sarılmak yan yana gelmek bile risk hali aldı. Bizlere bir öğretisi oldu mu, muhakkak oldu. İdrak etmek, farkında olmak sonucuna eriştirmiş olduğu kanısındayım. İnsanı insana düşman eden, insanı insana bağlayan tüm sebepler iç çelişkileriyle kafa karıştırmaya yetti. Nasıl bir dönemdi ama diye mazide kalan bir süreç olarak geçip bitmesi dileğiyle altını çiziyorum yalnızlığın. Fazlasıyla yalnızlığı tattığımız, özlemi iliklerimize kadar hissettiğimiz bir süreç yaşadığımız. Yine de belki bir ihtimaller doğrultusunda değişeceğiz hep beraber.
Anlamak, anlayabilmek, hissetmek, hissedebilmek algılarımızın sınırlarını zorlarcasına…
İflah olmaz bir topluluk insanoğlu her kafa bir dünya temsili, bambaşka hayatların, düşüncelerin, fikirlerin olduğu. Saçmalayarak belki saçmalamadan, uçarı ve bazen olgunca yetişkin benliğimizi kaybetmeden iletişimde kalabileceğimiz seviyeye ermek ümidindeyim. Yoksa sağır edecek bizi zaten duymadıklarımız, görmediklerimiz, hissetmediklerimiz…