Site icon
Teketek Haber

ŞAZİ (ŞADİ) BEY CAMİİ

Bilindiği üzere Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde şehir, camilerin çevresinde ve mezarlıklarla iç içe kurulurdu. Camilerin çevresinde kurulur, çünkü Müslüman halk her işini ibadet etme duyarlılığıyla gerçekleştirir. Hem işlevsel hem de sembolik olarak camiler Müslümanların bu yönüne işaret eder. Mezarlıklarla iç içe kurulur, çünkü Müslümanlar belki de bu dünyaya olduklarından daha çok öbür dünyaya bağlı yaşarlar. Ve mezarlıklar bu bağlılığı simgeler, gösterir ve hatırlatır. Bu özellikler, Kahramanmaraş gibi yamaca kurulmuş, eğimli bir yapı gösteren şehirlerde de değişmez. Mahalle, merkezi konumda bulunan camiin ismiyle anılır. O yüzden Evliya Çelebi Seyahatnamesinde ve birçok Osmanlı kaynaklarında Şazi Bey Camiin bulunduğu mahallenin ismi Şazi Bey Camii mahallesi olarak geçer. Günümüzde ise Şazi Bey Camii Dumlupınar mahallesindedir.

Şazi Bey Camii çeşitli kaynaklarda “Şadi Bey Camii”, “Şadiye Camii”, “Şaziye Camii” ve “Müftü Ali Efendi Camii” gibi değişik isimlerle de anılmış. Genel kanı onun 15. Yüzyılda Dulkadir Beyi Alaüddevle (1480-1515) tarafından yaptırıldığıdır. 1707-8 tarihinde Müftü Ali Efendi’nin camiyi onardığı bilinmektedir. O yüzyıldan günümüze de defalarca onarımdan geçen Şazi Bey Camii eski minaresi, giriş kapısı, kitabesi ve pencere süslemelerindeki tarihi dokusuyla geçmiş çağlardan bir esinti; yeni minaresi, abdesthanesi, havuzu, geniş avlusuyla da ziyaret, namazgah ve buluşma mekanıdır.

Şazi Bey Camii Dumlupınar mahallesinde Tekke ve Malik Ejder caddeleriyle, Sait Zarifoğlu bulvarının bitiştiği noktada, tam köşededir. Halk arasında bu nokta “sokakbaşı” olarak geçer. Bir de tabii “çarşıbaşı” var. Kapalı Çarşı’nın başladığı nokta. İnsan bu halk tabirlerinin kökenini, nereden geldiklerini düşündüğünde, acaba Kapalı Çarşı’nın girişi, sokakların bitip çarşının başladığı yer olduğu için mi, o noktaya “çarşıbaşı”; Şazi Bey Camii’nin bulunduğu noktaya da çarşının bitip, sokağın başlamasından dolayı mı “sokakbaşı” denildiğini sormadan edemiyor. Çarşının ulaşılacak nokta, camilerin giriş ve çıkışların başını tuttuğu düşünülecek olursa, tahminimiz ve sorumuz yerli yerinde görünüyor. Aynı şey Osmanlı’nın İstanbul’unda da yeni yapılan köprüler için geçerliydi. Köprülerin giriş ve çıkışına küçük de olsa camiler inşa edilirdi. Bu, hem köprüden geçmiş veya geçecek olan Müslümanların dinlenebileceği, ibadet edebileceği ve toplanabileceği bir mekanın olmasını mümkün kılıyordu hem de şehir dizaynının belli bir plan doğrultusunda oluşturulmasını sağlıyordu.

Şazi Bey Camii’ne gittiğinizde havuzun kenarında, pantolonunu ve gömleğini çemremiş, abdest almaya hazır, Müslüman kardeşleriyle sohbet eden, birbirine takılan, şakalaşan ya da halleşen, dertleşen, her yaştan insanlarla karşılaşırsınız. Bu da camiye ayrı bir muhabbet ve sıcaklık katar. Camiin gölgesi bütün Müslüman gönülleri ve sohbetlerini çevreler. Orada tanıdık veya tanımadık diye bir şey olmaz. Herkes birbiriyle kardeştir. Uzak semtlerden gelmiş olsanız bile, yabancı muamelesi görmez, aynı muhabbetin ortağı olursunuz. Çocukların havuz suyuyla oynamalarını ise bazı dedeler tatlı bir kızgınlıkla, bazıları ise seven ve mutlu olan bakışlarla izler.

This website uses cookies.

This website uses cookies.

Exit mobile version