Site icon Teketek Haber

SOSYAL ÇARESİZLİK!

Geçmişi yaralı ülkemizin doğurduğu yaralı nesiller, yara açmaya devam ederek bir sonraki nesle mutasyona uğramış genetik bir acı silsilesi daha miras bırakacak.  Tıpkı yıllardır olduğu gibi.

Kız kısmı okumaz deyip evlendirdikleri kız çocuklarının, çocuklarını okutmayıp küçücük yaşta “koca evi güvencedir, okuyup ne yapacaksın” zihniyeti bizim sosyal çaresizliğimizdir. Öğrendiğimiz yaşama biçimidir, davranış biçimidir. Silah tutmayan adama adam mı denir deyip, eline silah tutuşturulan oğlanın, oğluna “sen erkek adamsın niye indirmedin iki tane, kılıbık mı olacaksın, top musun len” zihniyeti bizim sosyal çaresizliğimizdir. Sıkıştırıldığımız dar kalıplar, sosyal baskı, demokratikleştirilmiş fakat uygar ve ilkel olmayan yanlışların diktesi zıtlığıdır. Olmamız gereken kişiliğe karar veren mercilerin de olmamış olması gibi, bildikleri tek doğru davranışın gördükleri ve duyduklarından ibaret olması gibi ve gördükleri tek şeyin aşağılanma olduğunu varsayarsak,  genetik acı mirası bir sonraki nesle aktarılacak demektir.

Sosyal yaşantımızda var olan ve olacak olan insanların düşünceleri, bakışları, söylemleri, davranışları bizim yaşam kalitemizi belirler, onlara farklı gelecek bir formda olmamalıyız. Kalıplaşmış davranışların ötesinde; bir fikir, düşünce ya da görsele sahipsek asla kabul görmeyeceğimiz anlamına gelir ve bu da toplumun bize sunduğu sosyal çaresizliktir.

İş yaşamlarımızda, kurumsallık adı altında ya da çeşitli butik firmaların kişilerin üzerinde kurduğu psikolojik yaptırım baskısı bizlerin sosyal çaresizliğidir. Verdikleri paranın karşılığında aldıkları hizmeti sürekli yetersiz görüp, “biz bu zamanlara kolay gelmedik, ustamızdan dayak yedik, şöyle ezildik, böyle büzüldük” zihniyetiyle, çok çalıştırmanın çok kar getireceğine inanan patrondan bir sonraki patronlara aktarılan sosyal çaresizliktir. Yöneticiliği; dikte etmek, çalışanları disipline etmeye çalışmak zanneden bir yöneticinin iş hayatında öğrendiği ve gördüğü tek sistemin bu olması acı bir sosyal çaresizliktir, aktarılacaktır.

Psikolog Martin Seligman’ın kuramı olan “öğrenilmiş çaresizlik” bu duruma harika bir örnektir. Öğrenilmiş çaresizlik ise “ bir canlının maruz kaldığı zorluklardan kurtulamayacağı inancının ve pasif davranışın yerleşmesi durumudur.” Yani imkanı yokken şartları zorlayan, oldurmaya çalışan fakat artık olmayacağına tamamen inandıktan sonra imkanı oluştuğunda, yapabilir duruma geldiğinde zaten gerçekleştiremeyeceğine kanaat getirmiş olması durumu, bir daha denememek üzere.  Bizlerin sosyal yani toplumsal çaresizliğimizde çok benzer; hepimiz bir diğerimiz gibi olmamak için yola çıkarız, dünyayı değiştirmek isteriz, yeni fikirler, daha modern görseller, ya da daha yaratıcı ve faydalı fikirler, üst düzey eğitim hakkı, dünya barışı, şiddet görmeyen kadınlar, çocuklar, herkesin birbirini çok sevdiği mutlu bireyler vs. ile yeni bir vizyon oluşturmak isteriz kendimizde, çevremizde fakat toplumun yarattığı düzenin bir parçası olmuşuzdur artık ve onların kurallarına göre yaşamak yaşamı daha kolay kılar ve bu da bize mutasyona uğraşmış genetik bir acı mirasıdır. Çünkü cahillikle mücadele sanıldığı kadar kolay bir husus değildir, bildiğini zanneden bir insana doğru olan budur diyemezsiniz ve o bildiğini sandığı şeyleri doğru gibi aktarmaya çoğaltmaya devam edecektir. Asla kimse zihnindeki kendi olamayacak ve bu hepimizin sosyal çaresizliğidir ve ilginç olanda bu çaresizliği hepimizin yaratmış olmasıdır.

This website uses cookies.

This website uses cookies.

Exit mobile version