Süleyman Nazif’e göre, Lûtfiyye-i Vehbî, Hayriyye-i Nâbî
Süleyman Nazif (1869-1927), Nâmık Kemâl’in eserlerine dair Mecmûa-i Ebü’z-Ziyâ’da yayımlanan 27 Şubat 1323 (11 Mart 1908) tarihli mektubunda Lûtfiyye-i Vehbî ve Hayriyye-i Nâbî’nin şiir değil, “tenahnuh” (gırtlağını temizlemek üzere hırıltılı ses çıkarma) ve “tenassuh” (nasihat dinleme) olduğunu iddia eder. Buna ilâveten, şiir heyulâsına ancak Nedim gibi zengin yaratılış sahiplerinin “i‘câz” (herkesin yapamayacağı işi gören) ellerinin şekil vereceğini söyler: “Hâsılı, Lûtfiyye-i Vehbî, Hayriyye-i Nâbî gibi tenahnuh ve tenassuh şi‘r değil; heyûlâ-yı şi‘re ancak Nedîm gibi tabâyi‘-i müstağnî ashâbının eyâdî-i i‘câzı şekil ve sûret verir.”[1]
Görülüyor ki, Süleyman Nazif, bu mektubunda Lûtfiyye-i Vehbî ve Hayriyye-i Nâbî’nin şiir değil, herhâlde anılan iki eseri ahenksiz bulduğunu ve didaktik (talîmî) mahiyette gördüğünü belirtmek üzere, “tenahnuh ve tenassuh” olduğunu söylemektedir. Ancak Nazif’in Mehmed Âkif hakkındaki kitabında ifade ettiği gibi[2], insanın edebî eserler ve şahsiyetler hakkındaki kanaatleri değişebilmekte; daha önce beğendiği bir edebî eserden zevk almaz hâle gelebildiği veya beğenmediği bir edebiyat verimi hakkındaki fikrinin tam aksine döndüğü yahut tenkit ettiği şairi, yazarı takdir etmeye başladığı görülebilmektedir.
[1] “Süleyman Nazif Beyefendinin Âsâr-ı Kemâl’e Dâir Bir Mektûbu (II)”, Mecmûa-i Ebü’z-Ziyâ, 12 Cumâde’l-ûlâ 1329 (11 Mayıs 1911) nr. 95, s. 532. (Aynı cümle, yazarın Mehmed Âkif adlı eserinde şu şekilde yer alır: “Hâsılı, Lutfiyye-i Vehbî gibi, Hayriyye-i Nâbî gibi tenassuh ve tenahnuh şi‘r değil, heyûlâ-yı şi‘re ancak Nedîm gibi tabâyi‘-i müstesnâ ashâbının eyâdî-i i‘câzkârı şekil ve sûret verir.” Süleyman Nazif, Mehmed Âkif, İstanbul 1924, s. 21).
[2] Süleyman Nazif, a.g.e., s. 14.