Tahirü’l-Mevlevî: “İçinde acayip fikirler vardır”
“Kuleli Askerî ve Darüşşefeka hususî liseleri edebiyat muallimlerinden Tahir” (Olgun, 1877-1951), talebeye bir hatırlatıcı (not) olsun diye yazdığı ve 1931 yılında İstanbul’da bastırdığı “Başlangıcından Tanzimat devrine kadar Edebiyat tarihimize dair Manzum Bir Muhtıra”da Sünbülzâde Vehbî’nin de hayatını kısaca hikâye ettikten sonra, edebî şahsiyeti ve eserleri hakkında bilgi vererek bazı değerlendirmeler yapar. Biz burada çalışma konumuzu göz önünde tutarak merhum muallimin sadece Lûtfiyye hakkında yazdıklarına temas edecek; diğer eserleri ve edebî şahsiyetine dair görüşlerini ise nakletmekle yetineceğiz. Tahir Bey’e göre, Vehbî’nin oğlu Lûtfullâh’a nasihatleriını içine alan Lûtfiyye adlı manzum eserinde, acayip fikirler vardır. “Şairin görüşü epeyce dardır.”
Burada açıkça söylemediği için muallimin Lûtfiyye’deki hangi fikirleri acayip (tuhaf ve hayret verici) bulduğunu bilmiyor, ancak tahmin ediyoruz. Tahminimize göre, başka bazı şair ve yazarlar gibi Tahir Bey’in de Lûtfiyye’de acayip bulduğu fikirler, felsefe, hendese (geometri), musiki gibi bazı ilimler ve sanatlar hakkındaki alaycı ve iğneleyici sözlerdir. Mevlevî tarikatine bağlı olan, bundan dolayı bütün mutasavvıf şair ve yazarlarımıza saygı ve sevgi beslediği, adı geçen öğretici eserinden de anlaşılan Tahir Bey’in[1], Lûtfiyye’de ney ve “Yunus ilâhîsi” hakkında yazılmış birkaç dikkatsiz ve saygısızca görünen beyti de hoş karşılamayacağını tahminen söylemek, herhâlde yanlış olmayacaktır.
Ancak onun gibi millî (İslâmî) ve ahlâkî değerleri mühim kabul ettiği eserlerinden anlaşılan bir edebî şahsiyetin, Lûtfiyye’de az bir yer tutan bu gibi “acayip fikirler”e temas etmekle yetinmeyip söz konusu nasihat kitabının büyük kısmını teşkil eden faydalı fikir ve isabetli tavsiyeleri takdir etmesi, bizce, hakkaniyete uygun davranış olurdu. Muallimin, Vehbî tarafından Tuhfe ve Nuhbe adlı manzum sözlüklerin yazılmasını “büyük hizmet” sayıp Lûtfiyye’de acayip fikirlerin olduğunu belirtmekle yetinmesi, kanaatimizce, noksan ve eserin bütünü hakkında yanıltıcı fikir verebilecek bir tariftir. Şimdi Tahirü’l-Mevlevi’nin muhtırasında ilkin umumî olarak Vehbî’nin edebî şahsiyeti, sonra Lûtfiyye’si hakkında hece ölçüsüyle yazdıklarını görelim:
“Hakkiyle nâzımdı bu koca âlim
Üslûbu görünür hatadan sâlim
Bununla beraber şâir değildi
O, şi’ri nazımdan ibaret bildi
Bir asır evvelki adaşı gerçek
Şâirlikte elbet kendinden yüksek
Vehbî’nin âsârı edilse hisap:
Muazzam bir divan, dört manzum kitap
Divanı: vezinli sözler derneği
O sözler belâgat bahsi örneği
(Lütfiye) ünvanlı manzum eseri
Oğlu Lütfullaha nasihatleri
İçinde acayip fikirler vardır
Şairin görüşü epeyce dardır
(Tuhfe)yle (Nuhbe)si manzum lügattir
Bunları yazması büyük hizmettir
Çocuklar bunları ezber ederdi
Hem lügat, hem aruz öğrenirlerdi
(Şevkengiz) isimli kitabı fakat
Ahlâk noktasından sakatmı, sakat
Hafiflik göstermek istemiş gibi
Yazmış açık, saçık bu (Şeyhi Sabî)
Kendisi kocamış, gönlü genç kalmış
Hava vü hevese boyuna dalmış
(Sürurî) dolamış diline bunu
Bu da karalamış hicviyle onu
Yazılan sözlerden bilinmiştir ki
Vehbînin edebî mesleki iki:
Bâzı sözlerinde Nâbiye uygun
Bâzısında ise Nedimden coşkun
Hicivde Nef’înin mukallididir
Üç türlü söz söyler Mer’aşlı şâir”[2]
[Bu koca âlim, gerçekten vezinli, kafiyeli yazılar (manzumeler) yazardı. Onun üslûbu hatasız görünür. Bununla beraber kendisi şair değildi. O, şiiri nazımdan (vezinli, kafiyeli sözlerden) ibaret bildi. Bir asır önceki adaşı (Seyyid Vehbî), doğrusu şairlikte elbette kendisinden yüksektir. Sünbülzâde Vehbî’nin eserleri hesap edilse, (görülür ki) büyük bir divanı, dört manzum kitabı var. Divanı, vezinli sözler derneği, o sözler belâgat bahsinin örneğidir.
Lûtfiyye adlı manzum eseri, oğlu Lûtfullah’a nasihatleridir. Bu nasihatnamenin içinde acayip fikirler vardır. Şairin görüşü epeyce dardır… Tuhfe’yle Nuhbe’si birer (Farsça-Türkçe, Arapça- Türkçe) manzum sözlüktür. Bunları yazması büyük hizmettir. Çocuklar bunları ezber eder; hem kelime (Farsça, Arapça sözcükleri ve onların Türkçedeki karşılıklarını), hem de aruz ölçüsünü öğrenirlerdi.
Fakat Sünbülzâde’nin Şevkengiz isimli kitabı, ahlâk yönünden sakat mı, sakattır!.. Bu çocuk (davranışlı) ihtiyar (şair), hafiflik göstermek istemiş gibi, açık-saçık şeyler yazmış… Kendisi yaşlanmış ama gönlü genç kalmış; heva ve hevese (nefsin gelip geçici, uygunsuz isteklerine) boyuna dalmış… Adanalı Sürûrî bunu diline dolamış; bu da hicviyle (yergileriyle) onu karalamış…
Yazılan şu sözlerden anlaşılmıştır ki, Vehbî’nin edebî yolu ikidir: O, bazı sözlerinde Nâbî’ye uygun, bazısında ise Nedim’den de coşkun; hicivde ise Nef’î’nin taklitçisidir. (Bu bakımdan denebilir ki) Maraşlı şair üç türlü söz söyler.]
[1] Muallim Tahir (Olgun) Bey’in Ahmed Yesevî, Mevlânâ, Sultan Veled, Gülşehrî, Derviş Yunus, Alvanı Şirazî, Yazıcı-zadeler gibi mutasavvıf şairler hakkında yazdıkları için bk. Tahir, Başlangıcından Tanzimat devrine kadar Edebiyat tarihimize dair Manzum Bir Muhtıra, İstanbul 1931, s. 15-16, 19-20, 20, 21-22, 31-32.
Seyyit Vehbî
[2] Tahir, a.g.e., s. 140-141.