Mehmed Talât Bey, Hicri 1290 (1.9.1874) tarihinde Edirne’de doğdu. Üç yaşında iken ailesiyle beraber bir sene kadar İstanbul’da
Çatladıkapı’da oturdu. Vize iptidai mektebinde okuduktan sonra Edirne Askeri Rüştiyesine girdi. Diploma almasına bir kaç gün kala, hocası olan bir subayı dövdüğü için okuldan atıldı ve diploması verilmedi. Üç ay sonra Defterdar Refik Bey’in ısrarı ve araya girmesi üzerine diploma verildiyse de kayıt kabul zamanı geçtiği için İdadi(lise) mektebine giremedi. Ailesinin ekonomik durumu yetersiz olduğu için bundan sonra da okumaya fırsat bulamadı.
İlk memuriyete başladığı günlerde Edirne Alyans İsraelité Musevî okuluna Fransızca öğrenmek maksadıyla kaydoldu. Aynı okulda Türkçe
öğretmeni vekilliği yaparak, hem para kazanıyor hem de okul müdürü Lupa’nın kızından özel dersler alarak Fransızca’sını ilerletiyordu. Talât Bey, okula gelen Fransızca dergilerden Avrupa’yı ve dünyayı tanımaya başlamıştır. Daha sonraları Selânik Hukuk Mektebine kaydolarak ikinci sınıfa kadar devam etmiştir.
İLK GÖREVLERİ
Talât Bey, önce Edirne Posta-Telgraf idaresine stajyer memur oldu. Bir yıl sonra 12 Ağustos 1307(24.07.1891)’de üç yüz kuruş maaşla
Edirne vilayeti telgraf deposu başmüdürlük mukayyitliğine atandı. Buradaki vazifesine devam ettiği sırada politikaya bulaştığı töhmetiyle,
Edirne İstinaf mahkemesince üç sene kalebentliğe mahkum edilmiştir. Bunun üzerine, 18 Temmuz 1313 (30.06.1897) görevinden azledilerek Edirne hapishanesine konulmuştur.
Talât Bey, yaklaşık bir buçuk yıl kadar hapishanede kaldıktan sonra, Sultan II. Abdülhamit’in çıkarmış olduğu bir af iradesi ile, başka
bir vilayette, münasip bir görev verilmek şartıyla affedilmiş, Selanik’le Manastır arasında çalışmak üzere, 1 Temmuz 1314 (13.07.1898)’de
seyyar posta memurluğuna atanmıştır. Bir yıl sonra, 1899’da Selanik vilayeti Posta ve Telgraf Başmüdürlüğünde katipliğe tayin edilmiştir. 2
Nisan 1319 (15.04.1903)’da aynı kurumun tahrirat başkatipliğine yükseltilmiştir. Bu vazifesine devam ettiği yıllarda, gizli olarak siyasetle de
meşgul oluyordu. Fakat, bir gün, Posta ve Telgraf başmüdürü Arap Hamdi Bey, posta müdürü Hamdi Bey’le, tokat tokada müthiş bir kavga
etti. İdarenin bu iki amirinin kavgası mahkemeye intikal etti. Olayın tek şahidi de Talât Bey idi. Tabii ki o da mahkemeye davet edildi. Talât
Bey, en büyük amiri olan Arap Hamdi Bey’den zerre kadar çekinmeyerek, posta müdürü Hamdi Bey’in lehine şahitlik yaptı. Başmüdür Hamdi Bey buna fena halde sinirlendi ve mahkemenin huzurunda : “-Bu adam, din ve vatan hainidir. Padişahımızın bile aleyhinedir. Hattâ bu yüzden hapislerde yatmış, buraya da sürgün gelmiştir, şahadeti makbul olmaz” diye bağırdı.
Başmüdür, mahkeme huzurunda böyle bağırmakla kalmadı, derhal İstanbul’a uzun bir jurnal gönderdi. Bu mahkeme ve jurnal üzerine 8
Teşrinisani 1323 (21.11.1907)’de Anadolu’da münasip bir yere nakledilmek üzere görevinden azledildi. Anadolu’ya gitmeyen Talât
Bey’in böylece memuriyet hayatı sona eriyordu.
TALAT PAŞA’NIN SUİKASTI
Talât Paşa, öldürüldüğü gün, mutadı olan saatte sokağa çıkarak yine aheste yürüyüşü ile, hayvanat bahçesine doğru yürümeye başladı.
Cinayeti işleyen Solomon Teilirian ve arkadaşları, kendisini karşıdaki kaldırımdan takip ediyorlar, gözden kaybetmemeye çalışıyorlardı. Teilirian yalnız bulunuyor, arkadaşları bir otomobil ile onu beş on adım geriden takip ediyordu. Talât Paşa, hayvanat bahçesine girdi. Sırtında kurşunî renkte bir pardösü vardı. Bahçede bir tur attı ve Şark Kahvesi’nde oturup bir kahve içtikten sonra evine gitmek üzere kalktı, yürümeye başladı. Talât Paşa, evinin bulunduğu Hardenberg sokağına girdi. Tam 17 numaralı evin önüne geldiğinde, katil paşanın omzuna dokunarak “Talât, Talât” diye seslenir. O da arkasını dönünce katil başına bir kurşun sıkar ve silahı
oraya bırakıp kaçar. Talât Paşa orada can vererek yere yığılır. Orada bulunanlar kaçmak üzere olan katili yakalarlar ve polise teslim ederler. Talât Paşa, üzerinde Ali Saî adına çıkarttığı sahte kimliği olduğu için ilk önce teşhis edilemez. Paşa’nın cesedi iki saat kadar olay yerinde kalır, ardından, polis tarafından otopsi yapılarak morga kaldırılır. Olaya 200- 300 metre uzaktan şahit olan Salim Bey, olay yerine gelerek paşayı teşhis etmiş ve polis tutanaklarına Talât Paşa’nın öldürüldüğü haberinin geçmesini sağlamıştır. Derhal karısı Hayriye Hanım’a haber verilir.
15 Mart 1921, Salı günü saat 11 sıralarında meydana gelen suikastın ardından cenaze morga kaldırılır, sonra, 19 Mart Cumartesi günü yapılan cenaze töreninin ardından, daha sonra memlekete getirmek amacıyla tahnit edilerek, Berlin’de Müslüman mezarlığında bulunan özel bir mekanda koruma altına alınır.
Talât Paşa’nın vurulduğu gün, 15 Mart Salı günkü Berliner Tageblatt gazetesi akşam baskısında, vurulan kişinin Ali Saî isimli 50 yaşlarında bir Türk olduğunu ve katilin de 24 yaşında İranlı bir öğrenci olduğunu yazmıştı. Fakat, Berlin polisinin cinayet günü öğleden sonra basına yaptığı şu açıklamadan sonra ajanslar tarafından haber bütün dünyaya duyuruldu: “Bugün saat on bir buçuğa doğru Charlottenburg Hardenberg sokağında, 17 numaralı evin önünde, yaşlıca bir bey yabancı uyruklu bir erkek tarafından arkadan vurularak öldürülmüştür. Katil tabancasını hemen atıp kaçmaya yeltenmiştir. Ama halk tarafından yakalanıp Mommsen Karakolu’na getirilmiştir. Burada çok az Almanca bilen ve bir tercüman talep eden katilin kimliği, İran’ın Salmas kenti doğumlu 24 yaşındaki talebe Solomon Teilirian olarak tespit edilmiştir. Hardenberg sokağında oturan Teililirian’ın cinayeti kıskançlık yüzünden işlediği sanılmaktadır. Üstünün aranması neticesinde cüzdanında 12 bin mark nakit para bulunmuştur. Maktulün üstünde bulunan kartvizitlere göre Türk vatandaşı Ali Saî Bey olduğu sanılmaktadır”.
Polisin elindeki ilk hatalı bilgiler birkaç saat zarfında Türk şahitlerin paşayı teşhis etmeleri ile düzeltildi. Bunun üzerine Berliner Tageblatt gazetesi 16 Mart 1921 tarihli ertesi günkü nüshasında şu manşeti atıyordu: “Talât Paşa Berlin’de öldürüldü”
Katil Teilirian, karakolda tercüman aracılığıyla yapılan sorgulamasında, ifadesinin yanında bazı itiraflarda da bulunuyordu. Katil
itiraflarında: “Almanya’ya sadece Talât Paşa’yı öldürmeye geldim. Ailem Ermeni tehcirinde öldü, ben tesadüf eseri ölümden döndüm. Daha o zaman Talât Paşa’yı öldürmeye ant içtim. Ermeni asıllı bazı vatandaşlar bana Talât Paşa’yı öldürmem için para verdi. Epeydir Berlin’deyim. Çeşitli pansiyonlarda kaldım. Birkaç hafta evvel Talât Paşa’nın Hardenberg sokağı 4 numaralı evin ikinci katında oturduğunu öğrendim. Onu rahatça izlemek ve alışkanlıklarını ezberlemek için tam karşısındaki binada oda tuttum”.
Katil, işlediği cinayetten hiç vicdan azabı duymadan itiraflarına şöyle devam ediyordu: “Kitle katili Talât Paşa’nın öldüğünü duyan vatandaşlarım rahat bir nefes alacak ve bu başarımdan ötürü benimle iftihar edeceklerdir. Bunu düşününce seviniyorum. Cinayete sadece bu duyguyu tatmak için işledim. Bu cinayeti soğukkanlılıkla, önceden hesaplayarak, hazırlanarak işlediğimi itiraf ediyorum. Sorumluluğu vicdan rahatlığıyla taşıyorum”