Karlı bir kış günü, Topaloğlan’ın çocuklarından Mehmet ve Osman, av köpekleri “tazı” yı da yanlarına alarak Öskürt’e keklik avına giderler. Ancak hiç akıl edemedikleri bir şey olur; aniden çıkan kar fırtınası, poyraz tipi… Göz gözü görmez. Birbirlerini kaybederler. O akşam eve dönmezler. Herkes endişeli, gözleri yolda onları beklemektedir. Korkulu bekleyiş sabaha dek sürer. Sadece kar değil, karanlık da yolları kesmiştir. Acı haberi gün ağarırken yol arakadaşları tazı getirir. Eve dönen köpek, garip sesler çıkararak, telaşlı hareketler yapar. Tekrar yola düşüp Öskürt’e doğru koşmaya başlar. Evlerinin önünde endişeyle bekleyen halk, durumu fark eder. Tazının peşi sıra yürüyen köylüler donmuş cesetlerden birini köye yakın Hebildede’de, diğerinin ise Öskürt’te bulurlar. Meğer tazı , gece boyunca sahiplerinin yanından hiç ayrılmamıştır. Asıl tipi, asıl fırtına, asıl çağ anası Teslime’nin içinde kopmuştur. Yavrularını kara kışa kaptırmış olmanın verdiği acıyla feryatı Figen koparır. Yaktığı ağıtla yüreğinin sesini duyurmaya çalışır.
Oğlum “yesir”den geldi
Anası çekmedi yokluk
Osman- Memmet avdan gelir
Goynunda gınalı keklik
Osman’ım gelir tekerlek
Çuhasın çiğnine çekerek
Nazlı Osman’ım can veriyor
Tazı gözüne bakarak
Osman’ım gelir yel gimi
Gara ‘temreni’’ tel gimi
Gözlerin kör ola garı
Beddua vermiş el gimi
Öldüm asbap dökülünce
Kim gördü ola yıkılınca
Bacıları ölmez’mola
Çift camiye dıkılınca
Kevenğaya’nın yokuşu
Ener dolanı dolanı
Çüt cerenim can veriyor
Gara beleni beleni
Gızılca’ya gar diyollar
Çıktım dizleyi dizleyi
Gözlerim kör oldu oğlum
Yolun gözleyi gözleyi
Bir gar yağar burun burun
Durun avcılarım durun
Uşaklar avdan gelmiyor
Memmet’in tazısını vurun