Site icon Teketek Haber

Tövbe

Bil ki, azaların ameline değil, kalbin ameline itibar edilir.

Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurur: “Bütün kalpler Rahman’ın parmaklarından iki parmak arasındadır. Eğer Allah düzeltmek dilerse, düzeltir. Eğer saptırmak isterse de, saptırır.”

Sonra Resulullah (s.a.v) şöyle dua eder: “Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım! Kalplerimizi dinin üzere sâbit kıl. Ey kalpleri halden hale döndüren Allah’ım! Kalplerimizi taatin üzere döndür.”

Peygamberimizin (s.a.v) çoğu yemini “ve Mukallibi’l-kulub” (: kalpleri evirip çevirene yemin olsun) şeklindedir.[1] Bundan dolayı azimet ve basiret erbabı taatlerinin peşine çok istiğfar çekmişlerdir. Çünkü onlar taatlerindeki eksiklikleri ve taatlerini celaline, kibriyasına layıkıyla yapamadıklarını müşahede ettiler.

Menâzil sâhibi şöyle söyler: “Razı olduğun her taat, senin aleyhinedir. Kardeşini ayıpladığın her masiyet ise, sonuçta sana döner, sen de yaparsın.”

Menâzil şârihi şöyle söyler: “Kulun taatinden razı olması, nefsine karşı hüsn-i zan beslemesine, ubudiyet haklarından cehaletine, Rabbe lâyık olduğu şeyleri bilmediğine delildir. Esasen zina, içki içme, ordudan kaçma ve benzeri zahirî büyük günahlardan bile daha büyük olan diğer afetler ucub ve kibir düşünceden doğar.”

Şeyh Ebu Medyen (k.s) şöyle söyler: “Ubudiyyetini gerçekleştiren kişi, fiillerine hep riya nazarıyla, hallerine hep kuruntu nazarıyla, sözlerine de hep iftira nazarıyla bakar. Rubûbiyyetin hakikatini ve ubudiyyetin hakikatini gören, Allah’ı da bilen, nefsini de bilen kişiye, yapmaya çalıştığı ubudiyetin Melik-i Hak olan Allah’a uygun olmadığı ayan beyan ortaya çıkar. İnsanların ve cinlerin amelini yapsa bile, yine de akıbetinden ürperir, korkar. Sözün özü, Allah keremiyle, cömertliğiyle, fazlıyla kabul eder. Yine keremiyle, cömertliğiyle, fazlıyla sevap verir.” Ebu Medyen’nin kelamı burada sona erdi.

Allah’ın kullarını ayıplama, nefret ettirme, ümitlerini kesme, yeis ve ümitsizlik vadilerine düşürecek derecede korkutma! Günahından dolayı kardeşini ayıplaman, onun günahından daha büyük, onun masiyetinden daha kötü bir günahtır. Çünkü senin onu ayıplamanda taatinle üstünlük taslaman, nefsini tezkiye etmen, nefsine pay çıkarman, kendi nefsinin günahsız olduğunu ilan bulunur. Hâlbuki senin kardeşin maalesef o günahı işledi. Belki de onun günahından dolayı inkisarı, kendi nefsini zelil görmesi, hudusu, nefsini aşağılaması, kuruntu hastalığından, kibirden, ucubtan kurtulması, boynu bükük, bakışları huşulu, kalbi kırık olarak Allah’ın huzurunda durması, senin taatinle üstünlük taslamandan, taatini çok görmenden, onları sayıp dökmenden, Allah’a ve mahlûkatına minnet etmenden daha çok yararlı ve daha çok hayırlıdır. Bu âsi Allah’ın rahmetine ne kadar yakın, taatini sayıp döken ise Allah’ın gazabına ne kadar yakın! Allah’ın huzurunda zillet duyulan bir günah, sayıp dökülen bir taatten elbette Allah’a daha sevimlidir. Senin geceyi uyuyarak geçirip pişman olarak sabahlaman, geceyi namaz kılarak geçirip beğenmenden daha hayırlıdır. Kendini beğenen kişinin ameli Allah’a yükselmez. Güldüğünü itiraf etmen, ağladığını söyleyip durmandan daha hayırlıdır. Günahkârların inlemesi, söyleyip duranın müsebbihin namesinden Allah’a daha sevimlidir. Belki de bu günah sayesinde Allah ona hastalığını söküp atacak şifasını verir. Şifa sende, ama farkında değilsin.

Ehl-i taatinde de masiyetinde de Allah’tan başkasının bilmediği, basiret ehli olanlar hariç kimsenin mütalaa etmediği sırlar vardır. Basiret ehli de sırları ancak beşeri marifetlerin nail olduğu kadarıyla bilir. Bunun ötesinde kirâmen kâtibin meleklerinin bile muttali olmadığı sırlar bulunur.

Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurur: “Birinizin cariyesi zina ettiği zaman, had cezasını uygulasın. Fakat asla kınamasın. Tıpkı Hz. Yusuf’un (a.s) kardeşlerine ~~12.92~
لَا تَثْرٖيبَ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ ‘Bugün size kınamak yok…’[2] sözü misali.”[3]

Mizan Allah’ın elindedir, hüküm Allah’ındır. Bu asiye vurulan kırbaç, kalpleri evirip çeviren Allah’ın hükmünün gereğidir. Asıl maksad haddi ikame etmektir, ayıplamak değil. Kaderin geri dönüşlerinden ve gücünden cahillerden başkası emin olmaz. Yapmamız gereken kendimize, bütün mümin erkek ve kadınlara Allah’tan mağfiret dilemek, ölmeden önce tövbe etmektir.

[1] Tirmizî, Daavât, 89.

[2] Yûsuf, 12/92.

[3] Buhârî, Hudûd, 36; Müslim, Hudûd, 30; Ebû Dâvud, Hudûd, 32.

This website uses cookies.

This website uses cookies.

Exit mobile version