Beklenmeyen bu yenilgi üzerine I.İzzeddin Keykâvus kızmış, kimse onu sakinleştirememiş ve hattâ teskine cesaret bile edememişti. Sultan, Eyyûbî casusları tarafından yazılan mektupları bir bir komutanların önüne atarak onlardan hesap surdu. Yukarıda değinildiği gibi onların hiçbirinin mektuplardan haberi yoktu. Sultan suçu ve ihmali olduklarını düşündüğü komutanları toplayarak küçük bir kulübeye hapsetti. Bu kulübenin etrafına odunlar yığdırıp daha sonra ateşe verdirdi. Dışarı çıkarak kurtulmak isteyenler zorla buraya geri sokuldu. Bu suçsuz komutanların hepsi feryatlar içinde diri diri yakıldılar. Sultan daha sonra bu yaptıklarından pişman olup büyük ıstırap duymuş ve bu kulübenin olduğu yere bir mescit yaptırmıştır. Yanmışlar Mescidi (Mescid-i Sûhtegân) olarak bilinen bu yer uzun yıllar Elbistan halkının hafızalarında yer etmiştir.[1] Dönemin muasır müellifi ve İslam tarihçisi İbnü’l-Esir, I. İzzeddin Keykâvus’u komutanlarına reva gördüğü bu davranışından dolayı ağır bir şekilde suçlar.[2]
I.İzzeddin Keykâvus, uzun yıllardan beri Maraş emirliğinde bulunan Nusretüddin Hasan Bey’in, damadı ve kardeşini öldürmekle birlikte kendisine dokunmamıştı. O da sultana herhangi bir ihanette bulunmayarak hizmetine devam etmiştir. I.İzzeddin Keykâvus, 1220’de ordusunu toplayarak Eyyûbîlerden intikam alma düşüncesiyle yeni bir sefere çıkarak Malatya’ya kadar geldi ise de daha ileri gidemeyerek hastalandı ve öldü.
[1] Ebü’l-Ferec, II, s.501; İbn Bibi, II, s.213; Koca, s.59.
[2] İbnü’l-Esir, XII, s.304-305.