On dokuzuncu asrın tanınmış şair ve yazarlarından Ziyâ Paşa (1244?-1297/1829?-1880), Harâbât adını koyduğu şiir antolojisinin, kısa, manzum bir şuara tezkiresi sayılabilecek başlangıcında, “Ahvâl-i Şuarâ-yı Rûm”, yani Anadolu şairlerinin hâllerinden bahsederken, Sünbülzâde Vehbî’nin eserlerini de değerlendirir. Paşa’ya göre, manzum sözlük yazma konusunda Vehbî’nin benzeri yoktur. Onun Tuhfe ve Nuhbe adlı lûgatları bu iddianın iki delilidir. Mesnevisinin de hakikaten hoş, “Nâbî’ye ikinci” dense bu vasıflandırmaya pek lâyık olduğunu belirten şairin, Hayriyye’ye benzer biçimde yazılmış olan Lûtfiyye-i Vehbî’yi kast ettiği anlaşılmaktadır:
“Vehbî’ye lûgatda yokdur akrân
Tuhfe ile Nuhbe iki burhân
El-hak bu iki eser güzeldir
Yok misli denir ise mahaldir
Bilhâssa Nuhbe müntehabdır
Keşşâf-ı belâgat-ı Arab’dır
Hoşdur dahi mesnevîsi elhak
Nâbî’ye ikinci dense elyak”[1]
[Vehbî’nin lûgat konusunda eşi, benzeri yoktur. Tuhfe ile Nuhbe (adlı eserleri bu iddiamıza) iki delildir. Gerçekten bu iki eser güzeldir. “Eşi yok” denirse, yeridir. Hele Nuhbe, seçkin; Arap belâgatının gizli ve bilinmeyen yönlerini meydana çıkarıcı(bir lûgat)dır. Hakikaten mesnevîsi (Lûtfiyye) de hoştur; “Nâbî’ye (Nâbî’nin Hayriyye’sine) ikinci” dense, pek lâyıktır.]
Vehbî’nin söz konusu mesnevisini hakikaten hoş bulduğu ve Nâbî’nin Hayriyye’si tarzında, ikinci bir eser saydığı görülen Ziyâ Paşa, antolojisinin mesnevilerden seçmeleri ihtiva eden üçüncü cildine Lûtfiyye’nin çeşitli bölümlerinden –başlıklarına yer vermeksizin- 510 beyit almıştır.[2]
[1] Ziyâ Beğefendi, Harâbât, Matbaa-i Âmire, 1291/1874, c. 1, (s. 17).
[2] Ziyâ Beğefendi,a.g.e., 1292/1875, Bezm-i sâlis, s.181-197.