ERDOĞAN İLE GÖRÜŞTÜKTEN SONRA KAKAVA ŞENLİKLERİNDEKİ ÇERİBAŞILARI GİBİ GERDAN KIRIYOR.”
Zafer Partisi Sözcüsü Azmi Karamahmutoğlu, partimizin Türkiye gündemine ilişkin görüşlerini paylaştı.
Azmi Karamahmutoğlu: 13 Mayıs 2014 yılında Manisa Soma’da bir maden ocağında çıkan yangın nedeniyle 301 madenci hayatını kaybetmişti. Hayatını kaybeden madencileri rahmetle anıyor, ailelerine sabırlar diliyor ve madencilik kazalarının tekrar etmemesi için üzerine sorumluluk düşen kurumların gereğini yerine getirmesini diliyorum
Dün, 12 Mayıs Pazar günü anneler gününü kutladık. Başta anneliği ile Mustafa Kemal Atatürk’ü Türk milletine kazandıran Zübeyde Hanım olmak üzere, şehit ve gazi anneleri ile birlikte bütün annelerin anneler günün kutluyor, saygıyla hürmetle eğiliyorum.
Anneler Gününü kutlarken mültecilerin işlediği cinayetlere kurban giden eşleri sebebiyle çocukları yetim olarak anneler gününe giren annelerimiz oldu. Afyonkarahisar’da ve İstanbul’da. İstanbul Eyüpsultan ilçesinde lise müdürümüz bir mülteci tarafından görev yapmış olduğu okulda uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Bir diğer mülteci cinayeti ise Afyonkarahisar’da gerçekleşti. Suriye uyruklu bir çoban yanında çalışmış olduğu çiftçiyi gasp maksadıyla boğazından keserek öldürdü. Mülteci cinayetleri ülkenin her tarafında. Mülteci cinayetlerinin bu kadar yaygın olmasının sebebinin mültecilerin sayısının çokluğu ve memleketin her tarafında olmasıyla açıklanabilir. Memleketin neresinde olursanız olun mülteci cinayeti gelip sizi bulup canınızı alabiliyor. Çünkü ülkemizdeki mültecileri sayısı sizi her yerde bulacak kadar fazla. Elenmeden, seçilmeden, denetimsiz ve kaçak yollarla gelindiği için; mülteciler arasında suç oranı yüksek.
Zafer Partisi kaçak ve mülteci sorununa dikkat çekerken bizi tek bir politika yürütmekle suçlayanlar şimdi farkına varabiliyor mu aslında biz mülteci sorunundan bahsederken ülkenin asayiş ve güvenlik sorunundan da bahsediyorduk.
İnsanların kanının aktığı yerde belediyelerin sadece su faaliyeti yapmasını söyleyen bir ana muhalefet liderimiz var; Özgür Özel. CHP’ye genel başkan seçildiği günden beri sanki CHP’ye genel başkan seçilmemiş de Kakava Şenliklerine Çeribaşı seçilmiş gibi neşe ve coşku içinde gülücükler saçarak, parti parti dolaşıyor. Liderlerle karşılıklı yumuşama politikaları sergiliyor. Liderlere karşı bu kadar yumuşak davranırken mülteci politikası karşısında alınması gereken tedbirleri alan kendi belediyelerine karşı ise örneğin Afyonkarahisar’ın CHP’li Belediye Başkanı Burcu Köksal’a genel başkanlık mobbingi uygulayabiliyor.
Oysa aynı şehirde bir mülteci çoban tarafından öldürülen çiftçi Mehmet Akşit’in kederli ailesini ziyaret edip acısını paylaşırsa bu daha insani bir tutum sergilemiş olurdu. Bunu yapmak yerine bunların önüne geçmek için tedbirler almaya çalışan Afyonkarahisar Belediye Başkanına karşı sertleşmeyi tercih ediyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in belediyelere önerdiği çalışma kendi ifadesiyle, “Şu mazlum Suriyelilerle uğraşacağına vatandaşın su sorunu ile ilgilenin.” İki yanlış içeriyor. Bunlardan biri ülkemizdeki mültecileri yalnızca Suriye’den gelenlerle sınırlı tutmak. Özgür Özel’in sadece Suriyelilerle sınırlama çabası özellikle belli ki hükümetin başıyla yaptığı görüşmeden sonra edinmiş olduğu bir alışkanlık olmalı ki başından beri takındığı entegrasyoncu politikayı hala daha sürdürmekte. İkinci yanlış ise; belediyeciliğin faaliyet alanını yalnızca suyla sınırlaması. Oysa Afyon’da akan veya akmayan su değil mülteci cinayeti sebebiyle akan Türk vatandaşının kanıydı. Bunun üzerine bir politika gerçekleştirebilir, bir söylem tutturabilirdi fakat yapmadı. Özgür Özel’in Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’dan öğreneceği çok şey var.
Mültecilerin sadece Suriye’den gelenlerle sınırlı olmadığını ve mülteci sorununun ne olduğuna ilişkin konuyu da Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’dan öğrenebilir. Sayın Özel anlamak istemeyebilir fakat evet, elbette bir kentteki kaçakların, mültecilerin sayısının azaltılması belediyecilik marifetiyle mümkündür. Bolu’da bu gerçekleşmiştir Tamamen hukukun çerçevesinde kalınarak kentteki mülteci sayısı en aza indirgenebilmiştir. Bunu yapan Tanju Özcan’a teşekkür ediyoruz.
Fakat anlaşılan Cumhuriyet Halk Partisi’nin hem Cumhuriyetten hem de halktan vazgeçmiş yeni Genel Başkanı, AKP hükümeti ile bir izdivaç masasında. Arapça tabela için “Kuran dili” yorumu getiren Özgür Özel, AKP ile dini nikahı kıymış bile anlaşılan.
CHP simgesindeki altı oktan biri olan milliyetçilik ilkesinden vazgeçtiğini kendisi sakınmadan söylediği için görebiliyor ve biliyorduk. Şimdiyse Arapça tabela kutsamasıyla ve Arapçayı Kuran dili diye kutsamasıyla anlıyoruz ki Özgür Özel, Atatürkçülük ve İnkılapçılık ilkesinden de vazgeçmiş vaziyette.
Sayın Özgür Özel; Zafer Partisi’nin siyaset yapma biçiminde ne radikallik ne de popülizm yer alır. Her ikisi de Zafer Partisi’nin kapısından içeriye giremez. Siz, Zafer Partisi’ni popülizm yapmakla suçladınız. Asıl siz, Avrupa soluna öykünerek çoğunluğa dahil olabilmek adına Atatürk ilkelerinden saparak sol pragmatizmin çukurunda gerdan kıran Çeribaşı gibi bir siyaset yapıyorsunuz. Türk milliyetçilerinden söz ederken lütfen hakaret dili kullanmayınız; rüzgar eken fırtına biçer.
TBMM’ye gönderilen 9. Yargı Paketi, bana göre bu haftanın en önemli gündem maddesi olacaktır. Bir yandan Türk kamuoyunu ‘özgürlükçü Anayasa’ yutturmacasıyla meşgul etmeye çalışan AKP hükümeti, diğer yandan ülkeyi içine daha da kapatacak olan, rejimini daha da baskıcı hale getirecek olan ve otoriterleşmenin yolunu açacak olan bir yargı paketini Meclis’e getirirken içine sokmuş olduğu Etki Ajanlığı maddesiyle bu söylediğimiz tehlikeleri uygulamaya kanunen geçirebilecektir. Bu, kapalı rejimlere özenen bir girişimdir. Otoriterleşme hevesi taşımaktadır. Medyayı, aydınları, toplumsal muhalefeti ve muhalif siyasi partileri baskılamaya, sindirmeye dönük bir yasa çıkarma girişimidir.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin yapmış olduğu açıklama; Türk kamuoyunu üzen Cumhurbaşkanlığının almış olduğu bir karar var. Bu karar, kendi askerinin protez bacağına parasını ödeyemediği için haciz gönderen bankacılık sisteminin, bu protezin ücretini karşılayamayan sağlık sisteminin ülkemize, ülkemiz vatandaşı olmayan ve henüz mülteci statüsünü bile edinememiş fakat potansiyel mülteci konumunda bulunan yıllık 7 bin kişiyi Türk vergi mükelleflerinin cebinden çıkan paralarla ücretsiz olarak ilacından protezine kadar sağlık giderlerinin ücretsiz olarak karşılanması kararı Türk vatandaşlarının tepkisi ile karşılanmıştır.
Bu gelen tepki üzerine Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin yapmış olduğu açıklamada içerideki mültecilerin tamamını kapsamadığı dışarıdaki salgın hastalıklardan, doğal afetlerden, savaşlardan kaynaklı yaralanmaların Türkiye’de görecekleri tedaviye ilişkin olduğunu söyledi. Başından beri söylüyoruz; İsrail’in Gazze’yi boşaltma planlarına hizmet eden, Filistinlileri oradan tahliye etmeye dönük, Filistinlileri İsrail’den Türkiye’ye taşıyacak olan tedavi, eğitim, geçici barınma maksatlı olsun bu tahliye işlemi Suriye’de yaptıkları tahliye işlemi ile yanı sonucu doğuracaktır. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin bizatihi kendisi dezenformasyonun merkezi haline gelmiş durumdadır.