Danimarka merkezli biyoteknoloji şirketi Novozymes, Türkiye’de kurduğu yeni İnovasyon ve Teknoloji Merkezi’nde özellikle bölgesel ekmeklerin tazelik süresini uzatacak enzimler ve mikroorganizmalar üzerinde çalışacak.
Danimarka merkezli biyoteknoloji şirketi Novozymes, Türkiye’de kurduğu İnovasyon ve Teknoloji Merkezi’nde özellikle bölgesel ekmeklerin tazelik süresini uzatacak enzimler ve mikroorganizmalar üzerinde çalışmalar yapacak.
Novozymes’in Gıda ve İçecek Bölümü Ortadoğu ve Afrika Bölge Direktörü Umut Köroğlu, AA muhabirine, Ortadoğu ve Afrika genelinde tüketilen yassı ekmeklerin (flat bread) daha uzun süre taze kalmasını sağlayacak enzimlerin geliştirileceği Türkiye’deki yeni laboratuvarlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Arjantin, Brezilya, Kanada, Çin, Danimarka, Hindistan ve ABD’de üretim yapan şirketin dünya genelinde kullanılan ürünlerinin karbon emisyonunu geçen yıl tahmini 76 milyon ton azalttığını belirten Köroğlu, hedeflerinin 2020 yılında karbon emisyonlarında 100 milyon tonluk bir düşüş sağlamak olduğunu söyledi.
Novozymes için gıda ve içecek endüstrisinin yanı sıra pek çok farklı sektörde biyolojik çözümlerin uygulama potansiyelinin bulunmasından dolayı Türkiye’nin heyecan verici bir yer olduğunu ifade eden Köroğlu, ülkenin aynı zamanda nitelikli iş gücünün de bulunduğunu hatırlattı.
Köroğlu, 6 bin 245 kişiye istihdam sağlayan ve geçen yıl 14,5 milyar Danimarka kronu (yaklaşık 2,3 milyar dolar) ciroya ulaşan şirketin büyümesinde Ortadoğu ve Afrika’nın önemli olduğuna dikkati çekerek, “İstanbul’daki İnovasyon ve Teknoloji Merkezi bölge için önemli bir yatırım. Aynı zamanda Ortadoğu’da teknoloji ve uygulama geliştirme merkezi olarak türünün ilk örneği. 700 metrekarelik tesis, müşterilerinin Ortadoğu ve Afrika’da yaygın olarak kullanılan ekmek türlerini üretmeye yönelik tam donanımlı bir fırın ortamında Novozymes uzmanlarıyla çalışmasını sağlayacak.” dedi.
Gıda israfıyla mücadele
Türkiye’deki İnovasyon ve Teknoloji Merkezi’ni sadece ekmeğin tazelik ömrünü uzatma ve gıda atıklarını en aza indirme hedefiyle kurmaya karar vermediklerini vurgulayan Köroğlu, merkezin ilk olarak fırıncılık endüstrisine odaklandığını, gelecekte süt ve et işleme gibi diğer gıda endüstrilerine de odaklanılmasının yanı sıra deterjanlar gibi temizlik ürünleriyle tekstil üretimi gibi teknik endüstrileri de merkezin becerilerine eklenmesini beklediklerini dile getirdi.
Köroğlu, merkezin ilk odağının fırıncılık alanındaki müşteriler olacağının altını çizerek, “Çalışmalarımızda enzim kullanımıyla müşterilerimizin gıda ve içeceklerinin kalitesini ve sürdürülebilirliğini geliştirmelerine yardımcı olduğuna inanıyoruz.” diye konuştu.
Gıda israfının Ortadoğu ve Afrika dahil, tüm dünyada çok büyük önem taşıdığını anlatan Köroğlu, şöyle devam etti:”Batı tarzı ekmeklerde olduğu gibi, Türk somun ekmeği ve Ortadoğu’nun geleneksel pide ekmekleri belirli bir sürede tüketilmezse bayatlar, kırılganlaşır ve israf olur. Bölgede pidelerin en önemli işlevi katlanabilir olmalarından dolayı et, pilav, sebze ve soslar gibi yiyeceklerde yeme aracı olarak kullanılmasıdır. Belli bir zaman geçtikten sonra ekmeğin tamamı bükülemez hale gelir ve katlanamaz. İnovasyon ve Teknoloji Merkezi’nde, özellikle bölgesel ekmekler üzerinde bayatlamayı önleme, tazeliğini koruma ve böylece israfı azaltmaya yönelik çalışacağız. Fırıncılar, daha lezzetli ve sağlıklı ekmekler üretebilecek ama en önemlisi gıda israfının ana kaynağını azaltmaya yardımcı olacağız.”
Köroğlu, enzimlerin doğanın kendi araçları olduğunu belirterek, enzimatik çözümlerin zorlukları çözmede yardım potansiyelinin çok yüksek olduğunu, gıda ve içecek endüstrilerine satılan tüm ürünlerinin ise helal sertifikası taşıdığını bildirdi.
“Bu yüzyıl biyoloji çağı olacak”
Biyoekonominin önemine de değinen Köroğlu, biyoekonominin sosyal, ekonomik ve çevresel olarak daha sürdürülebilir bir dünya sağladığını, bu ekonomilerin daha az kimyasal, su ve enerji sarf ettiğini söyledi.
Köroğlu, söz konusu kavramın Türkiye’de de Avrupa Birliği (AB) ile uyum düzenlemeleriyle giderek bilinir hale geldiğine işaret ederek, “Türkiye’nin biyoekonomik gelişiminin gelecek yıllarda üstel olacağına inanıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Bu yüzyılın “biyoloji çağı” olacağına inandıklarını belirten Köroğlu, doğanın kendi teknolojisini kullanarak çok çeşitli biyo bazlı içerikler, malzemeler, ilaçlar, gıdalar, yemler ve yakıtlar üretilebileceğine dikkati çekti.
Köroğlu, biyolojinin endüstriyel süreçlerde sert kimyasalların, yüksek sıcaklıkların ve basıncın yerini alabileceğini dile getirerek, tarımda doğadaki mikropların çiftçilerin daha az pestisit ve gübreyle aynı alandan daha fazla, daha kaliteli mahsuller yetiştirmelerine ve gıdaya erişimin artırılmasına olanak sağladığını vurguladı. Köroğlu, “Bu yüzyılda, büyük hızda değişiklikler bekliyoruz ama bu kez ilerleme petrol üzerinde olmayacak, doğa üzerine inşa edilecek.” dedi.