Yeni bir seçimin arifesindeyiz. Acaba bu seçimin galibi kim olacak? Gerçekten bu seçim BEKA seçimi midir? Hemen başlayalım. Malumunuz, bir yanda görüntü itibariyle birbirine benzemez dört partinin (HDP, CHP, İP, SP) biraraya gelerek kurduğu bir ittifak; diğer yanda milli ve milliyetçi çizgide bulunan üç partinin (AKP, MHP, BBP) oluşturduğu bir ittifak. Önce ideolojik duruşları, dünyaya bakışları itibariyle birbirinden farklı olduğu düşünülen dört partinin oluşturduğu millet ittifakını değerlendirmek de fayda var. Zira dünya görüşleri, ideolojik duruşları, seçmene vaat ettikleriyle birbirine benzemediği görülen bu dört parti ne oldu da biraraya geldi? Neden aynı makinenin dişlisi gibi hareket etmeye başladı? Neden dördü birden aynı nefesi alıp verir gibi davranış sergilemeye başladı? Hemen bu dört partinin fikriyatına ve davranış profillerine bakalım.
SEKÜLERLİĞE İMAN ETMİŞ PARTİ CHP
CHP özellikle İsmet İnönü dönemiyle birlikte dindar insanlara karşı yoğun bir baskı politikası uygulamış, Ezanı Türkçeleştirip, Allah’ın kitabını yasaklama gayretine girişmiştir. CHP’nin din algısı ve anlayışı seküler, içi boşaltılmış, maneviyattan yoksundur. Bu anlayış sadece Cuma namazı kılan, haftada bir kez camiye giden bir algı ve anlayıştır. Bu anlayış, mevcut Hristiyanlar gibi olmayı isteme ve yaşama çabasıdır. Bu anlayışın pratikteki karşılığı, Cuma namazına gitmek, Ramazan ayında tutabildiği kadar oruç tutmak, içkinin, faizin, kadınlarla ilişkinin mubah kılındığı bir algı ve anlayıştır. İktidar olunan yaklaşık 35-40 yıllık süreçte bu anlayış ve algı tüm toplum kesimlerinde hakim kılınmaya çalışılmış, kısmen de başarılı olunmuştur. Bu anlayış ve yapının temelinde tasavvuf karşıtlığı vardır, Arapça ezan karşıtlığı vardır, dinini yaşayan sade Müslümanı ezme, kınama, yok sayma algısı ve anlayışı vardır. Hüküm sürdüğü yıllar boyunca CHP’nin sadece ve yalnızca din ve dindar karşıtı bir algı ve anlayışa hizmet ettiği tereddüde mahal bırakmayacak biçimde görülmüştür. CHP’nin iktidar süreçlerinde ekonomik ve sosyal açıdan Türkiye geride bırakılmış, dış dünyaya karşı içe kapatılmıştır. CHP’nin bugünde durduğu nokta çok farklı bir nokta değildir. CHP’nin iktidar olduğunda yapacağı ilk işin, dindar insanların kazanımlarını engellemek için “içe kapanma” modelini uygulayacağını tahmin etmek hiç de zor değildir. Bu nedenle de bugünün CHP’si de sekülerliği imanının şartı kabul etmiştir. Halk ile beraber ve halkla olmak düsturu yerine, egemen gücün sesi olmayı tercih etmiştir. Birlikte olmak yerine ayrılmayı ve ayrıştırmayı, kuvvetli olmak yerine, zayıf kalmayı, milli ve kendini bilen bir nesil yetiştirmek yerine yabancılaşmayı kabul eden bir nesil algısı ve anlayışı ile hareket etmektedir. Halkın en az yüzde 70’ine yabancı gibi bakmakta, bilerek veya bilmeyerek horlamakta; bunun sonucunda da halka rağmen, halk için olduğunu iddia etmektedir. CHP’nin, HDP ile aynı safta buluşmasının en önemli nedenlerinden biri, belki de en önemlisi; her iki partinin din algısı ve anlayışının aynı olmasından kaynaklanmaktadır. Peki kendini “dindar” ilan SP ile CHP nasıl birarada durmakta, birarada olabilmektedir? Emin olun SP’liler size bol baharatlı hikayeler anlatacaklardır. Ancak bugünkü SP’nin durduğu ve beslendiği yer kin, nefret, haset, kıskançlıktır. “Düşmanımın, düşmanı dostumdur” diyebilecek kadar keskin, düşmanıma bir mermide başkasının eliyle ben sıkarım, yeter ki düşmanım zarar görsün, anlayış ve kabulü ile; düşman gördükleri, savaş açtıkları Tayyip Erdoğan’a, kim, nasıl zarar verir veya zarar vermeyi vaat ederse onunla el sıkışmaktan çekinmeyen bir siyaset algı ve anlayışına bürünmüşlerdir. Rahmetli Erbakan Hoca döneminde de parti içinde olan; ancak Erbakan Hocanın dizginlediği bu keskinci, düşmancı anlayış partiyi ele geçirmiştir. Bu anlayış CHP ile de HDP ile de; hatta TKP ile de ittifak etmekten çekinmez.
KENDİ İNSANINA SAVAŞ AÇMIŞ BİR PARTİ HDP
HDP “Kürtler için” olduğunu iddia etmekte; ama ne hikmetse “böl, parçala, yut” politikasının Türkiye’deki yegane temsilcisi gibi görünmektedir. Para baronlarının, taşeronluğunu bile isteye yapmakta, dininden, maneviyatından uzak, kendine ve toplumuna yabancı bir “Kürt profili” oluşturmak için varını yoğunu harcama gayretine girmektedir. Bu arada terör örgütüne sağladığı insan ve para unsurlarını söylemiyoruz bile.. HDP de dine, dindara karşıdır. HDP, CHP’nin bir adım daha ötesinde dinin, insanları uyuşturduğunu kabul etmektedir. Egemen güçlerin talimatıyla kendi insanına savaş açmış, kinden, nefretten, kandan beslenmeyi seçmiş bir partidir HDP. Senelerce kendi halkını, kendi insanını öldürmekten çekinmeyen bir yapıdır HDP. Bugünün şartları itibariyle aynı dili kullanan, aynı amaca dolaylı da olsa hizmet eden CHP ile aynı safta bulunmasından daha doğal ve normal bir sonuç olamaz. HDP’nin nihai hedefi, Türkiye’nin bölünmesidir. Kürtler HDP’nin umurunda bile değildir. Kürtlerin en büyük düşmanı aslında HDP’dir.
SEKÜLER ALANI DOLDURMA ÇABASINDAKİ PARTİ: İP
İyi Parti, içinde millet ve vatan sevdalılarını hariç tutarak, genel itibariyle dindarlık kimliğini seküler anlayışla kabul edip buna göre hareket eden bir yapıdır. Din ve dine ait kurallar, maneviyat çok önemli değildir. İyi Parti ile CHP’yi biraraya getiren ideolojik temel seküler alandır. Zira MHP içinde dine mesafeli duran, dindarlığa mesafeli duran, tasavvufa mesafeli duran, dinin ve dindarların kendi alanında hapsini savunan bu algı ve anlayış kendine yeni bir rol belirleyerek İyi Partiyi kurmuştur. İyi Partinin CHP ile ideolojik temeli olmadığını savunanlar, aynı kişilerin MHP içindeyken dine ve dindara nasıl mesafeli durduğunu, dini algı ve anlayışın CHP ile ne derece yakın olduğunu görüp anlayacaklardır. Kamuda başörtüsü serbestisini Anayasa Mahkemesi’ne götüren CHP’yi el altından destekleyenler bu kişilerdi. İP, dininin ve dindarların, kendi bölgesinde kalıp, yaşam standartlarına müdahale etmesini istemeyen kesimi temsil etmektedir. Türkiye de sosyolojik olarak böyle bir boşluk bulunduğunu gören, bilen egemenlerin temsilcisidir İP. Bu nedenle de ideolojik temelde CHP ile bu yönüyle birleşmektedir. Türkiye’nin rol model olması değil, Türkiye’nin egemen güçlerin politikasını sürdürme algı ve anlayışı ile hareket ettiği için CHP’den çok da farklı değildir.
ERDOĞAN DÜŞMANLIĞI İÇİN HERŞEYİ YOK SAYAN PARTİ: SP
Gelelim Saadet Partisi’ne… Bu parti, Necmettin Erbakan’ın kurduğu, hayal ettiği, tasarlayıp düşündüğü, sevgi, muhabbet ve tasavvufla bütünleştirdiği bir parti olmaktan çıkmış, yegane gaye olarak Recep Tayyip Erdoğan düşmanı olmuş bir partidir. Erdoğan düşmanlığı öylesine sert, kaba bir şekilde yapılmaktadır ki, Erdoğan bu kesim tarafından neredeyse kafir ilan edilmektedir! Tayyip Erdoğan’a kim karşı ise, onun yanında yer alma düsturu ile hareket edilmektedir. Ülkenin içinde bulunduğu zor şartlar, ülkenin daha iyiye gitmesi için üretilmesi gereken sağlıklı, doğru ve ahlaki politikalar üretmek yerine düşmanlık, kin ve nefret dili kullanılmakta; böylece partinin kurucusu rahmetli Erbakan’ın da kemikleri sızlatılmaktadır. Bu tavır ve anlayışın halkta zaten karşılığı yoktur, olması da mümkün değildir. Nefret dili hep kaybetmiştir, kaybedecektir. Dört benzemezin biraya gelmesinin ideolojik temelleri bulunduğu gibi, sosyal, toplum mühendisliği bakımından da bir amaca hizmet ettiği bellidir. Saadet Partisi ile HDP amaç ve niyetleri farklı olsa da aynı nefret dilini kullanmaktadır. SP ile HDP farklı amaçları olduklarını iddia etseler de aynı amaca hizmet ettikleri veya ettirildikleri de bellidir. Nefret dilini giderek arttıran SP’nin bir sonraki seçimde ülkesel bazda HDP ile ittifak yapacağını iddia ediyorum. Egemen güçlerin HDP’yi; SP ile içselleştirerek böl, parçala, yut’u uygulayacakları düşüncesindeyim.
CUMHUR İTTİFAKI
Cumhur ittifakının ana omurgası ise AKP ve MHP’dir. Gelinen nokta itibariyle bu iki parti milliliğin de temsilcisi konumunda. İçerden ve dışardan büyük tehditlerin oluştuğu, bu tehditlerin ciddi, bertaraf edilmesi mümkün olmayan bir şekle büründüğü bir süreçte MHP’nin koltuk sevdası yerine ülke sevdasını, şahsi çıkar yerine ülke çıkarını, bütün olumsuzluklara rağmen omurgalı ve dik duruşunu tarih hiçbir zaman unutmayıp kayıt altına alacaktır. Bu iki partiye bakalım.
RECEP TAYYİP ERDOĞAN= AKP
Türkiye de bazı partiler, bazı isimlerle var olmuş, o isimlerle birlikte unutulup gitmiştir. Bu isimlerden biri de Recep Tayyip Erdoğan’dır. 21. Yüzyılın yetiştirdiği en büyük, en donanımlı, en babayiğit liderlerden biridir. Bu nedenle de Ak parti demek, Recep Tayyip Erdoğan demektir. Bu millet bir lideri sevdi mi, peşinden ölümüne gider, nitekim 15 Temmuz 2016 da öyle de oldu. Netice itibariyle AKP bir lider partisidir. AKP ile ilgili çok sayıda analiz, çalışma yapıldığı için çok fazla ayrıntıya girmek istemiyorum.
MİLLİYETÇİLİĞİ MİLLİLİKLE KUCAKLAYAN MHP
MHP bugün itibariyle milliyetçi ve millici bir noktaya gelmiştir. Milliyetçiliğin içini millicilikle doldurmuş, milletin kahir ekseriyetinin arzu ve isteklerine cevap vermeyi başarmıştır. MHP’nin bu çizgisi, halkın umut çizgisidir. MHP’nin bu çizgisi yeniden eski günlere dönüşün müjdecisi gibidir. MHP’nin bu çizgisi, mazluma umut, zalime korku çizgisidir. MHP’nin bu çizgisi Osmanlıyı çağrı çizgisidir. Bu nedenle de önemlidir.
BU SEÇİM BEKA SEÇİMİDİR
Bu seçim gerçekten bir beka seçimidir. Analizini yaptığımız içerdekilerin durumu ile dışardan destek verenlerin durumu, beklentisi, çabası ortadadır. Türkiye’nin şu anki halini Sultan 2. Abdüulhamit dönemine benzetmekteyim. Bir yanda vatanını seven, vatanı uğruna her şeyini vermekten kaçınmayanlar, diğer yanda hainler ve mahutlar. Sultan İkinci Abdülhamit döneminde hainler, iş bilmez mahutları da yanına alarak bir devleti yıktılar. Şimdi senaryo aynı, oyun aynı, oyuncular ve zaman değişiktir. Oyuna ve oyunculara dikkat etmekte fayda mülahaza ediyorum. Sevgiyle kalın…