MARAŞ İSTİKLÂL MÜCÂDELESİNDE CAMİLERİMİZ
Yüzüncü yılını idrâk etmekte olduğumuz Maraş İstiklâl Harbi çok çeşitli olay ve olguları barındıran başlı başına bir tarihi süreçtir. Bu sürecin her bir bölümü, her bir gelişmesi iyi anlatılması ve anlaşılması gereken hususlardır.
Bu makalede camilerimizin fonksiyonları ve yaşadıklarını konu edineceğiz. Şehirde İngiliz işgalinin başladığı 22 Şubat 1919’dan şehrin kurtulduğu 12 Şubat 1920’ye kadar geçen süreç tüm şehri etkilemiş, tüm cami ve mescidlerimiz de heyecanın odak noktaları olmuştur. Bunlar içerisinde kaynaklara konu olan camilerimiz tüm camilerimizin birer temsilcisi olmuşlardır. Şimdi bunları değerlendirelim.
Kaynaklarda başta Ulu Cami olmak üzere, Acemli, Çiçekli, Şıh, Divanlı, Çukuroba, Hatuniye, Şekerli, Keşif Efendi, Boğazkesen, Uzunoluk, Üdürgücü Camilerinde yaşananlar ön plana çıkmaktadır.
Ulu Cami en hararetli anların yaşandığı camilerimizin başında gelir. Şehrin Fransız işgaline gireceğinin kesinleşmesiyle birlikte işgalden iki gün önce Şeyh Ali Sezai Efendi ve Dr. Mustafa Bey’in girişimleri ile bir protesto metni hazırlanır. Dr. Mustafa tarafından kaleme alınan protesto metni Ulu Camide yine kendisi tarafından okunup, ahalinin imza ve mührü ile kayıt altına alınarak işgal kuvvetleri komutanlığına ve Dahiliye Nezâretine telgraf olarak bildirilir.
Bayrak Hadisesi zaten malum olan bir husus. Kaledeki Türk Bayrağı’nın indirilmesi üzerine ahali Cuma Namazı için Ulu Cami’de toplanmış ve “bayraksız namaz kılınmaz” söyleyişleri altında Ulu Cami’den alınan sancak-ı şerifle kaleye çıkan Maraşlı bayrağımızı tekrar yerine dikmeyi başarmıştı.
Harp boyunca da Ulu Cami düşman mermilerinin hedefi olmaktan kurtulamamış, Amerikalı misyoner Stanely Carr’ın ifadesiyle yaşanan tahribat dolayısıyla caminin iskeleti meydana çıkmıştı.
Çiçekli ve Şekerli camileri milli müdafaa için teşkilatlanma çalışmalarının başlayıp, geliştiği iki camimiz olarak tarihte yerlerini almışlardır.
Çukuroba Camii, Kayabaşı yokuşu başında bulunan küçük bir camimiz olup, 16 Aralık akşamı Ermenilerin bomba attığı ve müezzinine kurşun sıktığı bir camimiz olarak kayda geçmiştir.
Acemli Camii ise Şehîd Evliyâ Efendi’nin mahallesinde olması sebebiyle önemli toplantı ve faaliyet merkezlerinden biri olmuştur. Çukuroba Camiine bomba atılması üzerine Evliya Efendi’nin girişimiyle Acemli Camiinde eşraf ve ahaliden oldukça kalabalık bir heyet toplanmıştır. Bu toplantıda 447 kişinin imza ve mührüyle bir protesto metni hazırlanarak, Antep işgal kuvvetleri komutanlığına iletilmek üzere mutasarrıflığa teslim edilmişti.
Acemli Camii lojistik destek olarak da bir aşevi fonksiyonu icra etmiştir. Kalede nöbet tutmakta olan çetelerin hem harp öncesi, hem de harp sırasında yemeklerinin Acemli Camii medreselerine ait mutfakta hazırlanarak buradan kaleye sevki gerçekleştirilmiştir.
Acemli Camii ayrıca tarihinin en acı olayını da 4 Şubat 1920 günü yaşamıştır. Harbin en büyük kahramanı Evliyâ Efendi Taşhan’da şehîd düşmüş ve cenazesi büyük bir kalabalık tarafından Acemli Camiine getirilip, burada namazı kılınarak caminin avlusuna defnedilmiştir. Cumhuriyet döneminde buradan alınan cenaze Şeyh Adil Mezarlığı’na taşınacaktır.
Şeyh (Şıh) Camii ise kilit noktada olması dolayısıyla harp esnasında çok büyük bir stratejik konuma yükselmişti. Protestan Kilisesi, Katolik Kilisesi, Göde Panos evi, Bulgurcunun Konağı, Kümbet Kilisesi ve çarşıdaki han ve bedestenlerdeki Ermeni mıntıkalarının hemen ortasın da kalan Şeyh (Şıh) Mahallesi ve camisi tüm bu düşman mıntıkalarının arasını bir hançer gibi bölüyor ve birleşmelerine engel oluyordu. Bu sebeple burası, harp boyunca düşman kuvvetlerinin yoğun ateşi altında düşürülmeye çalışılmış bir bölgeydi. Düşürülmesi durumunda düşman kuvvetlerinin çok ciddi bir kısmı arasında irtibat sağlanacak ve stratejik üstünlük ellerine geçecekti.
Mahallenin en önemli noktası olan Şeyh (Şıh) Camii tüm saldırılara direnmiş ve düşmana geçit vermemiştir. Ancak bu direnç cami için oldukça pahalıya mal olmuştur. Zaten çatışmalarla ciddi hasar gören cami, aynı zamanda kışladan da top ateşi altına alınarak kubbesi delik deşik edilmiş idi. Ayrıca kışladan atılan top mermilerinden birisi cami minaresinde şerefenin hemen altına bir hançer gibi saplanmışsa da, patlamamış ve o şekilde savaşın en canlı tanığı olarak günümüze taşınmıştır. Bu sebeple bu gazi minaredeki top mermisi yeni nesillere 1920’de Maraş’ta yaşananları sessiz sessiz haykırmaktadır.
Yine Kayabaşı’ndaki Keşif Efendi Camisi hemen önündeki Abarabaşı Kilisesi (Şimdiki Merkez Ortaokulunun bulunduğu yer) ile kuzeyindeki kışlanın bağlantısını keserek, düşmanın birleşmesini engelliyordu. Çok şiddetli çatışmaların yaşandığı Kayabaşı mıntıkasında Keşif Efendi Camii çarpışmaların odak noktası konumundaydı. Bölgedeki çete liderlerinden Keşif Efendi Camisi imamı Çerkez Yahya Hoca, Karakızoğlu Muhiddin ve Mehmed Zeki Efendiler Abarabaşı Kilisesinin düşürülmesi için çok üstün gayret ve fedâkarlıklar göstermişlerdi. Karakız kardeşleri kiliseyi düşürmek için kendi elleriyle evlerini gaz yağı dökerek ateşe vermişler ve kilise önündeki Ermeni evlerini yakarak kiliseyi açığa çıkarmışlardı.
Şimdi mevcut olmayan ve Çınarlı Camisi kuzeyinde bulunan Uzunoluk Camii ise Sütçü Hacı İmam’ın müezzinlik yaptığı bir cami idi. Sütçü İmam Uzunoluk Hadisesinde camide saklamakta olduğu tabancayı alarak ırz düşmanı sarhoş Ermenilere hadlerini bildirmişti.
Çarşıda bulunan Üdürgücü Camii ve Mevlevihâne ise 1 Şubat günü Ermeniler tarafından tamamen yakılarak imha edilmişlerdi. Ayrıca Divanlı Camii ve Hatuniye Camisi de düşman tarafından ateşe verilen camilerimizdendir.
Karamanlı Fakısı (imamı) Hacı Hasan Efendi ise, (eski) Karamanlı Camii merkezli olarak müthiş bir direniş göstermişti. Harbin son günlerinde (8-11 Şubat) Mercimek Tepe üzerinden şehre girmeye çalışan ve batı cephesini bombardımana tutan Albay Norman kuvvetlerine karşı destansı bir direniş göstererek düşman kuvvetlerinin şehre girişini engellemişti.
Bunlar sadece camilerde yaşananların kayda geçenlerinin bir kısmı. Kayda geçmeyen ve harp esnasında yaşananların unutulup gittiği çok cami ve mescidimiz var. Sadece bu bilgiler bile şehirde yaşananların küçük bir örneğidir. Üdürgücü Camii gibi tamamen yanarak, bir daha kullanılamaz hale gelen şehîd camilerimiz olduğu gibi, yaşadığı yangın ve tahribatlara rağmen zamana direnerek günümüze gelen çok sayıda gazi camimiz de var.
Bir daha o günleri yaşamama temennilerimiz içinde ilgili kurumlarımızdan bir isteğimizi de buradan dile getirelim. Tüm camilerimizi temsilen Şeyh (Şıh) Camiimizi ve 100 yıldır bağrında saplı Fransız top mermisiyle tarihi haykırmakta olan minaremizi gerekli yasal düzenlemeleri yaparak “Gazi Şeyh (Şıh) Camii” ve “Gazi Minare” olarak isimlendirelim. 100. Yıla özgü anlamlı bir adım olur. Şehrin tanıtımında hem kendi insanımıza, hem de dışarıdan gelen insanlara konuşan bir tarih olarak o günleri anlatır.
Ayrıca turizm tanıtım rehberlerine, ansiklopedi maddelerine, logolara, görüntülü tanıtımlara, belgesellere de eklenerek Kahramanmaraş’ımızın tanıtım yüzlerine birisini daha eklemiş oluruz. Çok da zor olmasa gerek!
Selam inananların üzerine olsun…
24.01.2020
İbrahim KANADIKIRIK