Teketek Haber

AF NEDEN GEREKLİDİR? AFFIN ŞEKLİ NASIL OLMALIDIR?

AF NEDEN GEREKLİDİR? AFFIN ŞEKLİ NASIL OLMALIDIR?
Av.Mustafa Haki OKUDUCU( avmhaki1@gmail.com )
22 Ocak 2019 - 9:11

Gelinen nokta itibariyle affın gerekli olduğu tartışmasız bir şekilde ortaya çıkmıştır. Pike af neden gereklidir? Devlet aygıtının işleyişi bakımından Affın gerekliliğini birkaç konu başlığıyla açıklamak mümkündür:

  • Ceza kesen ama aynı zamanda affeden bir devlet; merhameti çağıran bir devlettir. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın”, anlayışını hiçbir zaman terk etmeyen bir devlet anlayışı, aynı zamanda vatandaşını anlayan, çözüme katkı sunan bir devlet anlayışıdır. Bugünkü cezalandırma ve cezaevi sistemi suçluların yaptığı hatayı, yanlışı, kötü niyetini anlayıp vazgeçmesi için düşünülüp tasarlanmış bir sistem ve anlayış değildir. Mevcut sistem, cezalandırmayı suçlu olduğu iddia edilen kişilerin suçlarını anlayıp pişman olma noktasına getiren bir sistem değildir. Yani adam kazanma, insanı yaşatmaya dönük bir sistem ve anlayış değildir.
  • İyi devlet cezalandırmayı da bilen affetmeyi de bilen bir devlettir. Temel insan hakları tarihin hiçbir döneminde değişmeyen, değişmeyecek olan haklardır. Başkasının canına malına saygı duy. Başkasının hakkına kendi hakkına sahip çıkar gibi sahip çık. Kendi hürriyetini başkasının esaretiyle bütünleştirme. Bu hakları sevgi ve merhametle sağlaması gereken de devlettir. Cezalandırırken adam eden, cezalandırırken tecrit etmeyen, cezalandırırken aileyi yok etmeyen, cezalandırırken hak ve hakkaniyet düsturlarını asla terk etmeyen bir anlayış hak anlayışıdır, hakça yaklaşımdır. Bunu sağlayacak olan da devlettir.
  • Kendine, vatanına, bayrağına, devletine ihanet etme. Devletine, bayrağına, vatanına ihanet eden bütün değerlerine ihanet eder. İşte bu nokta işin esasıdır. Çünkü bu durum aynı zamanda bütün insanlık değerlerine ihanettir. Bütün insanlık değerine ihanet edenin cezası bütün sistemlerde idamdır. İnsanların, toplumun yaşama hakkını elinden almaya çalışan, insanları başsız bırakmak için çabalayan kişilerin affedilmesi elbette mümkün değildir. Çünkü “Allah hainleri, bozguncuları, fesat çıkaranları asla sevmez”, Allah’ın sevmediğini bizim sevebilme lüksümüz ve kabulümüz olamaz, olmamalıdır. Dinin temel ölçüleri aynı zamanda insanlığı mutluluğa götüren mutlak ölçülerdir. Bu anlamda suçluluğu çok zor şartlara bağlayan bizzat Allah’tır. Örneğin zina suçunun sübut bulması için “gördüm” diyen 4 şahit gereklidir. Bu konuyu ayrıntılandırmak lazım, lakin buna ne zaman ne de yer müsait. Bu cümleden olmak üzere sadece şunu söyleyelim; bugün cinsel suç isnatlarıyla yargılanan kişilerin birçoğu mutlak adalet kapsamında sadece şüphelidir. İddia eylemleri gerçekleştirip gerçekleştirmediklerinin bilgisi her şeyin mutlak sahibi olan Allah’a aittir. İşin dünya yüzüne bakan kısmında “şüpheden sanık yararlanmalıdır.” Aslında adaletin tecellisi tartışmaları aynı zamanda sistemsel tartışmaları da içinde barındırmaktadır. Zira insanoğlu için, yani toplumun korunması, bireyin korunması ve insanlığın korunması için en adil sistem, insanlığın faydasına olan en iyi sistemi bulma sorunudur.
  • Af konusunda beklentiler tabiri caizse zirveye ulaşmıştır. Toplumsal barış, anlayış ve kucaklaşma için Devlet artık affeden devlet modeline bürünmelidir.

 NASIL BİR AF?     

Affın şekli nasıl olmalıdır? Bütün suçluları affedelim yaklaşımı doğru ve makul bir yaklaşım olmayabilir. Ancak infaz indirimi, ceza indirimi, mükerrirlere özgü infaz rejiminde değişiklik, belli bazı suçlar için belli bir miktar infazın ardından şartlı tahliye tarihine kadar suç işlememe veya bihakkın tahliye tarihine kadar suç işlememe gibi insani açıdan devleti de toplumu da rahatlatacak bir takım çalışmalar yapılması mümkündür.

Özellikle vatana ihanet, terör örgütü suçları hariç olmak üzere bütün suç tipleri itibariyle infaz indirimi uygulanması mümkündür. Bu konuya ilişkin şöyle önerilerde bulunabiliriz.

  • Verilmiş cezalar bakımından belli bir süre yatarla tahliye: Verilmiş cezalar bakımından 5 yıla kadar olanlar, 5 ile 10 yıl arasında ceza alanlar, 10-20 yıl arasında ceza almış olanlar için belli bir süre cezaevinde kalma şartı aranarak tahliye edilebilir.
  • Suç tipleri bakımından belli bir süre yatarla tahliye: Mevcut siyasi iktidarın bazı suç tipleri bakımından belli bazı prensipleri olduğu ve bu hususların Sayın Cumhurbaşkanı tarafından dile getirildiğini biliyoruz. Bu nedenle de, örneğin kasten öldürme suçundan alınan ceza müebbet hapis ise, bu sürenin 10 yılını cezaevinde geçirmiş olanlar bihakkın tahliye tarihine kadar şartlı tahliye edilebilir. Bir daha suç işlediklerinde geriye kalan infazları yeni suçlara eklenerek çektirilebilir. Örneğin uyuşturucu madde satma suçundan 10 yıl hapis cezası almış bir kişi 3 yıl cezaevinde kalmak şartıyla tahliye edilebilir. Bu örneklemeleri çoğaltmak ve farklı suç tiplerine yaymak mümkündür.
  • Mükerrirler bakımından belli bir süre yatarla tahliye: Kategorize edilmiş suç tipleri haricinde birden fazla dosyadan ceza almış kişiler bakımından içtima yapılırken toplam ceza miktarı üzerinden belli bir yatarla tahliye edilebilir. Örneğin bir kişi 3 ayrı ve farklı zamanlarda dolandırıcılık, 2 tane de hırsızlık suçu işlemiş olsun. Bu suçların her birinden 3 er yılı ceza almış olsun. Toplam ceza miktarı itibariyle 15 yıllık ceza almış olsun. Bu kişi için 3 – 4 yıl gibi bir yatarla bir daha suç işlediğinde bakiye ceza miktarı infaz ettirilebilir şekilde tahliye edilmesi mümkündür.

Neticesi itibariyle bu çalışmalardan en makulü belirlenip hataen veya başka bir nedenle de olsa suç işlemiş kişiler için yeniden başlama imkânı ve fırsatı verilmesinde faydalı olduğu düşüncesindeyim. Ceza kanunun amaçlarından birisi de toplum barışını sağlamaktır. Bu cezalandırma yoluyla olabileceği gibi tahliye yoluyla da olabilir. Adi suçlar bakımından cezalandırma aynı zamanda ıslah amacını da gütmelidir. Kendisiyle barışan bir insana şans, imkân verilmesi toplumun ve devletin menfaatinedir. İnsanları yıllarca soyutlayarak, sadece o insanı mahkûm etmiyoruz. Aynı zamanda onun annesini, babasını, kardeşini, evladını da toplumdan soyutluyoruz.  Bu insanlara bir kez daha imkân verilmesinde toplumsal bir menfaat olduğundan kuşku yoktur.