Sene 1977. Büyük Yapalak kasabasında iki öz amcaoğullarının evleri karşı karşıyadır, çocuklar ve hanımlar arasında arada bir ağız münakaşası olmaktadır. Son yapılan münakaşa büyük ve erkekler arasına sıçrar. Bu husumetten ötürü ilk önce iki aileden Ekrem MERT ile Sefa MERT kavgaya karışırlar. Kavgada silahlar da çekilir. Sefa Mert’in elindeki silahtan çıkan kurşunla Ekrem MERT yaralanır. Yaralı Ekrem Mert’in ateş etmesi sonucu Sefa MERT de vurulur. Her ikisi de yaralı olarak Elbistan devlet hastanesine getirilir. Durumları ağır olduğundan Malatya’ya sevk edilirler. Sefa MERT Darıca mevkiine varınca vefat eder. Ekrem MERT hastaneye yetiştirilir; yapılan müdahalelerle kurtulur. Bu olay üzerine emmideşler arasına düşmanlık girer.
Bundan sonrası şöyle gelişir: Sefa MERT’in annesi Dönüş MERT kocası Hacı Hasan MERT’i “Sen de bunlardan birini vuracaksın!” diye sürekli taciz ve tahrik eder. Bu tahriklere dayanamayan H. Hasan MERT silahlanarak, Ekrem MERT’in ağabeyleri olan Yemliha ve Burhan MERT’i takibe başlar. Her iki tarafa da akraba olan şair Ahmet BULUT’un beyanına göre; Burhan ve Yemliha kardeşler bir Pazar günü Elbistan Şekerbank civarında bir çay ocağında çay içerlerken H. Hasan MERT çay ocağına baskın yapar ve iki kardeşin üstüne ateş açar. Burhan ve Yemliha kardeşler oracıkta vefat ederler. Cenazeleri Büyük Yapalak kasabasına götürülür; mahşeri bir kalabalıkla defnedilirler. Özellikle TKİ müdürlüğünde mühendis olarak işe başlamış, iki fakülte mezunu Burhan MERT gibi geleceği parlak birinin kan davasına kurban verilmiş olması hadiseyi duyan herkesin içini kanatmıştır.
Başlangıçtaki küçük çıngı artık koca ormanı sarmıştı. Burhan ve Yemliha’nın kardeşleri bu acı olay karşısında sessiz kalamadılar. Kardeşlerden Ubeydullah MERT karşı tarafı takibe aldı. Bu sırada, Burhan ve Yemliha’yı vuran H. Hasan MERT teslim olmamış, kanun kaçağı durumundaydı. H. Hasan MERT’le karşılaşmaları zordu. Bu yüzden H. Hasan MERT’in hanımı Dönüş MERT de dahil tüm aile göz hapsine alınmıştı.
Dönüş MERT bir gün üç çocuğunu da yanına alarak, traktörle, köyün biraz dışında, Burhan ve Yemliha’nın mezarlarının bulunduğu yere yakın bir mevkiye toprak getirmeye gider. Dönüş MERT’i takip eden Ubeydullah MERT de oraya gelir. Silahını çıkaran Ubeydullah, Dönüş’le çocuklarının üzerine ateş etmeye başlar. Dönüş MERT’in yanında getirdiği masum çocuklardan ikisi, Ubeydullah’ın silahından çıkan kurşunlarla oracıkta ölür. Bu iki masum yavru da gözyaşları arasında toprağa verilir. Ubeydullah da kanun kaçağı durumuna düşer.
H.Hasan MERT’le Ubeydullah MERT kolluk kuvvetlerinin tüm aramalarına rağmen ele geçmezler. Zaman aşımından yararlanmak maksadıyla her iki taraf da firari olarak yaşarlar. Ancak, yeterince kaçtığını düşünen H. Hasan MERT 25 yılın sonunda Elbistan sebze pazarında karpuz satmaya başlar. Bunu fark eden karşı taraf onu ihbar eder. Mahkeme, H. Hasan’ı otuz yıla mahkûm eder. Halada yatmaktadır.
Ubeydullah MERT de bir süre sonra Elbistan cumhuriyet savcığına teslim olur. Mahkeme sonucu, zaman aşımından dolayı ceza verilmeksizin bırakılır.
Verin kalemi de yazayım destan
Ne oldu hadise söyleyin baştan
Tel çekinde ekip gelsin Maraş’tan
Bu acı haberi duyan ağladı
Bu nasıl hadise geldi başa
Zalim düşman ne çok düştün üstüme
Hasret koydun çoluk-çocuk eşime
Gökte melek yerde insan ağladı
İki kardeş şehit olduk sırada
Biri evli biri ermemiş murada
Beş tane yavrumu koydun arada
İşiten çevremiz her yan ağladı
Yezit mi oldun da hakaret ettin
Beni takip ettin arkamdan yettin
Nic’oldu Yemliha Burhan’ı n’ettin
Acıyıp yürekten yanan ağladı
Zalim düşman böyle etti inadı
Silahını döşümüzde sınadı
Burhan demek Türkiye’nin kanadı
Mısır’da Yusuf-ı Kenan ağladı
Elektronikte beyin uzmanı
Almanya stajı bonservis hanı
Ezrail’e teslim eyledik canı
Cennette Huriyi kılman ağladı
Karşıdan geliyor çifte cenaze
Ilgıt ılgıt akar kanları taze
Feleğin bizlere ettiği ceza
Derya deniz dürrü mercan ağladı
Zalim düşman ceddim kesilmez yine
Çocuklar yetişir büyürler yine
Dirsek çürütmüşüm yirmi dört sene
Memuru, amiri, imam ağladı
Kul Garibim söyler yanar özünden
Her andıkça kan yaş akar gözünden
Gidiyoruz şehitlerin izinden
Musalla taşına koyan ağladı
Süleyman BULUT