Teketek Haber

İki Köyün Kalbi Sokoğzu’nda Atardı

İki Köyün Kalbi Sokoğzu’nda Atardı
29 Nisan 2019 - 10:22
  1. 1- İki Köyün Kalbi Sokoğzu’nda Atardı

İki köyün kalbi Sokoğzu’nda atardı, sanki. Burada iki demirci dükkânı vardı. (Yörede küre denilirdi.) Köylü tarım araç ve gereçlerini burada yeniler ya da tamir ettirirlerdi. Ayrıca kürelerde nalbantlık işleri de yapılırdı. Köylü at, katır ve eşeklerini burada nallatırdı. Sarılar obasında camii ve küre yoktu. Onlar da söz konusu işler için Karalar’a bağımlıydı.

İki köyde de kahve geleneği yoktu. Yaz ve kış yaşlı ya da avare kişiler kürelere gelirdi. Buralara iş yaptırmanın dışında sohbet etmek (laflamak) için gelinirdi. Cuma günleri namaz için iki köyün halkı camide toplanır, bir bölümü erken saatte başlayan vaazı dinlemek için camiye girerdi. Cami Sokoğzu’na çok yakındı. Kürelerde işleri olanlarsa erken saatte gelir, işlerini yaptırıp camiye geçerlerdi. Cami ve kürelerin dışında su değirmenleri de önemli buluşma yerleriydi.

Değirmenler, Sarılar obasında yer alırdı. Bunlar Kürtlerin, Memiklerin, Muktatların, Kömeç’in değirmeni olarak adlanırlardı. Değirmenler üç işlevliydi. Un, bulgur, döğme amaçlı bölümlerden oluşurdu. Buradaki su değirmenlerinin tarihi çok gerilere uzanırdı. İlk değirmencilerin büyük bir olasılıkla zimmiler(4) olduğu düşünülebilir. Bu değirmenler Dulkadiroğlu Beyliği ve Osmanlı’dan sonra da 1960’lı yıllara, elektrik motoru değirmenciliğine geçişe kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir. Osmanlı döneminde 1526, 1563 yıllarında vergi amaçlı yapılan iki sayımda da bu değirmenler “ASİYAP” olarak kayda geçmiştir. Daha sonraki yıllarda yapılan, Beyoğlu-Büğleyen parkında yandan çarklı bir değirmen, nostaljik anlamda eskiye tanıklık etmektedir. Parka yolu düşenler, (ilgi alanlarına giriyorsa) nostaljik bir doyum için iyi bir fırsat yakalamış olabilirler.

  Cuma Namazları

Haftanın Cuma günleri köylü için tatil sayılırdı. O gün mecbur kalmadıkça işe gidilmezdi. İki köy halkı da Cuma namazı için Karalar camisinde buluşurdu. Genelde hafta boyu birbirinden habersiz olan halk, namaz öncesi gruplar halinde bir araya gelir, sohbet ederlerdi. Ne var ki her Cuma bu güzel sosyal birlikteliği inciten tatsız tartışma ve kavgalar da eksik olmazdı.

Köylü haftalık sorunlarını cumaya taşırdı. Kimi kişiler arasında yüksek sesle başlayan tartışmaların büyük bölümü araya girenlerce ya da ihtiyar  heyetince tatlıya bağlanırdı. Ancak köyde “kavga kaşağısı” olarak bilinen kimi kişilerin karıştığı her tartışma kısa zamanda alevlenir, kavgaya dönüşürdü. Kafa, kol kırılır, cumaya da insana da yakışmayan çok tatsız görüntüler çıkardı ortaya.

Genelde sorunların büyük bir bölümü incir çekirdeğini doldurmayan türdendi. Çocuklar ertesi gün barışıp oyunlarına devam ettikleri halde, ebeveynler Cuma günü camide kapışırlardı. Bunun dışında sulama düzenine uyumsuzluk, bağ-bahçeye hayvan zararları ve hırsızlık konuları da gündemdeki yerini alırdı.

O günlerde Ezan Türkçe okunurdu. Ezan başladığında her türlü tartışma ve kavga kesilirdi. Cami önündeki Karapınar deresinde abdest alınır, camiye girilirdi. Ancak farz namazı biter- bitmez, hızını alamayanlar, yeniden kaldıkları yerden devam ederlerdi. Kuşkusuz bu yakışıksız konunun temelinde cehalet vardı. Okul yoktu, yol yoktu. Daha uygar kent toplumuyla temas sağlanamadığı için 1300 yıldan beri Müslüman olan kırsalda medenileşme yolunda dişe dokunur bir gelişme gözlenemiyordu.

Böyle de olsa, bu konuda kırsaldaki insanımızı suçlama hakkımız olduğunu sanmıyorum. İslam, cehaleti dinin düşmanı saydığı halde 1300 yıldan beri o düşmanla iç-içe yaşamanın sorumlusu, elbette tek başına ne kırsaldaki ne de kentseldeki insanlarımız değildir. Bunun utancı ve vebali o insanlara hizmet götürmekle yükümlü olan yönetimlerindir, elbette.

Genç Cumhuriyet bütün imkânsızlıklara karşın bu konuda da okuma-yazma seferberliği başlatarak, ülkemizde kara ve demir yolu ağıyla kırsalı kentsele bağlamada büyük çabalar harcamıştır. Sanayileşme konusunda devlet özel sermayenin önünü açmak, örnek olmak için somut adımlar atarak kısa zamanda büyük mesafeler kat etmiştir. Bugün gelinen noktadaki çok olumlu gelişmelerde elbette genç cumhuriyetin ilklerdeki başarılarının payı vardır.

(4) Hıristiyan halk için kullanılan isim

MUSTAFA OKUMUŞ/KIRSALDAN KENTSELE