1907’de bir Alman Arkeolog Karahöyük’te ilk kazıyı yapmış- tır. Daha sonra Elbistan bölgesinde ilk ciddi araştırmaya 1947’de Tah- sin Özgüç başkanlığında Nimet Özgüç, Mimar Lem’i Merey ve Burhan Tezcan adlı araştırma ekibi başlamıştır. Bu ekip Göksun, Afşin ve El- bistan’da yüzey araştırmaları yaparak söz konusu bölgelerde bazıları höyük bazıları da tümülüs olan 21 tarihi yerleşim merkezini tespit et- mişlerdir. Daha çok Afşin (Yarpuz), Tanır ve Elbistan yakınlarında bu- lunan bu yerlerden sadece Karahöyük’te kazılara başlanmıştır. 2014’te yeniden başlanılan kazılarda burada yerleşimin M. Ö. 2000’lerde baş- ladığı tespit edilmiştir. Burada bulunan büyük bir yerleşim merkezi He- lenistik ve Roma döneminde küçülmüştür. Çıkarılan eserler Kahramanmaraş müzesine kaldırılmıştır.1 Yukarı Ceyhan bölgesinin önemli şehirlerinden biri olan Elbistan’ın Ceyhan Nehri kenarında
Frikya krallarından biri olan Pusias tarafından kurulduğu iddia edil- mektedir. Bu bilgi doğruysa daha çok Batı Anadolu ve Orta Anadolu’ya hâkim olan Frikyalılar bir ara Elbistan’a kadar hâkim olmuşlardır. Frik- yalılar Elbistan’ı bulunduğu stratejik mevkii sebebiyle kurmuşlardır. Çünkü burası Anadolu’dan Orta, Güney ve doğu Anadolu bölgelerin- den gelen ticari ve askeri yolların, Akdeniz kıyılarına ulaşacağı önemli bir yerdi. Daha sonraları Roma ve Bizanslıların eline geçen Elbistan söz konusu devletler zamanında da ehemmiyetini korumuştur.
Elbistan bölgesinde bulunan bazı tarihi alanları tespit eden Tahsin Özgüç’ün başkanlığındaki grubun araştırmalarına göre; Kızıl- dağ eteğinde ve bütün ovaya hâkim bir mevkide bulunan Dikilitaş dik- kat çekmektedir. Bu Dikili taş muhtemelen bir Hitit komutanının adına dikilmiş bir mezar olup Anadolu’da ender görülen bir anıt tipidir. El- bistan ovasında ve onu çevreleyen yerlerde bir çeşit mezar olan birçok tümülüs bulunmaktadır. Bunlar Anadolu’nun çok yerinde olanlar gibi taş veya toprakla örtülmüştür. Bu tümülüslerin kemerli, kubbeli, tek veya çift odalı mezar odalarına sahip oldukları anlaşılmaktadır. Bunla- rın durumu etraflarında bulunan Roma ve daha önceki devirlere ait eserlerin incelenmesi ile kesin olarak ortaya konabilecektir.
Elbistan ovasında eski şehir ve kale harabelerine de rastlan- mıştır. Beştepe denilen yerdeki tümülüsler araştırılırken, Yoğun Sö- ğütlü deresinin asıl Söğütlü’yle birleştiği yerin yanında ve Domuğlarla Beştepe arasındaki derin vadinin kayalıkları arasında ve üç yönü tabia- tın tahkim ettiği bir yerde büyük bir kaleye rastlanmıştır. Bu kalenin Şerefli suyuna açılan kısmında surun yüksekliği altı metreyi bulmakta- dır. Bu kalenin Roma ve sonraki devirlere ait olduğu zannedilmektedir. Yine Elbistan-Darende yolu üzerinde bulunan ve Hititlerden kaldığı sa- nılan aslanların bulunduğu Arslan Taş da önemli tarihi eserlerden biri- dir.
Elbistan yöresinde ciddi anlamda ilk ve son kazılar Karahö- yük’te yapılmıştır. Bundan başka bölgede çalışma yapılmadığından maalesef bölgenin İlkçağ tarihi yeteri kadar aydınlatılamamıştır. Kara- höyük Elbistan’ın 10 km. kuzey batısında olup, 500 m. uzunluğunda, 300 m. genişliğinde ve 22 m. yüksekliğindedir. Burası Hurman Suyu kenarında bulunmaktadır. Hurman Kale-Çavlı Han üzerinden gelen yol buradan Elbistan ve Malatya tarafına geçmektedir. Afşin’e ise Izgın üzerinden gidilir. Burası önemli bir antik yerleşme alanı olup 1880’lerde mezarlığında Hiyeroglif yazı ile yazılmış büyük bir kitabe bulunmuştur. Ayrıca iki de höyük vardır. Karahöyük’te açılan 20 x 20 m. ölçülerinde bir alanda muhtelif yapı katlarına ayrılan üç kültür taba- kası bulunmuştur. Bunlardan ilk kültürü temsil eden yapı Roma devrine ait olup M.S. I-III. yüzyıllara ait bir yerleşmenin izlerini taşımaktadır. İkinci kültür tabakasını temsil eden dört yapı katı ise Post -Hitit denilen çağa aittir. Bu yapının evleri alt kattakilere bakınca daha sağlam ve avluları taş döşelidir. Bu katın M.Ö. XI. yüzyıla ait olduğu tahmin edil- mekte olup, Ön Asya ve Ege medeniyetlerine benzer özellikler taşıdığı görülmektedir. Bu katta bulunan eşyalar, İç Anadolu’dakilere benze- mektedir. Friglerin geç devriyle çağdaş olan bu döneme Post -Hitit de- mek daha doğru olmalıdır. Son katta çıkan eşyalardan M.Ö. 2000 yılının izleri görülmektedir. Bunlar İç Anadolu’dan çıkanlardan farklı- lıklar gösterip kendine özgü mahalli özellikler taşımaktadır.
Karahöyük kazısından çıkan en önemli eser ise üç tarafı Hitit Hiyeroglif yazısı ile yazılmış bir kitabedir. Müstakil bir binaya bağlan- mayan bu abide, yanında bir de ayrı bir yapı bulunmuştur. Bu kitabe Anadolu’da bulunan eşsiz anıtlardan biri olup, uzun metnin içinde Tanrı, kral ve şehir adları yazılı bulunması, Elbistan bölgesinin ilkçağ insanları hakkında önemli bilgiler elde edilmesini sağlamıştır. Bu bil- gilere dayanarak Elbistan yöresinde Büyük Hitit Çağı’nın yaşanmış ol- duğu söylenebilir.
Karahöyük kazılarında bulunan iki kafatası Dil ve Tarih-Coğ- rafya Fakültesi Antropoloji bölümüne götürülmüştür. Burada Muzaffer Süleyman Şenyürek tarafından yapılan incelemeler Belleten dergisinde yayınlandı. Bu kafataslarının iskeleti dört yapıdan oluşan Karahö- yük’ün üçüncü tabakasını oluşturan Post-Hitit kültür katında bulun- muştur. Bir ev tabanı altında etrafı kerpiç ve taşlarla çevrilmiş bir mezar çukurundan çıkan bu iskeletin yanında yalnız tunçtan yapılmış bir yü- zükle bir küpeye tesadüf edilmiştir. Bu iskeletin M.Ö.1000’li yıllara ait olduğu tahmin edilmektedir. Bu dönem Orta ve Batı Anadolu’da Frik çağıdır.
İkinci iskelet ise daha altta Post Hitit çağı dördüncü yapı ka- tında bulunup daha eski tarihlidir. Bu iskeletin yanında sadece tunçtan yapılmış bir iğneye rastlanmıştır. Bu iskeletin Büyük Hitit İmparator- luğunun sona ermesinden biraz sonra M.Ö. 1200’lre ait olduğu düşü- nülmektedir. Tabi ki bu iskeletlerin Friklere ait olmadığı bellidir. Çünkü Frikler ölülerini yakarlardı. Birinci iskelete ait olan kafatasının kesin olmamakla birlikte Akdeniz ırkı tipine yaklaştığı görülmektedir. İkini iskelete ait kafatasının ise Mongoloid ırk tipinin bir özelliğini ha- tıra getirmekle birlikte, bu ferdin elmacık kemiği ele geçmediğinden ve Elbistan bölgesinin Mongolid alana uzak olmasından dolayı bu kafata- sının Post-Hitit çağından bir evvelki dönem olan Hitit Çağına ait olabi- leceği daha kesin gibi görünmektedir. Bunlar Hitit Çağına ait olan Anadolu kafalarının Alphin ve Akdeniz tiplerinde olması da bu fikri desteklemektedir.
Sonuç olarak Karahöyük’te yapılan kazı M.Ö. 2000 yılın sonu ile M.Ö.1000 yılının ilk yarısına ait iki iskeletin kalıntıları ortaya çıka- rılmıştır. Bu iskeletin ikisi de aralarında bir zaman farkı olmakla bir- likte Post-Hitit Çağına aittir. Bu kafataslarının Malatya Arslantepe kazısında çıkarılan Neo-Hitit çağına ait bir kafatası da brachykephal ve alphin tipindedir. Bunlar Post-Hitit Çağında bölgede iki farklı insan ti- pinin yaşadığına dair delillerdir.
Karahöyük’te bulunan arkeolojik kalıntılardan Roma, Hitit, Frigya dönemlerine ait bulgulara rastlanmıştır. Hitit dönemine ait ka- lıntıların üzeri hiyeroglif yazı ile yazılmış olup bunların M.Ö. 1900’lere kadar uzanan Kayseri’deki Kültepe (Kaniş) çağına ait buluntulara ben- zediği tespit edilmiştir.